Dillirga’dan gündüz geçelim!

Abone Ol

Her ne kadar müziğin milliyeti yoktur denmektedir ama müziğin serzenişleri, dürtüleri sayesindedir ki  milli zaferlerin elde edilişinde müziğin bir kolu olan marşlar önemli roller oynamıştır.

Tarih kitapları bunun örnekleriyle doludur!

Örneğin Mehter marşı Osmanlı Ordularının zaferlerinde büyük etkilere sahiptir ve her dönemde Türk Ulusunun eskilere dayanan, her daim hatırlanan, anılan sembol marşlarının başında gelmektedir.

Mehter Alayının sembolize edilişi bu güne mahsus değildir, Cumhuriyetin her döneminde var olan bir olgudur.

Kimileri Mehteri Türkiye de yaşanan son gelişmelere bağlı bir yaklaşım biçimi olarak görmek istemelerine karşın Türk Ordusu mensupları tarafından sembolize edilen Mehter hiç eksilmemiştir.

Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemisine Rum kesiminden gelen “münhasır bölge ihlali” uyarısına “Mehter Marşı “ ile karşılık vermenin anlamını kavrayamayanların yaşanan gelişmelere verdikleri yanıtları ibretle izliyorum.

Dillirga müziği Kıbrıslıya özgü değil.

Alman baskılarından ve de katliamlarından kaçan bir kısım Yahudi nin bir süre adamızda yaşadıkları, çift çubuk sahibi oldukları, hayvancılık yaptıkları malum. İşte bu Yahudilerin düğünlerinde, eğlence günlerinde dillendirdikleri  ve anonim olan eser yerli halkın benimsediği bir müzik haline gelir. Zamanla Türkçe ve Rumca sözler yazılarak yerel bir hüviyete sokulur.

Zamanla kimileri tarafından “Dillirgadan gece geçtim, suyundan içtim” türküsü iki toplumu yakınlaştırmaya yönelik bir sembol haline getirilir.

Halbuki barış şarkıları tek taraflı olarak terennüm edildiği takdirde maalesef çiftleşmede altta kalan tavuk konumu ortaya çıkar.

Sorarım, barışı sağlamak adına kim altta kalan tavuk olmak ister?

Hidrokarbon araştırmasının  ve  de çıkarılmasının Kıbrıs taki uzlaşı sürecine menfi etkileri olacağı bilinen bir gerçekti.

Dünkü makalemde de vurguladım. Uzlaşının sonuçları hesaba katılmadan yapay bile olsa 2017 yılına girilmeden uzlaşının olumlu bir şekilde sonlandırılması istenmekteydi.

Halbuki 2015 yılında Davos zirvesinde o dönemin TC Başbakanı Davutoğlu ve Anastasiadis arasında gizli yapılan bir toplantıda Kıbrıs sorunu çözülmeden Hidrokarbon çalışmalarına ara verilmesi hususunda bir mutabakata varılır. Uzlaşı, konuları yakından takip eden ülkeler tarafından takdirle de karşılanır.

Bu uzlaşıdan bu gün cırlayan Anastasiadistir!

Kendini Kıbrıs Cumhuriyetinin mutlak hakimi konumunda her şeyi yapan olarak gören Anastasiadis. Her koşulda uzlaşıyı yokuşa süren o!

Bütün bunlara rağmen Dillirgadan gece geçmeyi bir tarafa bırakarak bir seferliğine de gündüz geçmeye kalksak . Kendimizi Mehter marşının ahengine bıraksak nasıl olur?