ERENKÖY MÜCAHİTLERİNİN HATIRALARI KİTAPLAŞMALIDIR
Şimdiki cenerasyonlar pek bilmezler Cengiz Topel’in uçağı düştüğünde yaralı olduğunu. Ne kadar acıdır ki sevinciimiz kursağımızda kalmıştı Cengiz Topel’in uçağı düştüğünde.
8 Ağustos günü çok net bir şekilde hala daha anılarımdadır. Dr. Küçük toplantı salonunda sigara üstüne sigara yakıyor ve salonda gidip geliyordu. Erenköy’de savaş bütün şiddeti ile devam ediyordu. Adeta nefesler tutulmuş ve büyük endişe içindeydik.
Oradan gelecek en ufak bir haber bizi meraktan kurtarıyordu. Acaba Türkiye müdahale edecek miydi? Hep bu soru vardı kafalarda. Grivas bütün ordusu ile Erenköy’e saldırıyordu. İşte o heyecenlı bekleyiş sonrasında Türk jetleri imdada yetişmişti. Grivas’ın konvoyunu yakıp kavurmuştu. İşte o savaş esnasında Rumların uçaksavarları bir Türk jetini düşürmüştü. Uçak maaleslef Rum tarafına düşmüştü.
Uçak düştüğünde BM Barış Gücü komutanı ile yoğun bir telefon konuşması başlamıştı. Dr. Küçük “Düşen uçağın pilotunu bize veriniz” diyordu telefonda.
Yaralı olan Cengiz Topel Rum hastanesine götürülmüştü. Rumlar sözde onu tedaviye almışlardı. Sonra BM Barış Gücü, Cengiz opel’in cansız bedenini getirmişlerdi bize.
Zaman geçti... Bazı şeyleri, ben de unuttum. Meğer Cengiz Topel’in cansız bedenini Dr. Zihni Uzman teslim almıştı. Dr. Zihni Uzman, Cengiz Topel’le ilgili gözlem ve duygularını şöyle anlatır yıllar sonra.
“O gün hastanede nöbetçiydim. Topel’in naaşı BM Barış Gücü askerlerince hastanemize getirilmişti. Onu öyle görünce gözlerimden yaşlar boşanmıştı. Topel’in insanlık dışı işkencelere maruz kalmış cenazesini teslim aldım. Vücudunun bütün organlarında işkence izi vardı. Yara, kırık ve eziklerle doluydu.”
İşte Rumların kinleri ve insanlık dışı eylemleri... Maalesef Erenköy çarpışmalarının bedeli Cengiz Topel olmuştu.
Erenköy Mücahitlerinden Enver Yetkili ise Türk uçakları ile ilgili duygularını şöyle anlatır:
“Türk uçaklarını gördüğümüzde gözyaşlarımıza hakim olamamıştık. O an sevincimizden maydanlara çıktık ve uçaklara el salladık. Erenköy’de 560’ı öğrenci olmak üzere 750 kadar mücahitin 17 metrekarelik alanı savunmaya çalıştığını söyleyebilirim.”
Yetkili’nin ifade ettiği 200 kişi, öğrenciler dışında dünyanın ve özellikle Londra’nın çeşitli yerlerinden gelen Türklerdi.
Çok değerli dostum Mustafa Arıkan da Erenköy mücahidiydi. Arıkan’sa duygularını şöyle anlatıyor 59 yıl sonra...
“Erenköy direnişi, Kıbrıs Türklerinin Çanakkalesi’dir. Dünyanın çeşitli yerlerinde eğitim gören 700-800 kadar üniversite öğrencisi direnişe katıldı. Komutanımız bize Çanakkale’de Mustafa Kemal Atatürk gibi ölmeyi emretmişti. Rumların eline sağ geçmemek için canlı yakalansak da, kendimizi öldürecektik. Şehadetin yöntemi bize kalmıştı. Nasıl Çanakkale geçilmediyse, Erenköy de düşmedi ve teslim olmadı.”
Eski mücahitlerin veya Erenköy mücahitlerinin anılarını yazmak, herhalde birisine nasip olacaktır. Bilemiyorum öyle fedakar insan kim olacak.
“DR. KÜÇÜK’LE GEÇEN GÜNLERİM”adlı belgesel ve anısal kitabımda çok değerli dostum Özker Uzuner’in anlatılarını kitaba almıştım. Sanırım en kapsamlı anlatı, Özker’in anlatısıdır Erenköy konusunda.
Bütün bu hatıraları okuduğumda “Kesinlikle Rumlarla birleşme ve bir arada yaşamak mümkün değil” diyorum kendime.
Birleşik Kıbrıs’mış. Hadi canım siz de... Geçenleri unutanlar bu zor günleri iyi anlamalı ve kavramalıdırlar.
Yeni gençliğe yanlış bilgi vermemek lazım. Onlar yanlış bilgilenirlerse, Rumlarla yeniden bir araya gelmeyi umut ederler.
Mesela Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ın da kendi hatıralarında epeyce anlatıları var. Erenköy’e nasıl ve kimlerle çıktıklarını anlatır. Hatta o korkunç savaşı anlatır. Türkiye’yi çıkarma yapması konusunda ne kadar çırpındığını da anlatır koca Denktaş.
Esasında Erenköy bombardımanı Rumlara güçlü bir mesajdı. Rumlar o mesajı aldılar mı? Almadılar ve şımarıklıklarına devam ettiler.
Suratsız Grivas’ın üstelemeleri ve gençlere nefret aşılaması herkes tarafından bilinir.
Lakin Rumlar uyanmış gibi...
Artık Grivas’ı ve misyonunu tarihe gömmek adına çok büyük bir reaksiyon gösterdi aklı başındaki Rum çevreleri. Ona anıt ve anıt mezar yapılmasına karşı çıktılar. Bundan sonra ne olur?
Herhalde Türkiye ve Kıbrıs Türkleri inandıkları tanınma yolunda birlikte yürüyeceklerdir. Hem de sonucu alana kadar. Rumlar da yarım Kıbrıs’larıyla öylece kalsınlar.
Kısaca yine söyleyşm... Mutlaka Erenköy mücahitlerinin anıları kitaplaşmalıdır.