Dayanışma ruhu içinde olmalıyız!

Abone Ol

Geçtiğimiz günkü makalemde aşıya olan ihtiyacın tamamen Türkiye tarafından pey der, pey karşılanmasını beklemek yerine, bir an önce normale dönebilmemiz adına “pamuk eller cebe” düşüncesinden hareketle gelir düzeyi belli seviyelerde olan özel veya kamuda çalışan veya emekli konumda olanların katkılarıyla aşı teminine bir ivme kazandırmalarının kaçınılmaz olduğuna vurgu yapmıştım.
Keşke sorun bununla sınırlı kalsa!
Pandeminin yarattığı olumsuzluklardan dolayı kapanmakta olan işyerleri var, devletten maaş çekmeyen, özelde çalışıp ta gün çalışıp, gün yiyen, hiçbir birikimi olmadan hayatını sürdüren binlerce çalışan ve ailelerinin içine sürüklenmiş olduğu kötü durum var, açlıkla yüz yüze kalan insanlarımız var.
Son günlerde finansla ilgili olarak ortaya atılan değişik görüşlerden sonra KKTC de bir karmaşadır devam edip gidiyor. Adeta ortaya havanda su dövmeye benzer tartışmalar aldı başını gitti.
Hele hatırı sayılır servete sahip bir iş adamımızın arı kovanına çomak sokmasına benzer açıklamaları ortalığın toza dumana karışmasına neden oldu.
Pandemiden dolayı zor günler geçirmekte olan küçük ve orta ölçekli özel sektörün esenlenmesi için, devletten maaş çeken, çalışan ve emekliden kesip özele kanalize edilmesini içeren bu açıklama neredeyse ortalığı savaş alanına çevirdi !
Bahse konu iş adamının mal varlığı ortaya döküldü, hatta daha da derinlere gidilerek yıllar itibarıyla ödedikleri vergi dilimleri bir, bir gözler önüne serildi.
Bana göre burada bir istismar, hata ve ya bir eksiklik varsa devletin vergicilerinden hesap sorulması gerekmez mi?
İbraz edilen muhasebe kayıtlarının doğruluğuna inanan devletin memuru değil mi? O görevli devletin çıkarlarını gözetmekle görevli değil mi?
Bu ülkede oldum olası devlette çalışanda verimlilik, özelde ise vergi ödemede pintilik aldı başını gitti!
Devlet çalışanı sırtını bağlı olduğu sendikalara dayayarak, iş adamı ise işini iyi bilen, vergiyi en alt düzeylerde gösterebilmek adına tüm maharetini gösteren muhasebe kuruluşlarının ( bazılarını tenzih ederek yazıyorum) arkasına saklanarak devlete karşı mükellefiyetlerini yerine getirmekten hep imtina etti.
Geçtiğimiz gün de yazdım, içine düşülmüş bulunan bu kötü durumdan bir seferberlik anlayışı içinde hareket ederek kurtulmak zorundayız.
Aksi takdirde aynı gemide olduğumuzu unutarak hareket etmek bizlere pahalıya mal olacak.
Özel veya kamu çalışanı, fark etmiyor!
Kamu çalışanının devletten aldığının saklısı, gizlisi yok!
Geçmişte yaşanan yangın felaketinde olsun, elektrik santralı alım hikayesinde olsun, yaşanan sel felaketinde olsun ilk akla gelen kamuda çalışanın maaşları olmadı mı?
İçinde yaşanılan durumu gargaraya getirerek, “o versin, şu versin” safsatalarının arkasına gizlenerek, ya da “sin de gülle geçsin” mantığı içinde hareket edilerek oyun bozanlığa tahammül kalmadı.
Bu ülkede kırk dervişiz birbirimizi bilmişiz. Kimlerin nereden nereye, nasıl geldiği sır değil. Ne kazanıp, nasıl yaşadığı, devlete ne vergi ödediği ortada.
İyisi mi gelin dayanışma ruhu içinde her şey tatlılıkla çözüm bulsun!