Sendika, çocukların sağlığı ve güvenliği için basın emekçilerini ve aileleri iş birliğine ve dayanışmaya çağırarak, herkesi kendileriyle okullarda bir tam gün geçirmeye davet etti.
Sendika dün sabah saat 11.00’de 9 Eylül İlkokulu’nda Milli Eğitim Bakanlığı’nın "sorumluluktan kaçtığı, yasa dışı uygulamalar yaptığı ve okullarda öğrencilerin yüz yüze kaldığı tehlikeler bulunduğu" gerekçesiyle basın toplantısı düzenledi.
“Sendika Genel Sekreteri Burak Maviş, Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenleri eğitim ve öğretim etkinlikleri dışında “okuldan” da sorumlu tutmaya çalıştığını, kendi aldığı kararların sorumluluğunu öğretmenlere ve ailelere yükleyip, aldığı kararın görev ve yükümlülüklerinden kaçmakta olduğunu söyledi.
Maviş, okul yöneticisinin okulda, öğretmenin sınıfta yalnız bırakıldığını söyleyerek, Eğitim Bakanlığı’nın okullara bütçe/malzeme desteği olmadığı gibi, öğretmenlere yabancı öğrenciler, özel gereksinimli bireyler, psikolojik destek isteyen öğrenciler, duyuşsal ve sosyal beklenti içinde olanlar, sosyal hizmet desteği ihtiyacı olan çocuklar için destek vermediğini savundu. Maviş, “Tüm bunlara çözüm üreterek süper kahraman olmak istemiyoruz” diyerek, öğretmenin stres altında ve Bakanın davranışlarından mutsuz olduğunu dile getirdi.
Maviş, "Eğitim Bakanlığı’nın okul ve bina güvenliği noktasında sorumluluktan kaçmaya çalışması nedeniyle" çocukların sağlığı ve güvenliği için endişeli olduklarını da belirtti.
Maviş, saldırganlık veya öfke, dürtüsel eğilimler, olumsuz düşünceler, sinirlilik, saldırganlık, uygunsuz davranışlar, dikkatsizlik, antisosyal vb. davranışların okullarda görülme sıklığının arttığını, 20 dakikalık tenefüste dahi okul alanlarının gürültüden geçilmeyen yerlere dönüştüğünü söyleyerek, “Öğle aralarının güvenli olacağını kim iddia edebilir?” şeklinde konuştu.
Maviş, Gazimağusa’da bir okulda arkadaşı tarafından salıncaktan itilen çocuğun beyin kanaması geçirdiğini, başka bir okulda öğle aralarında kalan çocukların dama çıkan toplarını almak için depolara tırmandığını, bir başka okulda ise 5. sınıf çocuğun okul çıkışı 1. sınıf çocuğu alıkoyup, bir marketin tuvaletine kilitlediğini söyleyerek, tüm bu okullarda hademe, yönetici ve öğretmen de bulunduğunu, geniş alanları bu kadar uzun süre güvenli tutmanın mümkün olamayacağını belirtti.
“Neden endişeli olduğumuzu anlamanız ve güvenlik zafiyetlerini yerinde görmeniz için tüm basın emekçilerini ve aileleri okullarımızı ziyaret etmeye ve okullarda bir tam gün geçirmeye davet ederiz.” diyen Maviş, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluktan kaçtığı unsurları, okullarda yaşanan tehlikeleri daha iyi anlayabilmek için tüm aileleri süreçte daha fazla sorumluluk almaya çağırdı.
KTÖS Eğitim Sekreteri Süleyman Gelener de, KTÖS’ün hazırladığı basın açıklamasını basına okudu.
Açıklamada şunlara yer verildi:
“Eğitim Bakanlığı yıllardır yapılan öğleden sonra etkinliklerini ‘ben yaparım olur’ zihniyetiyle bu yıl iki güne yaymış, ancak tüm sorumluluğu da bu uygulama kararını alırken görüş bile almadığı öğretmenlere ve ailelere yükleyip, aldığı kararın görev ve yükümlülüklerinden kaçmaktadır.
Okullarımızın açılmasının üzerinden bir ay geçmiştir. Bu sürede Eğitim Bakanlığı okul binalarının fiziki güvenliği için gerekli çalışmalar yapmamış, okullarımızda sürekli artış gösteren Türkçe konuşamayan yabancı öğrenciler ve/veya diğer farklı ihtiyaçlara sahip öğrencilerle ilgili bilimsel, yeterli bir adım henüz atmamıştır.
Eğitimin niteliğini olumsuz etkileyen artan okul nüfuslarına ve kalabalık sınıflara bir çözüm üretmemiştir, okulların eğitim öğretim faaliyetlerini programlayabilmek, gezi-gözlem ve sportif faaliyetlere katılabilmek, her çocuğun eşit yararlanacağı materyali sağlayabilmek, teknolojik imkânları kullanabilmek, sanat etkinliklerine malzeme sağlamak ve temizlik gibi temel giderlerini karşılayabilmeleri için okul bütçesi yaratmamıştır.
Okulların eğitsel materyal, teknolojik donanım ve hijyen malzemesi eksikliklerini gidermemiştir.
Tüm bu gerçekler ortadayken Bakanlık ne yapmaktadır? Öğretmeni ve öğretmenlik mesleğini hedef alan söylemlerine ve hukuk dışı uygulamalarına devam etmektedir.
Öğretmen, eğitimin niteliğini artıracak en önemli unsurdur. Eğitim Bakanlığı, öğretmenliğin çok değerli ve önemli bir meslek olduğu mesajını topluma yayması ve öğretmenliğin birçok olumlu yönünü topluma aktararak gençler için cazip hale getirmesi gereken bir kurum olması gerekirken, adeta öğretmenlik mesleğini hedef gösteren ve itibarsızlaştıran bir kurum haline gelmiştir.
Son yıllarda, Eğitim Bakanlığı Öğretmenler Yasası’na ve bağlı tüzüklerine aykırı idari işlemleri göz göre göre yapmakta ve adeta ‘biz yaparız, siz isterseniz mahkemeye gidin’ yaklaşımı ile hareket etmektedir. Eğitim Bakanlığını bu anti-demokratik ve hukuk devletiyle bağdaşmayan yaklaşımından geri dönmesi için son kez uyarıyoruz.
Ayrıca son zamanlarda, Eğitim Bakanlığının her fırsatta öğretmenleri ‘maaşınızdan keserim’ tehdidiyle terbiye etmeye çalışması kabul edilemez bir durumdur. Böyle utanç verici bir duruma sahip başka bakan var mı?
Öğretmenin görevi, eğitim ve öğretim etkinliklerini yürütmektir. Ancak, Eğitim Bakanlığı öğretmenleri eğitim ve öğretim etkinlikleri dışında ‘okuldan’ da sorumlu tutmaya çalışmaktadır. Bilinmelidir ki öğretmen, okul güvenliğini sağlayacak, bekçilik yapacak, okulun her türlü bakım onarımı yaptıracak, velilerden okul ihtiyaçları için para toplayacak ve daha benzeri birçok görevi yürütecek olan Eğitim Bakanlığı’nın ‘angarya memuru’ değildir”