FİRDEVS İSLAMOĞLU’NA ÜZÜLMEMEK ELDE DEĞİL
Firdevs hanım 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde güneyde kalan devlet hastanesinde etkin görevlerde bulunmuş çok değerli bir elemandı.
Vadili doğumlu olan Firdevs hanım lise eğitiminden sonra İngiltere’de
İngiliz’in bursu ile hastabakıcılık eğitimi almıştır. Sağlık çalışanları için iki ifade vardır.
Bunlardan birisi “Sister” diğeri de “Nurse”tür. Bu iki eleman arasında farklılıklar vardır kıdem bakımından.
Bizde kaç tane “sister” vardı?
Anımsadığım kadarı ile şu anda ismini anımsayamadığım eski kadın milletvekillerinden Kadriye Hacıbulgur’un kızkardeşi vardı. Bir de Türkan Aziz vardı. Bunun yanında Firdevs hanımla aynı devreden mezun yine İngiltere’de okumuş olan Vedia Atalay vardı.
Özellikle hastanelerin genel hasta bakımlrını sevk ve idare edenler “Sisiterler”dir. Firdevs hanımın bir özelliği vardı. O özellik, onun herkese yardımseverliği ve mesleğini çok sevmesiydi.
Londra’dan mezun olan sisterlere baktığınızda, onların İngiliz terbiyesi ve örf adetleri ile yetişmiş olduklarını anlarsınız.
Kılık kıyafetleri, normal hastabakıcılardan ayrılırdı. Kolalanmış yaka ve kepleri, daima ütülenmiş giysileri, kıdemlerini ortaya koyarlardı.
İşte Firdevs hanım da o değerlerden biriydi.
Devlet hastanemiz inşa edilip hizmete girdiğinde o zaman tanımıştım Firdev hanımı. Çok değerli dostum, araştırmacı-yazar Mahmut İslamoğlu’nun eşi idi. Oğulları Mehmet İslamoğlu da oğlum Dr. Mustafa Güvenir’in çok yakın arkadaşıydı. Kolej zamanında birbirlerinin evlerinden çıkmazlardı.
Sanırım toplumsal kavgamızın yükünü Firdevs hanım ve onun gibi kıymetli sağlık elemanları çekmiştir. Özellikle Ayten Berkalp’ın hayatını anlatan kitapta Firdevs İslamoğlu’nun da anlattıkları çok önemliydi.
21 Aralık 1963 olayları başladığında güneydeki devlet hastanesinde kısılan Türk sağlık çalışanları, adeta Rumların ellerinde esir olmuşlardı. Firdevs hanım mükemmel İngilizce ve Rumcasıyla o zor zamanları aştı ve kapağı Türk tarafına attı. Belki de orada daha fazla kalsaydı, Türk kesimine gelemeyecekti. O kitapta Firdevs hanımın anlattıkları nefes kesecek kadar acı doluyu. O gidişte pek çok Türkü ve Türk hastaları kurtarmıştı. EOKA’cılar kuş uçurtmuyordu. Firdevs hanımın dirayeti, karşısındaki düşmanı frenlemişti.
Firdevs hanım, eşim ölümden dönen mide ameliyatından sonra adeta bizim aile fertlerinden olmuştu. Onun heyecanları, yol göstericiliği ve moral verişi, eşimin hayata tutunmasını sağladı.
O günler bizim için çok zordu. Ölümün eşiğine gelen bir hastayı hayat döndürmenin erdemlerini gördüm Firdev hanımda. O kadar iyi, o kadar mükemmel ve bir o kadar da kültürlü bir hanımefendi...
Pandemi dönemi bütün insanları sevdiklerinden ayırdı maalesef. İnsanlar birbirlerine gidemez olmuşlardı. Bu iki aylık dönem, hepimiz için kayıp dönemlerdir maalesef.
Salgın hastalık, inasan ilişkilerini de zedeledi.
Uzun bir zaman Firdevs hanım ve Mahmut beylerle görüşemez olmuştuk. Bu bir yana... Benim geçirmiş olduğum kısmi felç, onları da üzmüştü.
Hani hatır almak diye birşey vardır. İnsanlar dostlarının sağlığı ve gelecek günlerini konuşurlar. Firdevs hanım’la Mahmut Bey benim rahatsızlıımı geç öğrenmişler. Lakin yine de Firdevs hanım o nezaketi bırakmadı ve sık sık telefonda olsun sağlığımı sordu.
Son zamanlarda sağlığının bozulduğunu öğrenmiştik ama, bu denli hastanede yattıktan sonra hayatını kaybetmesi gerçekten bizi çok üzdü. Benim bu durumum nedeniyle geçmiş olsuna gidememiştik. Bereket versin eşim Ünal Güvenir, hastaneye giderek onu ziyaret etmiş ve gönlünü almıştı. “Eve çıktığında yavaş yavaş belki gideriz” diyorduk ki, onun ölüm haberi geldi.
Bence Firdevs Hanım Kıbrıs Türkleri’nin Florence Nightingate’iydi. Şefkati, mesleğine olan tutkusu ve yardımseverliği bambaşkaydı.
Firdevs hanım’ı gazetedeki köşeme sığdıramam. O kadar değerli ve karizmatik bir kişiliğe sahip mükemmel insan...
Allah ona gani gani rahmet versin. Yattığı yer mekanı cennet olsun. Dualarımız onunla. Tüm ailesinin ve onu sevenlerin başı sağ olsun.