“Bütün bunlara rağmen soğukkanlılığını muhafaza eden Türk halkına asabını bozacak, sabrını taşıracak Rum tarafının taşkınlıklarına ancak Birleşmiş Milletlerin mani olabileceği kanaati içindeyiz. İnsan nihayet et ve kemikten meydana gelmiş canlı bir varlıktır ve hareketlerini de kontrol eden asabı vardır. Bunlar üzerine bütün ağırlığı ile çökenler ezilmemek için kıpırdananların mukavemetine ne isyan gözüyle bakabilir ve ne de keyfi emir ve icraatlarına boyun eğmedi diye isyankâr olarak teşhir edilebilir”. 1969
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Bir süredir Ukrayna ile Rusya ve Neden Yahu’nun adamları ile Hamas arasında yaşananlar gerekçe gösterilerek 3. Dünya Savaşı çığırtkanlığı yapılıyor. Çığırtkanlığı yapanların bir kısmının askerlik hizmetini ya kısa süreli veya bedelli olarak yapmış oldukları anlaşılıyor. Doğal olarak suçsuz insanların bir hiç uğruna katledilmelerini kabul etmenin insanlık dışı olduğu biliniyor. Akıl sağlığı yerinde olanlar yaşananlardan rahatsızlık duyuyor olsalar bile emperyal amaç için yapılmakta olduğunun göz ardı edilmemesi gerekiyor. Bu arada çatışmaları körükleyenlerin kandan beslendikleri yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Ateşkes için biraraya gelenlerin taraflara silah satanlar olması akan kanın kısa sürede durdurulmasını olanaklı kılmıyor. 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde kandan beslenmeye öncelikle son vermeleri gerekiyor. Silah satarak kazanacakları paranın bir insanın canının değerini karşılamayacağının da unutulmaması gerekiyor. Silah üreticisi olan ülkelerin yanmakta olan bu yangına körükle koşmalarının dünyamızın daha kötü günlere gidilen yolu da kararttıklarını da vurgulamak gerekiyor.
Neden Yahu ile Hamas arasında yürütülen çatışmalardan Gazze’nin yıkılmasına koşut yıkımı gerçekleştiren İsrail’in zora girdiği belirtiliyor. İsrail’in bölgedeki varlığının korunması için Amerika ile İngiltere’nin Kıbrıs adasındaki İngiliz üslerini kullanarak yardıma koşuyor olmaları kesin olarak ortalıklara çıkıyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1959 Zürih ve 1960 Londra Antlaşmaları ile kuruluşu imzalanırken olası bir çatışmanın hesaplandığını belirtmek gerekiyor.
Ada’daki Egemen İngiliz Üsleri kullanılarak yapılan silah gönderilmesi bölge dengelerini alt üst etmekle kalmayacak Kıbrıs Türklerinin de güvenliği için risk oluşturacaktır. Gerekli uyarılarla en azından fazla zaman yitirilmeden kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekiyor.
Kıbrıs Barış Harekâtının ikinci bölümünde Maraş bölgesindeki Rumların bölgeyi terk etmeleri nedeniyle 50 yıllık dönemde Bayrak İndirme olayının dışında çatışmanın yaşanmamasını dünya kamuoyu da bilmektedir. Mağusa Rum Orta Okulu ve Mezunları Derneği (SAFEGA) Derinya Kapısında bir araya gelerek taşkınlık yapmadan anma toplantısı yaptılar. Her yerde ısrarla yineledikleri adanın yeniden birleşmesi gerektiğini niyet olarak açıkladılar.
20 Temmuz Barış Harekâtının 50. Yılında Amerikan İşgüderliğinde de anma toplantısı yapıldı. Harekât sırasında öldürülen İşgüder Roger Davis ile işgüderlik görevlisi Antoniette Varnavas anıldı. İşgüder Julie Fisher ülkesinin adadaki çözümün BM’in kararlarına bağlı olarak çözülebileceğini söylüyor. Amerika bu konuda da yanlı tutumunu bir kez daha ortalıklara koymuş oluyor. Yanlı olduğunun bir başka kanıtı ise karşımızdaki unsurun silahlanmasına katkıda bulunuyor olmasıdır.
Dünya üzerindeki ülkelerin önde gidenlerinin görüşlerine göre arada geçen sürede herkesi tatmin ve mutlu etmesi beklenemez. Yapılan uygulamalardan rahatsızlık duyanlar yeni kişiyi yönetici olarak öne çıkarmaya başlıyorlar. Kıbrıs’ta da karşımızdaki unsurun en önde gideni olan Nikos Hristodulidis’in de yeniden başkan seçilmemesi için çalışmaların başlatıldığı belirtiliyor. Yerine ise Sayıştay Başkanı olan Odiseas Mihailidis’in aday gösterilmesi çalışmalarının başladığı belirtiliyor. Aradan geçen 50 yıllık sürede bu makama adı geçen kişinin seçilmiş olanları aratmamasını dilemekten başka seçeneğimizin olmadığını kaydetmek gerekiyor.
Adanın askersizleştirmesinin türküsünü çığıranların yaşananlardan sonra Türkiye’yi işgalci olarak suçlamamaları gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…