Cenk Uzunoğlu
Diğer Yazıları
31.10.2024 - Devleti Maraş’a benzettiler!
24.10.2024 - UBP bu muhalefet için daha napsın!
17.10.2024 - İç siyasete müdahalenin anatomisi
10.10.2024 - Anlamadığımdan hareketle vardığım sonuç
27.09.2024 - Umutlanmak için bakılacak yer bellidir
20.09.2024 - Onurlu çıkış kapısını “kındırık” bırakmanın önemi
13.09.2024 - Muameleyi anlamak için biat kültürünü anlamak lazım
06.09.2024 - Siyasette Hakikati İnkâr Virüsü (“HİV”)
30.08.2024 - Rum’un elini inceltmek için “İki devletli çözüm” yerine “kademeli çözümü” dillendirsek
27.08.2024 - Üslup ile ilgili bir milat lazım
09.08.2024 - Anlaşmanın zeminini oluşturabilecek olgular bellidir ama…
03.08.2024 - 3.Dünya Savaşı ihtimalini bir de böyle okuyun
24.07.2024 - 50 yılın sonunda gönülden geçen yerine rasyonel olanı konuşabilmek
05.07.2024 - “Misafir odası” siyasetine tekrar döndük mü?
01.07.2024 - Biden’ın davet ettiği “şemsiyenin altı!”
07.06.2024 - Uluslararası şirketler enflasyon ile nasıl mücadele ediyor?
24.05.2024 - “Kıbrıs enginarı” İstanbul’da karşıma çıktı!
17.05.2024 - “Tasarruf tedbirleri” mevzusu
10.05.2024 - Batının çekim gücü
04.05.2024 - Görmemişlerin sosyolojisi!
26.04.2024 - Müzakere ile birlikte çözüm arayışında püf noktaları!
19.04.2024 - İhtilafı çözmenin en beklenmedik yöntemi!
05.04.2024 - İhtilafa çözüm bulma yöntemleri
29.03.2024 - Kareler ile yamuklar
15.03.2024 - İçten çöküş yolculuğu!
08.03.2024 - Narenciyemiz bir değer!
01.03.2024 - Yöneticiliğin öğretileri…
23.02.2024 - Yöneticinin onurlu çıkış kapısı arayışı…
02.02.2024 - İçinden geçtiğimiz süreç alışageldiğimiz krizin ötesinde
26.01.2024 - Yönetici olarak “Denktaş Bey”
22.01.2024 - Geleceğin tesadüflerin toplamı olmasına razıyız!
15.01.2024 - Bütçe ve iş planı hazırlamakta başarının resmindeki detaylar
09.01.2024 - Planlama mı yoksa olduğu kadar deyip kadere bırakmak mı?
20.10.2023 - Denetim ve kontrol yarattığı algı kadar güçlüdür!
28.09.2023 - Varlığımız var ağırlığımız yok siyaseti!
26.09.2023 - İlk adım atılsa…
25.09.2023 - İç siyasetteki “egemenler” onurlu çıkış kapısını bulabilir mi?
11.09.2023 - Ara çözüm denense nelere yol açar?
06.09.2023 - Başarının resmini hangi olguların oluşturacağı bellidir ama…
28.08.2023 - İngilizce veciz bir kelimenin düşündürdükleri
15.08.2023 - Gönülden geçeni değil rasyonel olanı konuşabilmek
14.08.2023 - Konjonktür neyi işaret ediyor?
31.05.2023 - Pencereye değil aynaya bakınca
08.05.2023 - Sonucu asabı bozuk milliyetçiler ile ulusalcılar belirleyecek
01.05.2023 - Seçmenin eski durakta olmaması sonucu değiştirmeye yetecek mi?
23.01.2023 - Enflasyon ile ilgili farklı dertler!
23.12.2022 - Yerel seçim sonuçları “benzemezler ittifakının” yolunu açar mı?
29.11.2022 - Hangi seçim sonucunu anlatmak zor olur?
26.09.2022 - Laiklik hassasiyeti olanların hatasına düşmeyelim
05.09.2022 - AKP’ye sitem edip “oyum reise” diyen var!
