Deliliğin Sınırında 5

<p class="MsoNoSpacing"><span>Bizim toplumda kendini tanıyan, ne yapmak istediğini bilen, kişisel ve toplumsal sorumluluğunun farkında, vicdanlarının rehberliğinde ilerleyen bireyler pek makbul sayılmazlar, dikkate alınmazlar. Mümkünse...

Abone Ol

Bizim toplumda kendini tanıyan, ne yapmak istediğini bilen, kişisel ve toplumsal sorumluluğunun farkında, vicdanlarının rehberliğinde ilerleyen bireyler pek makbul sayılmazlar, dikkate alınmazlar. Mümkünse susturulurlar. Neden derseniz bu özelliklerden yoksun bireyler açısından baktığımızda bu vasıflı insanlar onlar için korkunç bir tehdit unsuru oluşturabilirler. Eksikliklerini, yetersizliklerini gizlemek adına sıkıca tutundukları egoları sallantıya girebilir. Bu nedenle bilinçaltının onlara sinsice hissettirdiği dayanılmaz acıdan kurtulma çabası içinde sanal bir yaşamda sahtekar bir biçimde günü birlik planlar eşliğinde yaşarlar.  Bu insanlar hangi konumda olurlarsa olsunlar açık veya örtülü karşılarındaki değeri değersizleştirmek adına saldırıda bulunacaklar ve kendilerindeki muhtemel eksiklik ve değersizlik duygularını bastırmaya çalışacaklardır. Aslında bu insanların korkuları ile mücadele şekilleri bundan başka bir şey de olamayacaktır. Ta ki kendilerinin farkına varıp kendileriyle yüzleşme cesaretini buluncaya kadar.  İyileşme sonra gelecektir.

İnsanın olduğu yerde mutlaka sorun vardır. Sorunsuzluktan bahsetmiyorum zaten. Yaşamımız her zaman inişli-çıkışlı, acı ve mutlulukla ve de duygusal pek çok zenginlikle ilerleyecektir. Kısacası yaşamımız her zaman yolunda gitmeyecektir. Karşılaştığımız olaylar, insanlar ve daha etkileyici pek çok unsurla birlikteyiz ve her faktör bir diğerimizin etki alanlarından çok daha farklıdır ve her birimizin algılayışı, analizi de bu unsurlarla harmanlanarak bizleri harekete geçirmektedir. Yani hepimiz farklıyız ancak, farklılıklarımıza rağmen anlaşabileceğimiz, iletişim kurabileceğimiz de bilinmekte ve de beklenmektedir. Bunu başarabiliriz. Bir de ortak geçmişe sahipsek bunu doğallıkla yapabiliriz inancındayım. Yeter ki birbirimizi gerçekten olduğumuz gibi sevip kabul edelim ve mutsuzluğumuza neden olan değerlerimizden uzaklaşıp, ortak mutluluk verici değerleri buluşturup onları içselleştirelim. Tıpkı Yunusun dediği gibi:

Gelin tanış olalım

İşi kolay kılalım

Sevelim sevilelim

Dünya kimseye kalmaz

Sevginin olmadığı yerde korku vardır. Korku insanı çıldırtır, yanlışa sürükler. Bencil ve hırs doludur, tatminsizlikler yaratır. Korku savunma mekanizmalarını bize sürekli kullandırtır. Kendimizle ve başkaları ile iletişimimizi zamanla öldürür. Saldırgan, yıkıcı, eleştiren güvensiz bireyler olmamıza yardım eder. Bizim bütün bunlara ihtiyacımız yoktur. Kendimizle, davranışlarımızla ilgili gözlemler yaparak neyi niçin yaptığımızı keşfederekten bireysel ve toplumsal kazanımlar elde edeceğimiz gerçeği artık ortadadır. Toplum mutlu bireylerle var olur çünkü bütünlük oradadır.  Herhangi bir yanlışı anladığımızda çözüm gelecektir. Yeter ki biz problemin içeriğini gerçekten anlayalım ve çözümü harbiden isteyelim. Aksi durumda sadece söylemlerle hiç bir değişim yaşanmayacaktır. Olacak olan kelimelerin farklı kullanımlarıdır. Belki bu nedenle endişeli bir toplum olup çıktık. Başkaları ile kendimizi mukayese etmeden de duramaz olduk. Ya daha iyiyiz ya daha kötü. Sahip olduğumuz potansiyelimizi kullanıp biz olamayınca ben olup enerjimizi düşüncelerimizi rekabete dönüştürüp kendimizi tüketip bahanelerle yaşayıp durmaktan öteye geçemiyoruz. Oysa destekleyici olabilir, sevecen ve başkalarına da yararlı, güçlendirici olabiliriz. Bölünmek yerine birlik eşitlik yaşayabiliriz. Galiba önce kendimizi sevmek ve sonra da başkalarını sevmek, sımsıcak sarmak sevgimizin ışığında tüm var olanları. 

 

Devam edecek…