Güncel

“Demokrasi şöleni mi? Tiyatro mu?”

UBP Genel Başkanlık yarışında Taçoy‘un ekibinde yer alan Hasan Kozansoy, UBP 23. Kurultayı’nın demokrasi adına kara bir leke olarak hafızalara kazınacak bir utanç tablosuna dönüştüğünü söyledi

Abone Ol

Ulusal Birlik Partisi’nde (UBP) genel başkanlık yarışını kaybeden Hasan Taçoy’un ekibi, kurultayı ve yaşananları "tiyatro" ve "demokrasi adına kara bir leke" olarak niteledi.

UBP Genel Başkanlık “yarışında” Hasan Taçoy‘un ekibinde yer alan Hasan Kozansoy, yaşananları anlattı, demokrasinin, güvenliğin ve adaletin olmadığı seçimlerle ilgili adeta ateş püskürdü.

Geçtiğimiz Cumartesi günü yapılan kurultayla ilgili, “Demokrasi şöleni mi? Tiyatro mu?” başlığıyla sosyal medya hesabından açıklama yapan Kozansoy, UBP 23. Kurultayı’nın demokrasi adına kara bir leke olarak hafızalara kazınacak bir utanç tablosuna dönüştüğünü söyledi.

Kozansoy’un sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım şöyle:

Demokrasi Şöleni mi? Tiyatro mu?

UBP 23. Kurultayı, demokrasi adına kara bir leke olarak hafızalara kazınacak bir utanç tablosuna dönüştü. Seçim salonuna giriş anından itibaren hiçbir düzen alınmamış, güvenliği sağlamakla yükümlü polisler sürecin başında ortada yokken, sonradan çağrıldıklarında dahi adeta olaylara göz yumarcasına hiçbir müdahalede bulunmadılar. Bu durum, daha en başından seçimdeki taraflılığın ve planlı kargaşanın göstergesi oldu. Binlerce insanın kontrolsüz şekilde içeriye alınması, seçime dair kaotik bir ortam yaratırken, başbakanlık personellerinin bilgisayarların başına oturtulması ve bilgi akışını manipüle etmeleri skandalın boyutunu iyice artırdı. Sandıkların başında Başbakanlık Müsteşarı ve Müdürü'nün durarak her sürece müdahale etmeleri, adaletin ve dürüstlüğün tamamen rafa kaldırıldığını gösterdi. Üstel’in kampanyasının ön saflarında yer alan ve şaibenin dibine vurmuş üç kişinin tüm organizasyonu kontrol etmesi, seçimlerin adaletine olan güveni tamamen yok etti. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) sürecin hiçbir yerinde bulunmaması ve seçim öncesi salonu izlemek için takılan tüm kameraların, Başbakanlık personellerinin talimatıyla kurultaydan bir gün önce sökülmesi, demokratik denetimin tamamen ortadan kaldırıldığını gözler önüne serdi. Ne var ki, büyük uğraşlar sonucunda, sadece seçimden 10 saat önce 4 adet kamera tekrar takılabildi, bu da olayların ne kadar planlı olduğunun bir başka göstergesi oldu.

Salonda yaşanan kargaşa, delege olmayan kişilerin cebinden bir tomar oy pusulası çıkmasıyla ayyuka çıktı. İnsanların birden fazla oy kullanmalarına olanak tanıyan düzmece bir yöntemle tekrar tekrar oy kullandırılması ise, seçimlerin ne kadar kirli bir zeminde gerçekleştiğini gözler önüne serdi. Usulsüzlüklere itiraz edenlere yapılan fiziksel saldırılar ve Başbakanlık polislerinin bu duruma dahil olması, güvenlik güçlerinin bile bir tarafın arka bahçesi haline getirildiğini apaçık ortaya koydu. Salonda dağıtılan yüzlerce görevli kartı, Üstel ekibine tam anlamıyla terör estirme fırsatı sundu. Sandıkların içinde dolaşan Üstel ekibi, demokratik sürecin tamamen gasp edildiğini bir kez daha gösterdi. Açılan sandıklardan çıkan balyalarca iç içe oy ve fotokopi pusulalar ise seçimlerin tamamen şaibeli olduğunu açıkça ortaya koydu. Bu arada, Divan’ın bile kurultay tarihinden sadece bir gün önce oluşturulması, tüm bu sürecin ne kadar aceleye getirildiğini ve organize bir usulsüzlüğün parçası olduğunu bir kez daha gösterdi.

Tüm bunların yanı sıra, Divan’ın hiçbir usulsüzlüğü dikkate almaması, aksine şikayet edenlere karşı saldırgan bir tavır sergilemesi, artık bu kurultayın meşruiyetini tamamen kaybettiğini kanıtladı. Yaşananlar, yalnızca bir seçim hilesi değil, bir sistemin nasıl yozlaştırıldığının, adaletin nasıl ayaklar altına alındığının en açık göstergesi oldu.

Tüm bu konuları önceden uyarmamıza ve dikkat çekmek istememize rağmen, dünyanın en yeteneksiz ve basiretsiz genel sekreteri, uyarılarımızı tamamen göz ardı ederek, sürecin bu noktaya gelmesine adeta zemin hazırlamıştır.

Kısacası UBP’nin 23. Kurultayı, şeffaflıktan uzak, halkın iradesine saygısız bir şekilde tek taraflı bir tiyatroya dönüştü ve bu kara leke, ne bu partinin ne de halkın hafızasından silinmeyecek.