29.08.2022 - “Adalet bakanlığı” son kaledir!
23.08.2022 - Keşke “sonunda Ersin kazanır” diye yazmasaydım!
02.08.2022 - Yok oluyor olan “kimlik kartı” taşıyanlar değil
28.07.2022 - Tarlaya atılan “libazmada” küreği olanlar
25.07.2022 - “Manevi mirasa” sahip çıktığını sanmanın ruh hali
19.07.2022 - Bir şey yapmadan söylenmeye ne denir?
18.07.2022 - Oy verip sonra da söylenenlerin anlaması gereken
13.07.2022 - Alışkanlıkları değiştirme alışkanlığı kazanırsak ne ala!
20.06.2022 - Gerçekleşiyor olana sessiz kalmak “milliyetçilik” değil!
14.06.2022 - Kimin “yönettiğini” eleştirirken neyin yapılması gerektiğine de odaklansak!
01.06.2022 - “Ufukta isyan” var mı bilmem ama bildiklerim var
25.05.2022 - Türkiye’deki seçimi “sinerek” bekleyenler
21.05.2022 - Sine-i millet kararı alınmasaydı yaşananlar eksik kalırdı
18.05.2022 - Seçim yaklaşırken endişeler ve manevralar artacaktır
16.05.2022 - Bütünlüklü çözüme ulaşmadan mümkün (mü?)
09.05.2022 - UBP bu muhalefet için daha napsın!
06.05.2022 - Bilardoda esas hedef ilk hedeften farklıdır
05.05.2022 - Biat kültürünün raconu ve yeni santrafor mevzusu
27.04.2022 - Lafı uzatmadan Eroğlu’ndan özür dilemek lazım!
25.04.2022 - “Kıbrıs sorunu başka, gaz nakil hattı başka denirse”
19.04.2022 - Yalnızca siyasetçinin sorumlu olmadığını anladığımızda
11.04.2022 - Güner Necat’ı uğurlarken
25.02.2022 - Hükümet etmenin riski değişen tek şeydir
21.02.2022 - Döndük dolaştık ayni yere mi geldik?
17.02.2022 - “Stratejik değerimiz!”
26.01.2022 - Seçmen mesaj verdi ama çözüm üretebildi mi?
21.01.2022 - Annem ile iyi ki de seçimi konuştum
19.01.2022 - Seçim değil seçim sonrası tahmini!
18.01.2022 - Erken seçimi niye yapıyoruz unuttuk!
13.01.2022 - Denktaş bey ile ilgili farklı bir değerlendirme
12.01.2022 - Niye olmuyor?
10.01.2022 - Acı gerçek yoksa bu mu?
06.01.2022 - “Şaşırt ki aşasın”
31.12.2021 - Şanslıyız! da haberimiz mi yok?
21.12.2021 - Suyun 99 derecedeki ruh halindeyiz!
20.12.2021 - Bunları söyleyenleri de söylemeyenleri de iyi belleyiniz!
13.12.2021 - Tesviye, tasfiye ve nadas
06.12.2021 - Seçim sürecinde anlatılması ve sahiplenilmesi gereken üç kavram
30.11.2021 - Siyasetin de aşılanma ihtiyacı var
29.11.2021 - Fakirleşen halk, yaklaşan seçimler ve Maslow’un teorisi
22.11.2021 - Sucuoğlu’na reva görülen muamelenin düşündürdükleri
17.11.2021 - 12 Eylül sabahındaki coşku! mu bizi bekliyor?
08.11.2021 - “Niye erken seçime gidiyoruz?”
02.11.2021 - Stratejik değerimiz!
01.11.2021 - UBP Maraş gibi…
29.10.2021 - Kurumsal çürümüşlüğün kurumsal muhakeme yetkinliğinde yarattığı zafiyet
04.10.2021 - Gerçeği sola hakikati de sağa yazsak!
27.09.2021 - Kötü yönetim değil kötülükler yönetimi!
07.09.2021 - Siyasi pandemi: Hakikati İnkâr Virüsü (“HİV”)
17.08.2021 - Seçimi boykota götürecek yolun taşları
10.08.2021 - Şekillenen “stratejik değerimiz” siyasi varlığımızın üstündedir
03.08.2021 - Maraş yalnızca bir toprak konusu değildir
27.07.2021 - Maraş açılımı iyi güzel de kimlerle ve nasıl?
