Faşizm ve ortak mücadele

Abone Ol

Bu hafta aklımda Avrupa’da ama özellikle Kıbrıs’ın güneyinde artan veya görünürlüğünü ve etkisini ciddi anlamda arttıran aşırı sağ örgütlenmeler ve girişimler üzerine yazmayı planlamıştım.

İnternetten belirli okumalar yapmaya başladığımda gördüm ki bu konuda 2011 yılında sevgili Hasan Yıkıcı, Kıbrıs'ın güneyinde aktif olan Milliyetçiliğe Karşı Gençlik Örgütü aktivisti Kariati Athina ile bir söyleşi yapmış. O günlerde illa ki okuduk. Havadis gazetesinde yayımlanan bir söyleşi bu.

2011 yılında yapılan ve 2017 yılında okuduğumuz zaman ciddi tespitlerin ve haklılıkların varolduğunu betekrar anladığımız bir söyleşi.

İzinleri ile “iktibas” etmenin en doğrusu olacağını düşündüm.

Kariati Athina şöyle başlıyor ve sıralyıor..... Hem sorumlulukları gem gerçekleri sıralıyor....

“Son zamanlarda gündemden düşmeyen faşist örgütlerin adanın geleceği ve iki halkın kardeşleşmesi açısından tehlikeli olduğunu söyledi.

Athina, "Ortak mücadele edilmeli..." Amaçlarının göçmenlere ve Kıbrıslı Türklere karşı hareket eden ırkçı örgütlerin önüne geçmek olduğunu ifade eden Athina, Kıbrıslı Türk ve Rumların ortak mücadele vermesi gerektiğini ifade etti.

"Milliyetçilik ve faşizm insanları hiç bir yere götürmez, huzur getirmez. Bizi barışa ve huzura götürebilecek tek yöntem ortak mücadeledir. Barış da ancak böyle gerçekleşebilir."

Geçtiğimiz aylarda Kıbrıs'ın güneyinde ardı ardına gerçekleşen ırkçı ve faşist eylemler gerek Güney'de gerekse de Kuzey'de geniş yankı uyandırmıştı. Olayların başrolünde Ulusal Halk Cephesi (ELAM) ve diğer faşist örgütler vardı.

Hal böyle olunca medyanın da etkisiyle toplumun hemen her kesimi ilgisini bu örgütler üzerine odakladı.

Sürekli olarak faşist örgüt ELAM'ın konu olduğu haberler bültenlere yansırken bu örgütlere karşı mücadele eden anti-faşistlerin, bir nevi "ötekilerin" sesi Kuzey'den duyulmadı.

Kıbrıs'ın güneyinde ELAM, Hrisi Avgi gibi örgütlere karşı; ada halklarının barışı ve kardeşliği için mücadele eden anti-faşist ve anti-kapitalist, Milliyetçiliğe Karşı Gençlik - Youth Against Nationalism (YAN) Örgütü ile yapılan röportajı yayınlıyoruz.

"Kıbrıs'ta daha fazla faşizm istemiyoruz!"

Milliyetçiliğe Karşı Gençlik Örgütü'nün 2004 yılında Annan Planı sonrasında kurulduğunu öğreniyoruz Kariati Athina'dan. Athina, Milliyetçiliğe Karşı Gençlik aktivisitlerinden. Örgütün bilindik bir sivil toplum kuruluşu olmadığını, faşizme karşı aktif mücadele eden politik bir örgüt olduğunu ifade eden Athina, "Milliyetçilik Kıbrıs'ın bütününde görülen bir problemdir ve hayatın her alanında karşımıza çıkabiliyor. İnsanlar kendilerini milliyetçi düşüncelerden dolayı kendi içine kapatıyor. Bunun üzerinden ötekileştirme ve tek tipleşmeler yaratılıyor" şeklinde konuştu.

Milliyetçiliğe ve kapitalizme karşı mücadele ettiklerini belirten Athina, "Ana sloganımız 'Kıbrıs'ta daha fazla faşizm istemiyoruzdur'. Çünkü biz faşizmin EOKA'nın, EOKA B'nin Kıbrıs'ta ne yaptığını biliyoruz ve bu yüzden Kıbrıs'ta daha fazla faşist istemiyoruz" diye konuştu.

"Geçmişle hesaplaşılmadı"

Kıbrıs'ın güneyindeki faşist hareketlerin, özellikle de ELAM'ın kendilerini EOKA-B'nin devamı olarak tanımladıklarını ifade eden Athina, bu örgütlerin gelişmesini Kıbrıslı Rumların tarihle olan ilişkisine ve Yunan darbesiyle hesaplaşılamamasına bağlıyor ve ekliyor:

"Bunların bu kadar zaman içinde güçlenmesinin nedeni 74'deki Yunan darbesinden sonra buradaki darbecilerin yargılanmamasıdır. Kimse bunun üzerine gitmedi. Bunlar da bu sessizliğin içerisinde büyüme fırsatı buldu. Kimse bunları suçlamadı, yasal olarak hiçbir şey yapmadı."

