Sabah saat 1’e çeyrek kala uyanıp iş başı yaptığını anlatan Hüseyin Minnoş Fırını sahibi Hüseyin Çörekçioğlu ve eşi “Çöreğe sevgimizi katıyoruz” diyor ve yurt dışında ödül almalarına rağmen devletin ilgi göstermediğinden yakınıyor
Hüseyin Minnoş Fırını sahibi Hüseyin Çörekçioğlu ve eşi Gülfer Çörekçioğlu ile 1928 yılından bugüne Minnoş Fırını, çöreği ve kadayıflarının hikayesini konuştuk.
Özellikle Ramazan ayında akla ilk gelenler arasında olan Minnoş çörekleri ve kadayıfının başarısının sırrını, yaptıkları işe sevgilerini katmak ve makine kullanmadan el emeği ile ürünlerini yoğurmak olarak açıklayan Çörekçioğlu çifti, “Fırın işi zordur. Emek ister, sabaha karşı 01.00-02.00 gibi işe başlarız. Ürünlerimizi sevgiyle hazırlarız sırrımız budur” dedi.
“1928’DEN BUGÜNE .....”
Hüseyin Çörekçioğlu’nun babası Mehmet Salih Çörekçioğlu, fırıncılığa 6-7 yaşlarında dedesinin yanında başlamış, daha sonra İskele’de salım öğrenmiş, onu yapmış, Lefkoşa’ya geldikten sonra Lozan Sokak’ta 1928 yılında Minnoş Fırını’nı açmış.
Çörekçioğlu, babasının sesinin çok güzel olduğunu, şarkı söylemeyi sevdiğini, sürekli söylediği “Minnoş” isimli şarkının lakaba sonra da fırının ismine kadar uzandığını söyledi.
Hüseyin Çörekçioğlu, 1982 yılında babasının yanında fırıncılığa başladığını, babasıyla 1990’lı yılların başına kadar birlikte çalıştıklarını dile getirerek, babasının emekli olmasıyla fırını işletmeye devam ettiğini belirtti.
“SEVGİMİZİ KATIYORUZ..MAKİNEYE GEÇMEDİK”
Hüseyin Minnoş Fırını’nda eşi Gülfer Çörekçioğlu ve kızının da yardımıyla işlerini sürdüren Çörekçioğlu, özellikle Ramazan döneminde Minnoş Çöreğine ilginin arttığını dile getirdi.
Çöreğin sevilmesinin nedenini sorduğumuzda Çörekçioğlu, “Çünkü çöreğe sevgimizi katıyoruz. Burada işimizi sevgiyle yapıyoruz. Bir de tabii çöreğe eklediğimiz baharatlarımız var.” dedi.
Gülfer Çörekçioğlu da üretimde makineye geçmediklerini, elde çalıştıklarını, bunun da çöreğin tadını etkilediğini söyledi.
Minnoş Çöreğinin kendine özgü şeklinin babası tarafından tasarlandığını anlatan Hüseyin Çörekçioğlu, “Babam işine aşıktı. Çok severek yapardı. Çöreği de kalp şekline benzetti. Bu kadar sevilmesinde, onun işine gösterdiği sevgi ve özenin büyük katkısı var” dedi.
ÇÖREK Mİ, PİDE Mİ?
Çörekle Ramazan pidesini karşılaştırmanın doğru olmadığını, ikisi arasında büyük farklar olduğunu söyleyen Çörekçioğlu, pidenin, çöreğin satışını etkilemediğini belirtti.
EKMEK KADAYIFINA ULUSLARARASI İLGİ
Ekmek kadayıfının da çok sevildiğini, Avustralya, İngiltere, Kanada, Hollanda gibi ülkelere de satışının yapıldığını anlatan Çörekçioğlu, özellikle Ramazan döneminde satışların arttığını söyledi.
“HELLİM, ÇAKISTEZ, HELVA VE ESKİ KAŞAR’LA GÜZEL GİDER”
Minnoş çöreğinin, helva, eski kaşar, hellim, çakıstez ile birlikte yenebileceğini söyleyen Çörekçioğlu, çöreğin Kıbrıslılar arasında yerel ve geleneksel bir lezzet olduğunu Ramazan ayında Lefkoşa’nın çeşitli yerlerinde kurdukları stantlarda da satış yaptıklarını anlattı.
“BU KÜLTÜRÜ YAŞATMAYA ÇALIŞIYORUZ”
Gülfer Çörekçioğlu, “Stantlarda satış, artık geleneksel hale gelen çöreği yaşatmak, yeni nesillere aktarmak için yaptığımız bir uygulama. Aslında bizim için çok zordur ama bu kültürü yaşatmak, devam ettirmek için zorluğu göze alarak devam ettiriyoruz” dedi.
“BİZ TATİLE GİDEMİYORUZ AMA YENİ NESİL RAHATA ALIŞTI”
Fırıncılığın çok zor, çok emek isteyen bir iş olduğunu dile getiren Hüseyin Çörekçioğlu, yeni neslin rahata alıştığını, ciddi emekler harcamayı gerektiren işlere ilgi göstermediğini söyledi.
Çörekçioğlu, “Sabah saat 1’e çeyrek kala uyanır, iş başı yaparım. Sosyal hayatımız yoktur. Mesleğimiz devamlılık gerektirir. İşi kapatıp tatile gidemeyiz.” diye konuştu.
“DEVLET İLGİ GÖSTERMİYOR”
Devletin kültürel ürünlerin tanıtımına yeterli ilgisi ve desteğinin olmadığını dile getiren Çörekçioğlu, ürünleri olan ekmek kadayıfının yurt dışında festivallerde ödül aldığını ancak başarılarının onore edilmediğini, devletin ilgi göstermediğini söyledi.