26.07.2021 - Hedef İstanbul Büyükdere Caddesi ve Maraş oldu!
24.07.2021 - Şemsiye açınca da yağmur yağacak mı?
12.07.2021 - ‘’Güdülen koyunlar ve gezgin eşekler’’
06.07.2021 - Gündeme düştükçe aklıma gelenler (2)
29.06.2021 - Gündeme düştükçe aklıma gelenler
17.06.2021 - Geri besleme (“feedback”) hakkı!
07.06.2021 - Mahcubiyet çukuru!
31.05.2021 - Başlıksız…
20.05.2021 - “Tanınmış egemen devlet” ile “ille de federasyon” aslında tahterevallinin ayni tarafında
10.05.2021 - Yeni siyasetin gereklerini bir de böyle düşünün!
30.04.2021 - Onurlu çıkış kapısını yapacak “marangozlar” eksik
26.04.2021 - Kıbrıs sorunu ve uçak ile seyahat korkum
24.02.2021 - “Eyyy UBP!”
23.02.2021 - Virüs evde tuttu ama…
19.02.2021 - Yalnızca içeriği müzakere etmediler! (2)
15.02.2021 - Yalnızca içeriği müzakere etmediler!
08.02.2021 - Egemenliğin sınırı ve tanımı değişiyor olmasın!
02.02.2021 - “Misafir odası”
01.02.2021 - Müdahalenin anatomisi: Sonuç ve yapmamız gereken (4)
01.02.2021 - Müdahalenin anatomisi: Minare de köy de gözüktü (3)
26.01.2021 - Müdahalenin anatomisi: Anlamadığımdan hareketle vardığım sonuçlar (2)
25.01.2021 - Müdahalenin anatomisi: Anlamadığımdan hareketle vardığım sonuçlar (1)
13.01.2021 - Denktaş beyin bugüne ışık tutan öğretileri ve sabır ile ilgili anlattığı tarihi anekdot
11.01.2021 - Bazılarının anlamadıkları, bizim endişe duyduğumuz istikamet
01.01.2021 - İstanbul’da bir Kıbrıs Türkü
28.12.2020 - Anastasiades ile sosyal içerikli akşam yemeğinin önemi
22.12.2020 - Parti kongresiyle ilgili tek anım: Ersan Saner ‘’zurna’’ çalmayı bilir mi?
15.12.2020 - Sen olsan napan?
07.12.2020 - Farkında olmadan ‘’kraldan kralcı’’ olmak
29.11.2020 - Kahve falı
22.11.2020 - İyi boksör, iyi de güreşçi olmayabilir ama…
15.11.2020 - Kriz hem ‘’tehlike’’ hem de ‘’fırsatı’’ barındırır
05.11.2020 - Neyin mücadelesi?
27.10.2020 - Kareler ile yamuklar
17.10.2020 - ‘’Niye’’ yerine ‘’niye değil’’
15.10.2020 - Biri ODTÜ’lü diğerleri İmam Hatipli olunca
13.10.2020 - Seçim sonuçlarından sonraki ruh haliyle
11.10.2020 - Haydi bayram yerine…
10.10.2020 - Sizde ‘’brunch’’ var mı?
09.10.2020 - 3. yol en makul seçenektir
08.10.2020 - Akıncı ile Erhürman’ın farkı nerede?
06.10.2020 - İnadımızın seçimi
05.10.2020 - Akıl sır ermeyen konular ve sonuçları
04.10.2020 - ‘’Proaktif ve dinamik siyasetten’’ anladığım
02.10.2020 - Özersay’a bir de böyle bakın
29.09.2020 - İsyankarlığı ve yalakalığı tasvip etmeyenler napsın ya da napacak?
25.09.2020 - ‘’Koyunlar ve eşekler’’ varsayımı ile siyaset
22.09.2020 - Akıncı’nın yarattığı hayal kırıklığı
15.09.2020 - Albenisi var faydası yok zararı çok
11.09.2020 - ‘‘Boru’’ değil ‘’far’’ ol!
