Delikanlılığın son demleri!

Abone Ol

 

Afroditin sığındığı aşk adası Kıbrıs. Akdenizin göbeğinde, tüm dünya aleminin gözleri önünde fettan süzülüşleriyle can yakmaya devam ediyor.

Birçok ulusun egemenliği altında, bazen acı çekerek, bazen mutluluktan göklere yükselerek geçen asırlar!

MÖnce den başlayan yolculukta kimler kucaklamış adayı isterseniz  kısaca bir bakalım.

MÖ 1320 yıllarında antik Mısırın hakimiyetinde görürüz adayı, sonra Hititler, sonra tekrar Mısır, ardından Finikeliler, Asurlular.

Yine MÖ sahnede yine Mısırlılar var, Persler var, Persleri mağlup eden Büyük İskender var. Verilen özerkliğin ardından bu kez adanın tadına Roma İmparatorluğu bakar. Bu dönemde ada halkında putperestlikten Ortodoksluğa doğru bir kayma var.

Üçüncü Haçlı seferlerinde Arslan Yürekli Richard yerleşir adaya sonrasında Tapınak Şovalyelerine, Guy de Lusignan a satar.

1489 yılına gelindiğinde bu kez adada karşımıza evlilik yoluyla Venedikliler çıkar.

KaterinaKornaro bu gelişmede baş rolü oynar.

Hristiyan korsanların barınağı haline getirilen adadaki bu ortam, Osmanlı İmparatorluğunun adayı 1 Ağustos 1571 de Venediklilerden almasıyla son bulur.

1878 e kadar adayı İngilizlere 92.799 liraya kiraya verene kadar Osmanlı hakimiyeti sürer.

Ne var ki Osmanlı adadan, çoğu Karaman yöresinden adaya getirtilen Türkleri  geride bırakılarak ayrılmıştır.

İşte Kıbrıs Türkü için çileli günler bu dönemden sonra başlar.

1960 ta %70-%30  paylaşımı üzerine kurdurulmuş Kıbrıs Cumhuriyeti  ancak üç yıla yakın bir süre yaşar. Rumların adanın tamamında hakimiyet kurma istenci bu ortaklığın sonunu getirir.

Küçük ,küçük kantonlarda kıstırılmış Kıbrıs Türkü katliamlarla, göçlerle, evlerinden yurtlarından sürülmelerle bu dönemde tanışır.

15 Temmuz 1974 e gelindiğinde Makarios’la, Eoka B ve Yunan Cuntası arasında kan davasına dönüşen, ardından ihtilalle büyüyen kavga Kıbrıs Türklerine de sıçrar.

İşte Kıbrıs Türklerine karşı Garantörlük sorumluluğu içindeki Türkiye bu nedenlerle adaya 20 Temmuz 1974 te çıkarma yapar.

Otonomdur, Federedir arayış süreci başlar.

Zira gelişmeler karşısında Kıbrıs Türkünün devlet yapılaşmasını gerçekleştirmesi tek çaredir.

Nihayet izolasyonlarla kesilen bedel ağır olmakla birlikte

15 Kasım 1983'de Kıbrıs Türk Federe Devleti meclisi Self-determinasyon hakkını kullanarak oybirliği ile aldığı bir kararla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan eder!

Otuz dört sene önce bir bebek olarak dünyaya gelen KKTC Cumhuriyeti,çocukluk yıllarını hatta ilk gençlik yıllarını geride bırakmış bir Cumhuriyettir.

Artık o delikanlılığın son demlerini yaşamakta olan bir devlettir.

Ümit edelim ki önümüzdeki dönemlerde onu, egemenliği ile, demokrasisi ile, ekonomik refahı ile çok daha iyi günler beklemektedir.