CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN ÜÇÜNCÜ KEZ BM GENEL KURULUNDA KKTC’Yİ TANIYIN DEDİ
Gerçekten biz Kıbrıs Türkü için bunlar çok önemli ve dünyada yankı yapan ifadelerdir. Özellikle bizim geleceğimiz açısından çok güçlü vurgular yapan Erdoğan, esasında bizim sorunlarımız yanında bütün dünya üzerindeki olumsuzlukları BM delegelerinin dikkatine getirdi.
Bunları dile getirirken de Türkiye’nin dünya devletleriyle olan ilişkilerinde hep yapıcı, hep barışçı ve hep sorun çözücü olduğuna parmak bastı.
Erdoğan’ın üzerinde durduğu en önemli konulardan birisi de, Filistin-İsrail savaşı ve İsrail’in katliamcı tutumudur. Rusya-Ukrayna savaşının da bir an evvel uzlaşma yoluyla sonlanması gerektiğineve ayrıca İsrail’in çevre Ortadoğu ülkelerine yapmakta olduğu saldırılara da parmak bastı.
Bir düşünün... Ta Afrika ülkelerine kadar uzanan Erdoğan’ın Afrika ülkelerinin gelişmesine ve Türkiye-Afrika ülke ilişkilerinin daha da olumlu bir noktaya gelmesine değinirken, bir diğer değindiği husus, Türkiye-Türk Devletleri ile gelişmelerdi.
Esasında batıya ürküntü veren en büyük korku, Türk Devletleri’nin teşkilatlanması, büyümesi ve gelişmesidir. Erdoğan’ın özellikle Türk Devletleri ile olan gelişmeyi gözler önüne sermesi, bir yerde “Siz koca BM organı, dünyada acımasızca masum insanlar ölürken siz hiçbir şey yapmıyorsunuz” demeye getiriyor. Galiba demeye getiriyor ifadesi değil, resmen buna vurgu yapmıştır.
Yeniden Kıbrıs’a dönecek olursak, Sayın Erdoğan’ın açıklamalarının çok etkili ve gerçekçi olduğunu söylememiz lazım.
Erdoğan’ın vurgu yaptığı en önemli noktalardan birisi de, gerek Türkiye’nin, gerekse biz Kıbrıs Türklerinin Akdeniz’deki haklarımızdır. Sayın Erdoğan bu konuda şöyle demiştir:
“Ege ve Doğu Akdeniz’i refah bölgesi olarak görmek istiyoruz. Akdeniz’de en uzun kıyısı olan Türkiye’nin anahtar rolü, yadsınamaz. Kıbrıs adasının kuzeyinde ve batısında, ilan edilmiş kıta sahanlığında Türkiye’nin, Adanın tümünün etrafında ise Kıbrıs Türkleri’nin hakları vardır. Kıbrıs Barış Harekatı’nın üzerinden 50 yıl, Rumların ortak devletlerini gasp etmesinin üzerinden 61 yıl geçmiştir. O günden bugüne kadar Ada’da barış ve sükûnet hakim olmuştur. Kıbrıs meselesine adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm getirilmesi için samimi irade ortaya koyan taraf, daima Kıbrıs Türkleri ve Türkiye’ydi. Federasyon modeli, artık geçerliliğini tamamen yitirmiştir.
Ada’da iki ayrı devlet ve iki halk vardır. Kıbrıs Türkleri’nin muktesep hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüleri yeniden tescil edilmeli, tecrit artık son bulmalıdır. Bugün uluslararası toplumu bir kez daha Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet ediyorum.”
Recep Tayyip Erdoğan daha ne desin? Herşey BM delegelerinin yüzüne haykırılmıştır.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da, memnuniyetini dile getirerek şöyle demiştir:
“Bizleri bir kez daha onurlandırmıştır.”
Başbakan Ünal Üstel de, “Erdoğan’ın BM 79’ncu Genel Kurulu’nda yupmış olduğu ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanıyın’ çağrısını selamlıyorum” sözleri ile duygu ve düşüncelerin dile getirmiştir.
Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkan Vekili Zorlu Töre de, her zaman olduğu gibi yine ateşli konuşmasını ve düşüncelerini sergilemiştir.
“Sayın Erdoğan, bizlerin de süreklüi vurguladığı üzere Kıbrıs’ta federasyon sürecinin bittiğini BM kürsüsünden tüm dünyaya duyurmuş bulunmaktadır” demiştir.
Bazı kurum ve kuruluşların federasyonu savunduklarına dair yayınladıkları bildirinin, bence tam bu süreçte yayınlanması tam bir talihsizliktir. Zaten özellikle bu tarihi tercih etmeleri, federasyonu savunanlara destek içindir.
Elbet bir gün bu konuda da referandum olacaktır. O zaman ak koyun kara koyun belli olacak. Acılar yaşamış, cephede savaşmış, sokaklardan toplanıp kaybedilmiş bir neslin çocukları olarak bu arkadaşların davaya zarar verdiklerinin farkında değiller. Sanki federasyon formülü ile başları göğe değecek. Maalesef bu nesi, Rumları tam manası ile tanımıyorlar. Her ne ise. Gerçekler yine gerçeklerdir.
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri önünde saygı ile eğildiğimi ifade ediyorum. Ağzına sağlık.