08.09.2020 - Siyasetin yazılı olmayan kuralı
04.09.2020 - Gidişatımızın hatırlattığına rağmen umut var
01.09.2020 - Anketlere karşı ‘’ikili’’ formatta açık oturumlar
25.08.2020 - En iyi aday o ama…
20.08.2020 - Biden’ın Kıbrıs ile ilgili söylediklerini de hatırlayalım
16.08.2020 - 3. yol için ayni sayfadamıyız?
09.08.2020 - Anketler başka neyin habercisidir?
04.08.2020 - Maraş yalnızca bir toprak konusu değildir
02.08.2020 - Başbakanın seyir defterinden ‘gelgitler’
29.07.2020 - ‘4x3’ ile ‘6x2’nin farkı kadar fark var
27.07.2020 - Siyasette magazin artarken ortak paydamız ekonomik çöküş hızlandı
19.07.2020 - Ani fren yapan otobüsün içi gibi
16.07.2020 - Kurnaz yırtıcı kuşun ömrü
14.07.2020 - Yok birbirlerinden farkları ama
13.07.2020 - Akıncı merkezdeki seçmene umut değil kriz vadediyor
Okunma 31 Ekim 2024, 14:53
Yazmaya hiç niyetim yoktu. Ama yeni doğan bebeklerin yaşam hakları ellerinden alındığını öğrenince bu yazıyı bir nefeste yazdım.
İki hafta önce yurtdışında çalışan kızımızın da görmesi için ziyaret ettiğimiz Maraş ile kuruluşuna inandığımız temelinde harcı olan aile büyüklerimizin olduğu devletimizin geldikleri nokta açısından benzeyen tarafları var.
İkisine de uzaktan baktığında yapı olarak duruyor.
Doğru açıyı yakalarsan arka planda güzel de görüntü veriyor ikisi de.
İkisinin de iyice yakınına gelip içine girince başına yıkılacak ya da çökecek gibi bir halleri var ama.
Maraş çürümüş beton ve demir yığınına dönüşmüş.
Neredeyse en ufak çivisine kadar sistemli bir şekilde talan edilmiş. Aynen devletimizin kurumları gibi.
Devlet mekanizması da Maraş gibi bu haliyle yolun sonuna gelmiş.
İkisi de uzatmaları oynuyorlar.
Zamana ve tabiat koşullarına yavaş yavaş yenik düşmüş Maraş.
Geleneksel yöntemle büyük bir emekle yapılmış binalar bakımsızlıktan yıkılmış tarih olmuş. Kapı ve pencerelerine kadar alınmış.
Diğerleri de çürümüş öylesine duruyor.
Zorlanıyor artık Devlet de aynı Maraş gibi.
İkisinin de altyapıdan üst yapıya kadar elden geçmesi lazım.
Yeni bir başlangıç yapmak için tesviye değil tasfiye şart olmuş.
Maraş’ta binaların etrafına içeriye girilmemesi için sembolik bariyerler ve sizi uyaran tabelalar konmuş.
Halbuki binaların içine girmeyi bırak bahçesine girmeye korkarsın. Devleti de bu duruma düşürme noktasına geldik.
Tesadüfe bakar mısın?
Devlet, Maraş gibi içine doğru çöküyor.
İngilizcesi “implosion”.
Türkçesi belli bir süredir yaşadığımız “çürüyerek çöküş”.
Çürüyerek çöküş, içten içeriye doğru ve sessiz olur.
Bunu yaşıyoruz.
Adını doğru koymazsan çözüm bulamazsın.
Bir de “explosion” var.
Dışarıya doğru patlama.
Sesli ve gürültülü olur o.
Onun da sandık günü olup olmadığını göreceğiz.
Bir şey olmak için değil, bir şey yapmak için öne çıkacaklara ihtiyaç var. Yoksa olacak olan belli. Hepimiz altında kalacağız. Parti gözetmeksizin ve adada olsak da olmasak sıra tek tek hepimize gelecek. El kadar bebeklerin yaşam hakkına olanlardan sonra buna şüpheniz artık kaldı mı?