O dönemlerde Birlik gazetesi henüz kapanmamıştı!
Yazı İşleri Müdürüydüm, Şefik hemen, hemen her gün bizi ziyarete gelen müdavimlerimizdendi.
Her birkaç günde bir yayımlamam için şiirler bırakırdı. “Eksik, yanlış gördüğünü düzelt” diye de tembihte bulunurdu!
Doğrusu bu ya, kimini yayılar, kimini yayınlamazdık ama o bundan dolayı gücenmez, alıngan davranmazdı.
Ailesinin Mısırdan geldiğini “Zağlul” adının buradan kaynaklandığını anlatırdı.
Biz pek üzerinde durmazdık ama Mısırda kısa bir dönem Başbakanlık ta yapmış, Mısırda İngilizlere karşı milliyetçi hareketi ayağa kaldırmış, siyaset adamı hukukçu Saad Zağlul Paşa ile akrabalıktan bahsederdi!
Bandabuliya çevresinde zamanını geçirir, yine bu bölgedeki içkicilerle birlikte olurdu.
Ona birkaç ay önce Dr Burhan Nalbatoğlu hastanesinin acil servisinde rastladım. Siroz nedeniyle karın boşluğuna toplanan suyu aldırmaya gelmişti.
“Kaç zamanda bir bu suyu aldırtıyorsun” diye sordum “belli olmaz” demişti. Acıları vardı!
Havadis gazetesi ön ayak olmuş “Şefikce” diye isimlendirdiği şiir kitabını yayınlamıştı. O karşılaşmamızda giydiği ti- şortun içinden çekti ve bu kitabını çıkardı.
“Öyle dur, bir resmini çekeceğim “dedim. Poz verdi çektim. Şefikle son kez orada karşılaştık!
Tutkuları vardı! Alışkanlıkları onu nereye çekmişse Şefik oradaydı.
Düşen yapraklar gibiydi Şefik ama dünyayı hep onurla izledi.
Gönlünce, aklına estiği gibi yaşadı!
Gittiği gideceği yolda garip, yalnız bir adamdı
Belki de onun yaptığı en doğru olandı!
Hep böyle olmaz mı?
Gelir ve söz o kümelenmiş toprak yığınında biter,
Dünyanın ondan esirgedikleri çok gerilerde kaldı,
Tanrıdan bir rahmet artık ona yeter!