Orkinosların yumurtlamak için sıcak Akdeniz sularına akın ettiği şu aylarda, karasularımızda yaşanan gelişmeler günümüzde yine yaşanmakta!
KKTC bayrağı taşımayan onlarca gırgır teknesi, arkalarında trol ağları denizin doğal yapısını bozmak, dağıtmak için adeta yarış yapmakta.
Biliyorsunuz, Orkinos balığı bilhassa suşi ve konserve sanayinde çok revaçta olan bir balık.
Yıllar öncesine dayanan bir aşinalığım var orkinos avcılığında.
Kulakları çınlasın Erman la, Rıfat Erbilek le az düşmedik Orkinos peşine.
O yıllarda denizde yapılan Orkinos alış verişlerini de izledik uzaktan.
Alıcı gemiler yakalanan balığı alıyor ve anında işleme tezgahlarında balık işleniyordu.
Şimdilerde kotalar uygulanır oldu ve de denizde alış verişler yasaklandı.
Ne var ki karasularımıza uyduruk nedenler göstererek giren Gırgır tekneleri her yıl Kıbrıs Türk balıkçısının rızkına ortak oldu.
Yıllar önce Ankara ya bir 20 Temmuz döneminde Deniz Kuvvetleri Komutanlığına yaptığımız ziyarette dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanına (Or Amiral Oral Yiğit) denizlerimizde yaşanan bu gelişmelerden söz etmiştim.
Bana yerel balıkçılığımızı sormuş, avlanma kapasitemizi öğretmek istemişti.
Balıkçılığımızın pek gelişmiş olmadığını, ada ülkesi olmamıza rağmen balıkçılığa önem verilmediğini anlatmıştım.
Aynı durumun Türkiye içinde geçerli olduğuna dikkat çeken komutan denizciliğin bakanlık düzeyine getirilmesinin şart olduğunu ifade etmişti.
Her yıl bu mevsimde ülkemizde şikayetler doruk noktaya çıkar, “rızkımız elimizden alınıyor” “deniz altı yapımız berhava ediliyor “ “diğer balıklar da telef ediliyor” “uzun zaman içinde avlayacağımız balıklar bir anda toplanıyor” gibi öfkeli sesler çıkıyor ama balıkçılığın daha iyi seviyelere çıkarılması, avlama kapasitelerinin çoğaltılması, ada dışından gelenlere bu fırsatın yaratılmaması için hiçbir çaba harcanmıyor.
Derme çatma teknelerle, belli mesafelerde avcılığı yürütmekle bu tekerleğin döndürülemeyeceği maalesef hala daha anlaşılmış değil.
Bu nedenle bu gün yapılan serzenişlerin bir süre sonra unutulup gideceğine, önümüzdeki yıla kadar sessizliğe bürüneceğine inanıyorum.
Çözüm niyette gizlidir!
Öncelikle Balıkçılığı ikinci ya da yardımcı iş olarak görmek sonlandırılmalı, sektör haline getirilmelidir.
Balık avı daha büyük kapasiteye, daha elverişsiz havalarda da avlana bilinecek düzeye çıkarılmalıdır. Ayrıca kalifiye eleman yetiştirilmesi için devlet ön ayak olmalıdır.
Aksi takdirde yıllar geçse bile çeşitli nedenler gösterilerek gelecekler, balığı alıp götürecekler.
Yemeyenin malı yenecek, bize de sızlanmak düşecek!