Cumartesi günü sevgili dostum kırık ve hüzünlü bir ses tonuyla beni aradı “Ümit gel görüşelim!”
Gittim, oturduk ve sohbet etmeye başladık. Hayal kırıklığı içerisinde olduğunu fark ettiğimde gözleri de biraz dolmuştu ve hazin hikayesini anlatmaya başladı.
1950 yılında doğmuş, 1966 yılında TMT’ye katılmış, 1974’de üç ay esir kalmış. Bu ülke için hayatının baharını milli mücadeleye adamış sade, dürüst bir vatandaştır kendisi. Sağdan-soldan milli mücadele madalyası dağıtıldığını duyduğunda Güzelyurt’tan sorumlu olan şahısa gidip formu doldurup, kendisinin de madalya almak için baş vuracağını söylemiş. Karşısındaki şahıs ise kendisine “O iş artık geçti. Madalya falan yok!” şeklinde yanıt vermiştir. Dostum H. B. hayal kırıklığı ile başını öne eğip iş yerine dönmüş.
Gelin dostumun isyanına kulak verelim:
“1966’dan 1974’e kadar beraber mücadele ettiğimiz bir çok arkadaşımı kaybettim. Kimi şehit oldu, kimi yaralandı, ben de bir çok noktada şans eseri bir kaç kez ölümden döndüm. Sıcak-soğuk demeden nöbet tuttuk, mevzi kazdık, kablo çektik, bomba ve mermi yaptık, yüz yüze çarpıştık ve benim mücadele edip bir cumhuriyetin kurulması için canımız pahasına mücadele verdiğimiz memleketimiz bize bir teneke parçasını bile çok gördü.
İki çocuğum var, hiç biri devlet tarafından işe alınmadı. Bizler savaştık, başkaları ganimetlere ve iyi işlere kondu. Bir evim, bir de küçük bir lokantam var. Başka da hiç bir şeyim yok. Hiç bir kimseye yalakalık yapmadım, ya da kapısını çalıp işimi halletmesini istemedim. Hayatlarında ellerine silah almayan, bir gün bile nöbet tutmayan, gazilik ve mağlül gazilik maaşına boğuldu; adamları vardı diye KKTC’nin bütün nimetlerinden faydalandılar. Biz dürüstlüğümüzün bedelini ödüyoruz.
Bir madalyayı bile belli kişilerin uktesine bırakıp insanları mağdur etmek ne kadar kolay. Bu bayrakta benim de imzam var. Hayatımdan çalınan dokuz yılın hesabını Ahmet’in-Mehmet’in tekeline bırakan bu anlayışla ne kadar mücadele edersek edelim, gerçek kahramanlara ve gerçekten mücahitlik yapanlara adaletli davranılmamıştır.
Kraldan çok kralcının olduğu, kendi adamına göre muamele yapıldığı bir madalya düzenlemesini bile eline gözüne bulaştıran bu kişilere hakkımı helal etmeyeceğim.
Neye ve hangi koşullara göre madalya alacak olan kişiler belirlenmiştir? Bu listeleri kim, nasıl yaptı? Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na bunu bir ihbar olarak belirtmek istiyorum.
68 yaşında biri olarak hayatımın bundan sonraki kalan süresinde bu iş için mücadele dip o madalyanın bana da takdim edilmesini sağlamak için kendi kendime and içtim. Sizin aracılığınız ile kamuoyuna milli mücadele madalyası için belirlenen kişilerin listesinde neler döndüğünü deşifre etmek istiyorum.
Haklı ve haksızın bir an önce ortaya çıkmasını istiyorum. Dokuz yıllık mücahitlik ve üç aylık esaret dönemimde yaşadıklarımı bir ben, bir de ailem bilir. Bazı şeyler bu kadar basit olmamalıdır. Bu hatanın bir an önce düzeltilmesini bekliyorum. Bu benim hakkımdır. Birileri beni unutup bu listeye eklemedi diye hakkımdan vaz geçeceğimi kimse düşünmesin. Kendi babalarının malını mı dağıtıyorlar ki bu madalyayı istediklerine veriyorlar, istemediklerine vermiyorlar...”