DEVLETİN TOPRAKLARI

Abone Ol

            Rumlar tam onbir yıl, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için mücadele ettiler.  Lakin dünya Türklerin çığlıklarını duymadı veya duymak istemedi.
            Şu anda başlatılan süreç, davanın seyrini değiştirecek bir süreçtir.
            Rumlar bu yolla yatımcı müteahhit ve vatandaşlarımızı tutuklamakla bir yere varacaklarını sanıyorlarsa, aldanıyorlar.
            Merhum Denktaş’ın bir sözü vardı.
            “Topraksız vatan olmaz.”
            Gerçekten de topraksız vatan olamayacağını iyice kavradığımızdandır ki, Harekat sonrasında vatan yaptığımız topraklara “Vatan toprağı” dedik.
            Rumların Türk müteahhitleri hedef alması, devlet büyüklerini uyandırdı.  Özellikle Emlakçılar Birliği’nin yaptığı açıklama şöyledir:
            “Emlak işlerimiz azaldı.”
            Bence emlak işlerinin azalması, Rumların son zamanlarda uyguladıkları kuzey mallarının yeniden elde edilmesi yönündeki tutumu değil, KKTC’de artan pahalılığıdır.
            Artık insanlar eskisi gibi emlaka yatırım yapacak ekonomik güçte değil.
            Özellikle ortasınıf vatandaş, eskiden dişinden tırnağından artırarak evlatlarına birer daire alırlardı.  Ama şimdi pahalılık yüzünden alamıyorlar.
            Bilmem farkında mısınız...
            Şimdi herkes devletten ve devlet topraklarından söz ediyor.  Özellikle siyasiler.
            Geçmiş yazılarımda değinmiştim.  Rumlar kuzeydeki mallarına yatırım yapanları tutuklamaya başladı, diye.  Yani güneyden gelen kardeşlerimizin hangisi Rum malı almadı, onu soruyorum.  Güneyden gelen göçmenler buna mecburdular.
            Kıbrıs’ın kaderi 15 Temmuz Makarios darbesi ile değişti.  Eski Rum başkanlardan Hristofyas şöyle bir ifade kullanmıştı:
            “Türkiye’yi biz davet ettik yanlış politikalarımız yüzünden.”
            Gerçek bu değil mi?
            Makarios darbesi olmasaydı, Rumların niyeti bu kadar net görülmeyecekti.  Hatta Makarios’a darbe düzenlemeselerdi Türkiye askeri operasyon yapmayacaktı.
            Ne yani Rumlar güneye göç ettikleri ve terk ettikleri mallarına kilit mi vurulacaktı?  Bütün Rumlardan boşalan evler, elbette ki nüfus mübadele anlaşması ile sahiplendirildi.  Hatta narenciye bahçeleri de sahipsiz kalmıştı.
            Harekat sonrasında göçmen yerleşimi için Güzelyurt’a gittiğimde susuzluktan pörsümüz ağaçları görmüş ve derhal bu portakal bahçelerinin sahiplendirilmesi gerektiğini düşünmüştüm.  Nitekim savaş sonrasında meydana gelen fiili durum, bütün ada halkının geleceğinin şekillenmesine versile oldu.
            Bir gün Denktaş Bey şu sözü etmişti:
            “Benim fedakar ve vefakat halkıma bir Kıbrıs değil, bin Kıbrıs versem azdır.”
            Denktaş beyin murat ettiği şey, ele geçen toprakların o “fedakar ve “vefakar” halkının hayat bulmasında önemli bir unsur olduğunu kastetmesiydi.
            Denktaş Bey de güneydeki malına karşılık olarak Yılanadası’nı almıştı.  Yani Denkteş hayatta olsaydı güneye geçişinde onu da mı tutuklayacaklardı?
            Tam onbir yıl anamızı ağlatan Rumlar, şimdi de harekat sonrasındaki elli yıllık hayatımızı bitirmeye çalışıyorlar.
            Kıbrıs Cumhuriyetinin ortaklığından bizi atanlar, şimdi geliniz federasyon temelinde bir gelecek paylaşalım diyorlar.  Ve bu görüşe bizim muhalefetimiz çanak tutuyor.
            Elbet şu Kıbrıs meselesinin de bir kırılma noktası olacaktır.  Kırılma noktası da, yine Rumların yanar dönerliğinden gelecektir.
            Adadaki iki halkın cepheleri daha da derinleşiyor.  Dünya değerleri de değişiyor.  Rumlar arkalarına aldıkları AB’yi bile yanlış yola sürüklüyorlar.
            İngiltere hareketlenmeye başladı.  Ambargolar ve direk uçuşlarla ilgili güçlü bir hareketlenme...
            Mesela İngilter’den KKTC’ye direk uçuşların başlaması bir kırılma noktası olabilir ki, zaman ve zemin o kırılma noktasının çok da uzak olmadığını söyler.
            Son zamanlarda Rumların yatırımcı ve şahısların tutuklanmalarına gerek Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, gerekse Başbakanımız Ünal Üstel, devletimizin sağlam zeminde olduğunu anlatan ifadeler kullanmışlardır.  Başta Ankara olmak üzere, Türk Devletlerine üyeliğimizin gerçekleşmesi gün sayıyor.
            Kısacası devletimize ve devletin bütün kurumlarına sahip çıkmak çok önemlidir.  Kıbrıs, olası bir başka zemine sürüklenmekte. Gerçek odur ki biz inandığımız yolda yürümeye devam ediyoruz.  Hazır olun yakında bazı bombalar patlayacaktır.