Gerçekler ışığında

<p class="MsoNormal">Rum-Yunan ikilisi,Kıbrısın

Abone Ol

Rum-Yunan ikilisi,Kıbrısın  tümüne sahip çıkmak için  başlattıkları  21 Aralık Kanlı-Noel  saldırılarıyla giriştikleri mücadeleyi,  yıllardan beridir diplomatik alanda  akıl almaz  bir pişkinlik içinde devam  ettirmektedirler.

Rum-Yunan ikilisinin destekçileri olan bazı “dost ve müttefik” devletler de Türkiyenin  AB sürecinden yararlanarak anavatanımız  Türkiyeyi   kul köle yapmak  için her fırsatı değerlendiriyorlar. Ama bunu asla başaramayacaklardır.

Gerçek şu ki AB, Türkiyeyi   tam üye yapma niyetleri yoktur.  ABne üye ülkelerden bazıları bu durumu çeşitli vesilelerle bunun gerçekleşmeyeceğini dile getirirken yine de süreç devam ettirilmek isteniyor. Merkel ile Sarkozynin beyanlarında anlaşılmayacak bir şey yoktur. Hatta bazı AB üyeleri kendi ülke Meclislerinde  aldıkları kararlarla  Türkiyenin üyeliğini “Ermeni Soykırımı”  kararlarına uyum şartına  bağlayacakları da  görünen köyün kılavuz  istemeyeceğine işarettir”

Diğer yandan AB üyesi bazı ülkeler , Türkiyenin Kıbrıs meselesini  “mükellefiyetleri doğrultusunda halletmesini” beklemektedirler.  AB ülkeleri Kıbrıs meselesi adeta ön şart olarak  ortaya koymuşlardır.ABD de bu konuda ABne destek veriyor.

BM Güvenlik Konseyinin 541(1983) ve 550(1984) sayılı  kararları varken  Kıbrıs sorununun  bir anlaşma ile sonuçlanması mümkün değildir.ABD, İngiltere  ve  BM , Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarına rağmen, 16 Ağustos 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına rağmen  GKRYni  “meşru  hükümet” ve “meşru devlet” olarak tanımaktadırlar. Büyük güçler GKRYni bu yönleriyle tanımaya devam ettikleri sürece Rumların Kıbrıs Türk halkı ile “yeni bir ortaklık kurma ihtiyaçları” yoktur.

Bu yetmiyormuş gibi bir de 21 Aralık 1963 Kanlı-Noel sonrası 11 yıl boyunca Kıbrıs Türk halkına kan kusturanlar, Kıbrıs Türk halkına katliamlar yapanlar , silahlı saldırılarda bulunanlar , KKTCni asla tanımayacağız diyenler,  AB tarafından tam üyeliğe layık görüldüler. Kıbrıs Türk halkı ise sözüm ona işgal bölgesinde yaşayan azınlıklar olarak görenler , BM nezaretinde sözde  “eşit şartlarda” görüşme masasına oturturken  ve de Rumlar silahlanmakta iken anavatanımız Türkiyeye  de iyi niyet çerçevesinde adadan bir miktar asker çekiniz , iyi niyet çerçevesinde Maraşı Rumlara veriniz diyorlar.

Kıbrısı 21 Mayıs 2014de  ziyaret eden ABD Başkan yardımcısı sayın Joe Biden  dahil tümünün amacı  Kıbrıstaki sorunu çözmek değil, . Kıbrıstaki doğalgaz zenginliklerinden yararlanmaktır.

Ancak yakın geçmişte sayın Bidenin  görüşmelerin devam edebilmesi için tüm taraflara düşen görev bölgedeki tansiyonu düşürmektir” açıklamasını bile  kabullenemediler ve bunu “kışkırtıcı bir durum olarak” değerlendirmişlerdi.

24-27 Şubat tarihlerinde Rusya Devlet Başkanı Putinin resmi davetlisi olarak Moskovaya giden  Anantasiadis , düzenlediği basın toplantısında  Türkiyeye saldırması yanında  Güney Kıbrıs-Rus ilişkilerinin  başka bir ülkenin  aleyhine  olmadığını  ifade etti.

Rusya Başbakanı Medvedev ile de bir araya gelen Anastasiadis, iki ülke arasındaki tarihi bağların muhafaza edilmesi temennisinde bulundu.

Anastasiadis doğu ve batı arasında ikili oynarken,  ABD, AB ve Rusya gibi büyük güçleri de anavatanımız Türkiyeye karşı  yaptırım uygulamaya davet etmektedir.

Anastasiadis, Moskova ziyaretinde görüştüğü Rusya Devlet Başkanı Putinden anavatanımız Cumhurbaşkanı sayın Erdoğana  mesaj göndermesin istemiştir.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile  ikili anlaşmalar  yapan ülkeler    bilmelidirler ki   bu tür faaliyetler  Kıbrıs Rum tarafının  uzlaşmazlığını  arttırmakta  ve  Kıbrıs Türk halkına   karşı daha da  dayatmacı  hegemonyacı  bir tutum  izlemesine neden  olmakta  , uzlaşı çabalarına   zarar vermektedir….

Anastaiadis, müzakerelerin yeniden  başlaması için  Navtexin yenilenmemesini ve Barbaros gemisinin  de bölgeden çekilmesini  şart koşması yanında ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetinin tanınmasını ve egemenliğine saygı gösterilmesini istiyordu.   

Anavatanımız Türkiye  de  Rum tarafının tek taraflı olarak başlattığı doğal gaz araştırmalarının duracağını güvence altına almadan Navtexi  kaldırmayacağını ve Barbaros Hayrettin Paşa gemisiniş de bölgede tutmaya devam edeceğini defalarca açıklamıştır.

Ancak  Anavatanımız Türkiye  Barbaros Hayrettin Paşa Araştırma gemisini geri çekmesi yanında Navtexi de yenilemeyerek bir iyi niyet gösterisinde bulunmuştur.

Basında yer alan haberlere göre buna mukabil  Anastasiadis de  Barbaros ‘un ayrılması ve Navtexin  yenilenmeyecek olmasından sonra müzakerelere engel teşkil edecek bir durum olmadığını ve  Türk tarafında kim seçilirse onunla görüşmeleri sürdüreceğini ifade etmiş!...

Sonu hüsranla sona erecek müzakerelerin  yeniden başlayacak olması düşündürücüdür. Dış güçlerin  baskıları altında  başlatılmak istenen  görüşmelerden  bir sonuç alınması mümkün değildir.  BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide yaratılan suni ortamdan medet umarak  etrafa umut saçıyor. Eide ve diğerleri Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayali içinde yaşadıklarını görmezden geliyorlar.

Kıbrısta sorun mevcut gerçeklerin gözden kaçırılmasıyla   başlar. Sorunların çözümü ancak, KKTCin varlığının kabulü  ve KKTCnin tanınması  ile mümkündür.

Bunu ABD, İngiltere  ve diğer büyük güçler çok iyi bilmektedir. Büyük güçlerin bunu sesli olarak düşünme zamanı  çoktan gelmiştir.  Bu doğruları ve gerçekleri birilerinin Rum-Yunan ikilisine anlatma zamanı gelmiştir….

 

 AB Kıbrıs konusunda  çıkmazdan kurtularak , geç de olsa gerçekleri görerek Rum tarafını sorunu Kıbrıstaki gerçekler ışığında  cesaretlendirmeli ve sorunun çözümüne  giden yolda gerçekçi bir tutum izlemesini sağlamalıdır….