Ersin Bey’in hayalleri biteceğe benzemiyor…
TC Büyükelçisi, KTBK Komutanı, KTGK Komutanı, müstafi hükümetin birkaç bakanı…
Garipsedim…
Bu bizim “devlet”in böyle bir kurulu var da bizim bundan niye haberimiz yok?
Niye gelmiş geçmiş Cumhurbaşkanları böyle bir “kurul”u toplamadı da, 18 Ekim Darbesi’nden sonra aniden bu “kurul” ortaya çıktı?
Hemen “Anayasa”mızı açtım ve satır satır okudum…
Yok… Böyle bir “kurul” yok…
Yüksek Adliye Kurulu var…
Cumhuriyet Güvenlik Kurulu var…
Bakanlar Kurulu var…
Yüksek Seçim Kurulu var…
Meclis Genel Kurulu var…
Ama “Üst Koordinasyon Kurulu” diye bir kurul yok…
Cumhurbaşkanlığı’ndaki toplantıda muhterem komutanları görünce, “Sakın bizimki Cumhuriyet Güvenlik Kurulu ile karıştırmış olmasın” dedim…
Anayasamızda “Cumhuriyet Güvenlik Kurulu” diye bir kurul var ve 111. maddede ne işe yaradığı da apaçık biçimde yazılmış…
Anayasamızda; “Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanacak olan bu kurulun alacağı kararlar, Bakanlar Kurulu’nca öncelikle dikkate alınır.” deniliyor…
Yani; bu anayasal kurumun “karar” alıp uygulama yetkisi yok. Yalnızca “önerilerini” Bakanlar Kurulu’nun öncelikle dikkate alması gerekiyor…
Demek ki, Anayasamız; “parlamenter” düzende “kuvvetler ayırımı”nı iyice netleştirmiş…
Peki; adını ilk kez duyduğumuz bu “Üst Koordinasyon Kurulu”nu kim icat etti?
Bu kurulun “anayasal” bir yetkisi olmadığına göre; Maraş, Covid 19 ve sel konularını görüşmesi bu “devlet”in geleneklerine uygun mu?
Ersin Tatar’ın ağzından düşürmediği “iki devlet”ten biri bu ise; böyle mi yönetilecek?
Kararlar, böyle mi alınacak?
“18 Ekim Darbesi”nin ardından, her şey “mübah” mı sayılacak?
Ersin Tatar’a “görünmez” olağanüstü “yetki”ler verildi ise; anayasa bir kenara atılmış ise, bunun topluma anlatılması gerekmez mi?
Darbenin arkasından “Olağanüstü durum” geldi de biz mi fark etmedik?
Doğrusunu isterseniz; “Üst Koordinasyon Kurulu” adında “çakma” bir isim uydurup birilerini Saray’a çağırmanın “anayasa dışı” olduğunu, bunun Anayasaya ve devlet geleneğine aykırı olduğunu söylemek aslında benden önce “devletçi”lerin “hassasiyeti” olmalıydı…
Hani; nerede o “KKTC forever” diyenler…
“KKTC sonsuza kadar yaşayacaktır” diyenler…
“Federasyon öldü, yaşasın iki ayrı devlet” diyenler…
Kıbrıs’ın kuzeyinde ayrı ve üstelik “egemen eşit” bir “devlet” talep edenler, “KKTC’ye dört elle sarılalım” diyenler “devlet”in anayasasına benden çok daha fazla sahip çıkmalıdırlar…
Yoksa; istedikleri “devlet” intifüpten bir devlet mi?
Politikacının hukuka ve anayasaya saygı duymayacağı, dilediği kişilerle dilediği kurulları kurarak kararlar alabileceği “dominyon” bir devletçik mi?
Bunu mi kastediyorsunuz, “eşit egemen” derken?
Muhalefet ise işin henüz farkında bile değil…
Bu “hükmü karakuşi” tabii Ersin Tatar Bey’in ne ilk ne de son “toyluğu” olacak…
Daha önce de; koskoca “Pandemi” sürecini kendi kendine uydurduğu “olağanüstü” yetkilerle yönetmeyi denedi… Kendi aklınca kurullar kurdu, ihalesiz işlerin yapılmasını normalleştirdi…
Sonra; Tabipler Birliği mahkemeye başvurunca, tüm yaptıklarını bir anda iptal ederek, yetkileri “yasal” kurullara devretmek zorunda kaldı…
Mahkemeye başvurulmamış olsaydı, dilediği gibi, dilediği kişilerle, dilediği kurullarla süreci idare edecek ve kimseyi “tanımayan” tutumunu sürdürecekti…
Hele “istihdamlar” konusunda sergilediği “partizanlık” ve yetkisi olmadığı halde son gün bile Başbakanlığa “geçici istihdam” yapması, çok sevdiğini söylediği “devlet”in karnına saplanan bıçaklar değil midir?
Ersin Bey; bize bir “hukuk devleti”nde değil, intipüften bir yapıda dilediği gibi davranmayı seven bir “kişilik” sergiledi…
Şimdi de getirildiği makamda aynı tutumunu sürdürüyor… O makamın anayasal sınırlarını zorlayan yetki aşımlarına gidiyor…
Son bir nokta da şu: Bizim anayasamızda, hiçbir devlet “kurulu”nda, TC Büyükelçisi’nin de yer alacağına dair bir ifade yok… Ersin Bey’in “icat” ettiği bu hukuk dışı kurulda, Sayın Büyükelçi yer almayı kabul etti mi?
Burada yazılanları istismar etmek isteyecek olanlar için de bir açıklık getireyim: Elbette ülkenin yöneticileri, TC Büyükelçisi ve komutanları ile her zaman bir araya gelebilir. Görüş alışverişinde bulunabilir. TC Büyükelçisi; bundan önceki Cumhurbaşkanı’nın “ölüm tehdidi” aldığında “gel bunu konuşalım” davetine icabet etmemişti ama şimdi oralarda bulunması, hiç de kötü değil. Doğru olmayan, hukuk dışı olan “anayasa”da yeri olmayan bir “kurul” uydurmak ve bu insanları da sanki o kurulun üyeleri imiş gibi lanse etmektir.
Benim bu “icraat”tan edindiğim izlenim; Ersin Bey’in sınırsız hayallerinin sorgusuz sualsiz, istediğini yapan bir Başkanlık sistemi olduğudur. Başka hayalleri de var tabii… Onda hayaller bitmez…