Arkeologlar, keşfedilen duvar resimlerinin Pompeii’de bulunanların en iyileri olduğunu söylüyor.
Büyük bir ziyafet salonunun yüksek siyah duvarlarında Truvalı Helen gibi antik Yunan figürleri tasvir ediliyor.
Salonun neredeyse tamamen sağlam kalmış mozaik tabanında, bir milyondan fazla parça yer alıyor.
Kayıp kentin hala üçte biri volkanik kalıntılardan temizlenmedi. Şu anda devam eden son dönemin en büyük kazısı, Pompeii’nin Roma İmparatorluğu’nun halkı ve kültürüne dair başlıca pencere olma özelliğini pekiştiriyor.
BBC’ye özel olarak gösterilen “kara odanın” renginin, güneşin batışından sonra yapılan ziyafetlerde kullanılan lambalardan çıkan dumanları saklamak için seçildiği sanılıyor.
Böylece lambalardan yükselen titrek ışıkla birlikte, fresklerin çok daha iyi göründükleri düşünülüyor.
Özellikle iki fresk dikkat çekici.
Birinde Tanrı Apollo, rahibe Cassandra’yı baştan çıkarmaya çalışırken görülüyor. Efsaneye göre Cassandra’nın Apollo’yu reddetmesi, kehanetlerinin dikkate alınmamasına yola açıyor.
Bunun trajik sonucu ise ikinci freskte gösteriliyor. Burada Prenses Paris, güzel Helen ile buluşuyor. Cassandra ise kehanetinde, bu birlikteliğin Truva Savaşı’na neden olup, hepsinin sonunu getireceğini biliyor.
Kara oda, 12 aydır devam eden kazılarda bulunan son hazine. “Bölge 9” diye bilinen büyük bir mesken ve ticari alanın üzerinden, Vezüv’ün neredeyse 2 bin yıl önce püskürttüğü kül temizleniyor.
19. yüzyılın sonunda yapılan kazılarda, bir köşede bir çamaşırhane bulunmuştu. Son kazıda da toptan satış yapan bir fırın ve kara odanın bulunduğu büyük bir ev ortaya çıkartıldı.
Araştırma ekibi, bu üçünün tesisat, geçitler ve sahipleri anlamında birbirine bağlı olduğundan emin.
Sahibi adının baş harfleri “ARV”yi birçok yerde görmek mümkün. Harfler duvarlarda ve hatta fırıncının değirmen taşlarında bile seçiliyor.
Arkeolog Dr. Stephanie Hay “ARV’nin kim olduğunu biliyoruz: Aulus Rustius Verus” diyor.
“Pompeii’deki diğer siyasal propagandalardan tanıyoruz. Bir siyasetçi. Süper zengin. Fırının ve çamaşırhanenin arkasındaki lüks evin sahibinin o olabileceğini düşünüyoruz.
Net olansa, Vezüv patladığında tüm bu mülklerin onarımdan geçiyor olması. Kurtulmaya çalışan işçiler geride düzgünce dizilmiş kiremitler ve hala kireç harcıyla dolu kovalarını geride bırakmış. Malaları ve kazmaları da duruyor. Ancak ahşap sapları çoktan çürümüş.
Dr. Alessandro Russo kazıyı yöneten arkeologlardan biri. Bize bir odada bulunan freski göstermek istiyor. Patlama sırasında dağılan freskin parçaları yap boz gibi büyük bir masanın üzerinde dizili.
Duvar parçalarına biraz su sıkıyor ve böylece freskin detayları ve canlı renkleri ortaya çıkıyor.
Antik Mısırlı karakterlerle dolu manzaralar, yiyecekler, çiçekler ve tiyatro maskelerini görebiliyorsunuz.
Russo “Bu benim bu kazıda en sevdiğim buluşlardan biri, çünkü karmaşık ve nadir. Yüksek düzeyli bir birey için yapılmış yüksek kaliteli işler” diyor.
Ancak evdeki freskler zarif diye tanımlanabilirken, fırındakiler Roma İmparatorluğu’ndaki yaşamın daha acımasız bir boyutunu, köleliği tasvir ediyor.
Fırında çalışanların çok kötü koşullarda yaşadığı, değirmen taşlarını döndüren eşeklerle yan yana kaldıkları açık. Sadece bir pencere var ve o da kaçmalarını önlemek için demirlenmiş.
Kazıdaki tek iskelet de fırında bulunmuş. İki yetişkin ve bir çocuk düşen taşların altında kalmış. Mahsur kalan ve yanardağ patlamasından kaçamayan köleler oldukları sanılıyor.
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.