Son zamanlarda tanık olduğumuz bazı olaylar, önümüzdeki seçimlerde halkımızın geleceğini düşünerek çok bilinçli hareket etmesi gerektiğini göstermektedir.
Toplumlar arasındaki görüşmelerde bizi cumhurbaşkanları temsil ettiğine göre, adayların Türk halkına nasıl bir çözümü layık gördükleri çok önemlidir
Bu nedenle önümüzdeki başkanlık seçiminde,bizi en başarılı bir şekilde temsil edebilecek, haklarımıza en iyi sahip çıkacak deneyimli, bilgili aday tercih edilmeli.
Bu güne kadar Acheson planından, Annan planına kadar, tüm anlaşma taslaklarını Rum tarafının kabul etmediği inkar edilemeyen açık bir gerçektir.
Karşı tarafın tutum ve açıklamaları 1881den beri hedefledikleri adanın tümünü ele geçirmek ve Yunanistana bağlamak ideallerinden vazgeçmediklerini gösteriyor.
Yaklaşık yarın asırdan beri sürdürülen çözüm görüşmelerinde, Rumların bizimle eşitliğe dayalı bir anlaşma yapmayı akıllarının ucundan bile geçirmediği anlaşılmıştır.
1960 ortaklık yönetiminin sadece 3 yıl yaşatılabilmesi ve Rumların çoğunluk üstünlükleri avantajından yararlanarak bizi devletten dışlamaları da, birleşik bir çözümün düşünülemeyeceğini gösterir.
Tüm bilinen gerçeklere rağmen sanki çözüm sadece bizim isteğimiz ve kararımız ile gerçekleştirilebilecekmiş gibi, halkımıza çözüm vaadi verilmesi gerçekçi görülemez.
Kulağa hoş gelen sloganlarla, bilinen gerçeklere rağmen Türk tarafını suçlamakla,ödün verilerek varlığımızın sürdürülmesine olanak veren bir anlaşma yapılabileceği düşünülemez.
Kıbrıs davasının çözümünü herkes istemektedir.Fakat sırf bir çözüm olsun diye tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek uluslar arası temsil ödünlerini vermek çıkarımıza olamaz.
Hele bütünlüklü bir çözümden önce, ekonomik kazancımız olacak hayali ile, üstelik Vakıflara ait taşınmaz mal varlığını da göz ardı ederek,Maraşın Rumlara verilmesi de bize hiçbir şey kazandırmaz.
Bütün dünyada federasyonların yıkılmasına karşın, bizim hala daha yaşanan deneyimleri dikkate almamamız ve federasyonu ön gören çözüm seçeneğini ön plana çıkarmamız da isabetli olamaz.
Hele 1960 ortaklık yönetiminde yaşanan sıkıntıların göz ardı edilmesi ve yeniden Rum çoğunlukla birleşik bir çözüm seçeneğinin kabul edilmesi, felaketimize sebep olacaktır.
Asırlar boyunca birbiri ile kaynaşmayan, dili, dini,milliyeti farklı olan üstelik aralarında kan davası da bulunan iki halkın birleştirilmesini savunmak, akıllıca bir çözüm seçeneği olamaz.
Adanın tümünü ele geçirmek idealinden vazgeçmeyen Rum tarafı halen, psikolojik savaş, ambargo ve propagandalarla bizi içerden çökerterek telim olmaya zorlamaktadır.
Yaşanan dönemde sergilenen üzücü olaylar,Rumların bizi içerden çökertmek ve güneydeki yönetime yamalanmayı kabul etmemiz için sürdürdüğü faaliyetlerden umutlanmasına sebep olmaktadır.
Bazı kişilerin Türk kimliklerini inkar ederek Linobambako olduğunu ileri sürmesi, bazı kişilerin Türk kimliği yerine sanki dünyada bir Kıbrıslı milleti varmış gibi bu kimliği öne çıkarması,bazı kişilerin kilisede mum yakan resimlerini internette yayınlaması,bazı eczanelerin kızıl ay yerine kızıl haç rumuzunu kullanması,bir kişinin ev ve iş yerine KKTC bayrağı yerine,güneydeki yönetimi temsil eden bayrak asması ve bunun dışta propaganda malzemesi olarak kullanılmasına sebep olması gibi üzücü olaylar,haklı olarak psikolojik savaşın sonuçları olduğu kuşkusunu akla getirmektedir.
Kısaca belirtmek gerekirse adaylar arasında tercih yaparken, içi boş sloganlar, gerçekleştirilmesi olanaksız vaatler yerine, geçmişten günümüze başımızdan geçen acı olaylar ile yaşanan deneyimler dikkate alınmalı ve geleceğimizin risk altına sokulmamasına özen gösterilmeli.