Yunanistan'da darbe ile hesaplaşıldığını ve darbeci generallerin yargılandığına dikkat çeken Athina, aynı durumun Kıbrıslı Rumlar için geçerli olmadığını belirterek şöyle konuştu:

"Yunanistan'da yapıldı bu. Hala cezalı olan ve hapislik cezası devam eden darbeciler var. Darbeci generallerin hepsi de yargılandı. Fakat Kıbrıs'ta bu olmadı. Kimse yargılanmadı. 74'den sonra Kıbrıs'ta böyle bir şey yapılmadığı gibi yargılanması gereken insanlar siyasi yaşamda önemli yerlerde bulundular ve güçlü pozisyonlara geldiler."

"Resmi tarih milliyetçiliğe çanak tutuyor"

Athina Kıbrıslı Rumların tarihle olan ilişkisine de dikkat çekerek şöyle konuştu: "Okullarda özellikle bir slogan vardır 'don't forget' 'sakın unutmayın' diye. O sloganı 20 Temmuz'dan sonrası için kullanıyorlar. Fakat o süreçten öncesi de var. 15 Temmuz var! Bunun öncesinde yaşanan süreçler var. Ne yaşanıldı, neler yapıldı hiç söylemiyorlar, yazmıyorlar.

Türkiye'nin neden buraya müdahale ettiği gerçekten bilinmez. Bir sabah kafasına esti kalktı geldi diye düşünülüyor. Ama Rumların Kıbrıslı Türklere yaptıkları yazılmıyor."

Athina resmi tarihin milliyetçiliğe çanak tuttuğunu ifade ederek milliyetçi hareketlerin bundan faydalandığına dikkat çekti.

"Anti- faşist cephe için çalışıyoruz"

Faşist örgütlerin büyümesine ve gelişmesine izin verilmemesi gerektiğini kaydeden Milliyetçiliğe Karşı Gençlik aktivisti Athina, bunun yasalarla veya polis ile başarılacak bir durum olmadığını savunuyor. Athina'ya göre faşistlerle mücadele toplumu ikna ederek, insanların mücadele süreçlerine katarak başarılı olabilir:

"Milliyetçiliğin ve faşizmin toplum içinde gelişmemesi lazım. Gençler arasında gelişmesinin engellenmesi lazım. Ama bunu yasalarla, yasaklarla ve polisle yapamazsız. Bu tamamen toplumun içinden, tabandan, insanlardan gelmesi ve gelişmesi lazım.

Bu noktada insanları bu faşist ve milliyetçi örgütleri kabul etmemeleri konusunda ikna etmek lazım. Örneğin etkinliklerine gitmeme veya onları herhangi bir etkinliğe çağırmama, davet etmeme noktasında insanları ikna etmeye çalışıyoruz. Sokaktaki insanlara bunları anlatıyoruz" ifadelerini kullanan aktivist, Milliyetçiliğe Karşı Gençlik'in hedefleri arasında anti-faşist bir cephe oluşturulması olduğunu da söyledi. 2008'den beri her yıl Kıbrıslı Türklerin de katıldığı anti-faşist bir festival düzenlediklerini ifade eden Atina, Lefkoşa Üniversitesi'nde de Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türkler'in ortak oluşturacağı yeni bir gençlik örgütü için uğraştıklarını ifade etti.

Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumların ortak mücadelesinin önemli olduğunu vurgulayan Athina, oluşturulacak olan anti-faşizm cephede Kıbrıslı Türklerin örgütlerinin de olması gerektiğini savunuyor.”

Ortak Mücadele – Vizyon.

Okuduklarımızdan, dinlediklerimizden hatta yaşadıklarımızdan görüyoruz ki, İkinci Dünya Savaşı ve nazi faşizminin mağlup olmasından onlarca yıl sonra tüm Avrupa aşırı sağın yükselişine sahne oluyor.

Ama asıl endişe verici olan aşırı sağın da sağında yer alan neonazi güçler. Yunanistan ve Güney Kıbrıs gibi bize yakın ülkelerde kök salan bu radikal güçler, şiddeti ve ırkçılığı tetikleyen kitlesel halk hareketlerine dönüşmekte. Meclise etkili bir şekilde  girebilmekte.

 En temel amaçları; sendikal, siyasi, kültürel ve emekçi örgütlenmenin, sivil direnişin, farklı olma hakkının, “farklı” olanların yok edilmesini sağlamak.

Faşizme karşı mücadele ona karşı olanların kendi örgütlenmelerine dayanmalıdır. Irkçılık, homofobi, şovenizm ve militarizmin yanı sıra kör şiddetten övgüyle bahsedildiği tüm alanlarda aşırı sağ ve neofaşizmle karşı karşıya gelecek olan bu mücadele, başarıya ulaşabilmek için en geniş tabanda hatta  küresel olmalıdır. 

Özetle, antifaşist mücadelenin uzun vadede etkin olabilmesi için onlar üzerinden siyaset geliştirmek değil, aşırı sağ öğretilerle tam tamına zıt bir toplumsal vizyon sunmalıdır.

İnatla dayanışma, hoşgörü ve kardeşliğe dayanan, her türlü toplumsal baskının reddedildiği, farklı olma hakkının tanındığı bir mücadele örgütlenmelidir.