CRANS MONTANA KIBRIS KONFERANSININ ÇÖKÜŞÜNÜN ARDINDAN

Abone Ol

Crans Montana’da 28 Haziran’da  başlayan  ve 7 Temmuz Cuma günü sabahı   03.30’da  sonuçsuz kaldığı  açıklanan  Kıbrıs Konferansı’nı kaldığı Grand Hotel Du Golf and Palace’ta düzenlediği  basın  toplantısında  değerlendiren KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı: 
“Tüm konuların ele alınacağı bir konferansı Rumların  ısrarla sadece “Güvenlik ve Garantiler”  Konferansına dönüştürmeye çalıştığını, Rumlar dönüşümlü başkanlığı ancak;  toprakta kendilerinin  sunduğu haritayı ve  sıfır asker, sıfır garantiyi Türk tarafı kabul  ettiği taktirde, onların  da dönüşümlü başkanlığa evet diyebileceklerini söylediler”  ifadelerini kullandı.
Peki bu noktada Rum’un bir kabahati var mı? Biz Rumlardan  hiçbir şey almadan  Mülkiyette ilk söz hakkının 1974’teki tapu sahibine verilmesini  kabul edersek,  AB normlarının ve de 4 temel özgürlüğün sınırsız uygulanmasını kabul ederek iki bölgeliliğin  sulandırılmasına  fırsat verirsek ,  Nüfus oranının 4 Rum’a karşı 1 Türk olarak sabitlenmesini kabul edersek,  siyasi eşitlik ve dönüşümlü başkanlık Kıbrıs Türk halkının en tabii hakkı iken  Rum da bu kez yeni tavizler koparmadan bu en doğal hakkımızı  vermekten kaçınmaz mı? Kaçınır, çünkü  nasıl olsa Rumlar vermeden almasını öğrenmişler!..
Sayın Akıncı, masaya konulan  haritanın ise Annan Planı’nda yer alan  toprak tavizinin ötesinde talepler içerdiğini ve Değirmenlik’ten   Yeni Boğaziçi’ne kadar  olan  bölgenin de ele geçirilmesinin hedeflendiğini belirtti ve bu şekilde müzakere sürdürmenin   doğru olmayacağını anlattı. 
Toprak konusunda Türk tarafının tezi sınır düzeltmelerinden öte toprak  teslim etmekten kaçınmak olması gerekirken  biz, Rum’un rüyasında bile görse inanamayacağı ‘Harita’yı 11 Ocak 2017’de  Cenevre Zirvesi’nde  verirsek o da şimdilerde  Değirmenlikten tutun da Boğaziçi’ne kadarki alanı  da isteyen bir yaklaşım içine  girerler, hatta daha da çoğunu isterler!... 
Dahası biz Kıbrıs Türk halkı olarak  Annan Planı döneminde  verilen  sözlere ve vaatlere  kanarak ‘evet’ dersek  şimdilerde de Anastasiadis  Annan Planı referandumu döneminde vermeyi kabul ettiğimizin dışında  yeni tavizler isteme hakkını kendinde bulur!...
Sayın Akıncı Rumların “Sıfır asker, sıfır garanti” söylemi hiç değişmedi diyor!.. “Bizden  ilk günden “sıfır asker, sıfır garanti” istemeyin, bu  süreç içinde   o yöne doğru gidilebilir, yerine  yeni bir sistemi, tüm  tarafların kabul edeceği sistemi enjekte  ettikçe  bu noktaya evrilebilir” söylemlerimize   rağmen maalesef   bu konudaki   ısrarlı tutumlarından   bir an bile vazgeçmediler ve  Konferans “sıfır asker, sıfır garanti” söylemiyle bitti. Türkiye’nin bu konularda hiç adım atmadığı, açılım yapmadığı doğru değildir. Türkiye bu  konularda adım  atmaya istekli davrandı” dedi.
50 yıllık Kıbrıs sorununun  son 2 yılında müzakere heyetiyle  birlikte süreci yürüttüğüne  işaret eden sayın Akıncı, yaşanan süreçlere  değindi ve “5’li konferansın toplanmasının  en büyük tarafıdır.  Eğer bizim bu konuda istikrarlı ve inatçı çabalarımız olmasa  inanın bu süreç buralara gelmezdi, gelemeyecekti” dedi. Gelinen noktada Sayın Akıncı uzlaşmaz tarafın Rum tarafının olduğunu yaşayarak görmüştür…
Sayın Akıncı, biz Başbakanlar da gelsin  “Bu işi birden bire bitirmeyelim” derken  bavullar o tarafta hazırdı. Bizim bavullarımız değil,  ama başkalarının bavulları hazırdı dedi.
Sayın Akıncı “Olay sadece  asker noktasından buraya gelmedi. Başından beri  yaklaşım farkı vardı.  Bizi kapsamlı çözüm konferansı dedik , onlar sadece güvenlik  ve garantiler   başlığını  ele alıp,  kopardıktan sonra  da suçlamaya yöneldiler” dedi. 
Sayın Akıncı’nın daha ilk göreve geldiği   günlerde 25 Haziran 2015’te KKTC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu “Garantiler Tabu değildir” derse, günü geldiğinde  garantilerin de görüşülebileceği ve günün şartlarına uygun olarak yeniden düzenlenebileceğinin   mesajını verirse  Rum da kendinde  “Sıfır garanti, sıfır asker” deme hakkını bulur!... 
Rum-Yunan ikilisi garantilerin tamamen kaldırılmasını, Türk askerinin tamamen   çekilmesini  ve güvenliğin   Avrupalı Komutan’ın   yönetiminde  2 bin kişilik   polise  teslim edilmesini şart koştular. 
Sonuç olarak; Rum-Yunan ikilisinin Enosis’e kapalı bir anlaşma yapması mümkün  değildir.   Bu konuda Rum Milli Konseyi’nim aldığı bir karar vardır.   Kararda “Enosis’e kapalı hiçbir anlaşma kabul edilemez denilmektedir.
İyi ki Rum Crans Montana’da bildiğini okumaya devam etti ve biz de felaketin eşiğinden geri döndük. Çünkü son yıllarda  ne zaman  ciddi bir görüşme söz konusu olsa  acaba bu kez hangi tavizleri vereceğiz diye  yüreğimiz ağzımıza geliyordu!.. Rum basınından gelen haberler hiç de iyi değildi!..
Neticede müzakereler sonuçsuz kalmıştır. Artık herkes yoluna devam etmelidir. Artık Kıbrıs Türk halkı için Türkiye için Kıbrıs sorunu diye bir sorun kalmamıştır. Şimdilerde  KKTC’nin tanınması ve tanıtılması  konuşulmalıdır.  Bir kez daha Rumlarla federal bir çözüm için  müzakere konusunun  gündeme gelmesine asla fırsat verilmemelidir.  Kıbrıs asla Girit olmayacaktır!..