Çözüm müzakerelerine katılmak için Türk tarafının denizde sismik araştırmaları durdurmasını isteyen ve kabul ettiren Rum- Yunan tarafı, halen görüşmelerin sürdürüldüğü dönemde, pervasızca aleyhimize tek yanlı adımlar atmaktan çekinmiyor.
Türk tarafı olarak bizim hep alttan almamızdan cesaretlenen Rum-Yunan ikilisi ülkemize anavatandan su getirilmesine bile karışmakta, Güzelyurtta üniversite açılması durumunda da görüşmelerden çekileceğini açıklayarak bizi tehdit etmektedir.
Öte yandan da Rum yönetimi pervasızca silahlanmaya devam etmekte, başka devletler ile askeri işbirliği anlaşmaları yapmakta, profesyonel ordu kurma kararı almakta, asker almak için açılan münhallere Yunanlıların da müracaat edebileceğini açıklamakta, doğal gaz anlaşmaları yapmakta, ABD senatosunda ulusal tezlerinin desteklenmesi amacı ile imza kampanyası düzenlemektedir.
Rum –Yunan tarafının bu olumsuz tutumu bizimle samimi olarak ortaklık kurmak amacında olmadığını göstermektedir.
Fakat bizim çıkarlarımızı korumakla yükümlü olanlar, her nedense Rumların bu emrivaki ve olumsuz tutumuna hiç ses çıkarmamakta, tepki göstermemekte ve hiçbir şey olmamış gibi görüşmelere devam etmektedir.
Yerli yersiz ve haksızca her konuda anavatana saldırmayı marifet sananlar da, Rumların olumsuz tutumuna ses çıkarmamaktadır.
Bazı politikacılarımız ise, Rumların Güzelyurtta üniversite açılması durumunda görüşmelerden çekileceği şantajına tepki göstereceğine, arka çıkmaktadır.
Oysa, görüşmelerin sürdürüldüğü dönemde Rumların yaptıklarını biz yapmış olsaydık, görüşmelerden çekilip bizi suçlu gösterecekler ve bütün dünya da onları haklı görecekti.
Rum-Yunan –Emperyalist üçlüsü, zamanla keleyi içerden çökerterek amaçlarına ulaşabilecekleri beklentisi ile, anavatanı Avrupa Birliği üyeliği masalı, bizi de çözüm uluslar arası hukukun içinde olmak ninnisi ile uyutarak, masada oyalamakta ve zaman kazanmağa çalışmaktadır.
KKTCde bazı kişiler çözüme mahkum olduğumuzu açıkladığı için, Rumlar da ısrarla birleşmek istediğimizi görerek, taleplerine boyun eğeceğimizi düşünüyorlar. Böylece ulusal tezleri olan adanın tümünde egemen olmalarını sağlayacak koşulları , bize dayatmağa çalışıyorlar.
Rum tarafının mülkiyette İlk söz hakkının eski mal sahiplerinde olmasını istemesi, tek devlet, tek egemenlik, tek vatandaşlık ilkelerini dayatması, Türk ordusunun ayrılmasını ve olası anlaşmanın yürümemesi durumunda da ayrılma hakkımız olmaması talepleri, yapılacak anlaşmayı, ENOSİSe sıçrama tahtası olarak kullanma niyetlerini ortaya koymaktadır .
Kuşkusuz uluslararası hukuk içinde olmak gibi soyut kazanımlar uğruna, devletimizden feragat etmemiz ve Rum çoğunluğun hegemonyası altına girmeyi kabul etmemiz, yapılabilecek geri dönüşümsüz hataların en büyüğüdür.
Türk halkı olarak bizim için önemli olan, Rumun daha doğrusu Yunanistanın boyunduruğu altına girmeden, varlığımızı sürdürmemize olanak sağlayabilecek bir çözümdür.
Ancak güneydeki açıklamalar ve görüşmelerdeki talepleri, Rumların bizimle eşit ortaklığa dayanan bir anlaşmayı akıllarının ucundan bile geçirmediklerini göstermektedir.
Bu nedenle Rumların art niyetli ve olumsuz tutumunu sürdürmesi, bizimle kalıcı ve eşitliğe dayalı bir anlaşma yapmaktan kaçınması durumunda, sürekli ödün vererek anlaşma yapılmasını sağlamak yerine, başka çözüm seçeneklerine yöneleceğimizi peşinen ortaya koymalıyız.