Yeni yılın ilk röportajında Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin önemli açıklamalarda bulunan ve de Türkiyenin , Adada çözüm için KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncıyı cesaretlendirmesini isteyen Anastasiadis; garantiler konusundaki önerilerini de açıkladı. Anastasiadis “Garantörlük konusunu Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM) üstlensin” dedi.
BM Güvenlik Konseyi 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı ile Adada BM Barış Gücü oluşturmasına karar vermiştir. BM Güvenlik Konseyi , Adadaki BM Barış Gücü görev çerçevesini taraflar arasındaki çatışmaların tekrarlanmasını önleme , düzenin ve hukukun sağlanması ve korunmasına katkıda bulunma ve normal düzene dönme koşullarına bağlamıştı.
BM Güvenlik Konseyi kararıyla Kıbrısa gönderilen BM Barış gücü bugüne kadar ne işe yaradı ki? 1964-1974 yılları arasında BM Barış Gücü Rum saldırılarına sadece şahitlik yaptı ve de sonrasında Kıbrıs Türk halkına kaç ölünüz ve/veya yaralınız var demekten öte bir şey yapmadı.
Ama Rum Ortodoks Kilisesi hiç utanmadan arlanmadan ve çekinmeden “BM Barış Gücü “Türk saldırılarını önlemek için gelmişlerdi” diyor.
Kıbrıs Cumhuriyetinin , 41 yıldan beri kendilerine sağladığı güvenlik garantisini , ne BM, ne NATO , ne de ABnin sağlamasının mümkün olmadığını” belirten DİKO, “Kıbrıs Cumhuriyetinin , Kıbrıs Helenizmine güvenlik garantisini sağlamaya çözümden de sonra devam etmesi gerektiğini ifade etti. Türk garantilerinin çağ dışı ve tehlikeli bir öngörü olduğunu ve bunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını savunan DİKO, en iyi garantinin yaşayabilir ve işlevsel çözüm olduğunu belirtti.
Rum Çevreciler ve Ekologlar Hareketi , Kıbrıs sorununun çözümünün , herhangi bir durumda Türk garantilerini içermemesi gerektiğini savundu.
Alithia gazetesi, Burcunun bir tarafa güvenlik sağlarken öteki tarafa tehdit olmayacak yeni bir sistem yaratılabileceği sözünü öne çıkarırken, Rum Yönetimi başkanı Nikos Anastasiadisin garantiler konusunda “Güvenliğin AB ve BM mekanizmalarıyla sağlanabileceği” tezini hatırlattı.
Dünyada barışı sağlayan ne ABDdedir, ne Rusyadır, ne ABdir, ne BMdir . Günümüzde Ortadoğu kan ağlıyor. Kıbrısta ise 41 yıldan beri barış ve huzur vardır. Bir tek Türkün ve bir tek Rumun burnu bile kanamamıştır. Çünkü Bu Adada barışı ve huzuru sağlayan Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleridir, Kıbrıs Türk Güvenlik Kuvvetleridir.
Ancak başta Anastasiadis olmak üzere Rum liderliği, iktidarı ile, muhalefeti ile Garanti Anlaşmalarının devamını istemiyorlar. Bu kervana Yunanistan da dahil!
Nitekim 19 Ocak tarihli Fileleftheros gazetesi “Kıbrıs Garantiler Olmadan Da yaşayabilir” başlıklı haberinde GKRY Savunma Bakanı Fokaidisin , Yunanistan Savunma Bakanı Kammenos ile Atinada yapmış olduğu görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında : “Kıbrıs sorunu Türk askeri tamamen çekilmeden ve 1960 garanti sistemi kaldırılmadan çözülemez” iddiasında bulundu. Yunanistan Savunma Bakanı Kammenos ise : “Uluslararası unsur Kıbrısın eyaletlerini bir hukuk devleti altında birleştirebileceğini , birleştirmesi gerektiği ve böyle bir çözümde Türkiyenin ve işgal kuvvetlerinin hiçbir yeri olmadığını anladı” iddiasında bulundu.
Rum-Yunan ikilisinin garantilere hayır demesine dur deme zamanı gelmiştir. Olmazsa olmazlarımızdan vazgeçemeyiz, ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetine yama olup ‘Girit misali yok olmak istemiyoruz…,
1912de Giritte yaşananlar vardır. Girit Rumları ve Yunanlılar Türk askeri Giritten çekildiği taktirde adanın huzura kavuşacağını ileri sürmekteydiler. O günde Osmanlı Devleti Giritteki Türk-Müslüman halkının güvenliğini İngiltere , Fransa ve Rusyaya emanet ederek Adadan askerini çekmiştir. Ancak Osmanlı Ordusunun Giritten ayrılması sonrası konu güçler Yunanistanın Giriti işgaline göz yumdular. Bunun sonrasında Giritte yaşanan katliamları bilmeyen yoktur. Şimdilerde de Kıbrıs Türk halkını Rum-Yunan mezaliminden kurtaran Türk Silahlı Kuvvetlerinin Adadan çekilmesi istenmektedir. Taktik hep ayni!..
Sonuç olarak; Rumlar, Adada gerçekleştirmek istedikleri Yunan egemenliğine en büyük engel olarak gördükleri “Garanti ve İttifak Anlaşmaları”nın kaldırılması ve Türk askerinin Adadan çıkarma yönündeki görüş ve düşünceleri yeni değildir.
Temellerinde şehitlerimizin canı ve kanı olan KKTC uluslararası hukuka göre tanınma hakkı olan bir devlettir. KKTC anavatanımız Türkiyenin etkin ve fiili garantisi altında var olmaya devam edecektir….