Gölgede ve Güneşte Futbol

Abone Ol

Milli Kütüphane’de “Gölgede ve Güneşte Futbol” adlı kitap, sıcak yaz günlerinin etkisinden olacak ilgimi çekti, aldım, okudum.
Kitabın yazarı Uruguaylı Eduardo Galeano. İspanyolca aslından Türkçe’ye çevirenler Ertuğrul Önalp ile Mehmet Necati Kutlu.
Yazar, kitabını “Futbolun güneşli yönünü takdir eden ve gölgeli yönünü de açığa çıkarıp yeren” olarak nitelendiriyor.

İlk baskısı 1995 yılında yapılan kitapta Eduardo Galeano futbola ilgisini şöyle ortaya koyuyor:
“Tüm Uruguaylılar gibi ben de futbolcu olmak istedim. Doğrusu çok da güzel oynuyordum, hatta harikaydım bile denebilir, ama yalnızca geceleri rüyamda. Gündüzleri, ülkemin sahalarındaki çarpık bacaklı oyunculardan en kötüsü bendim…
Yıllar geçti ve kimliğimi kabullenmek zorunda kaldım: Ben basit bir iyi futbol dilencisiyim.”
Kitabın genelinde, dünyadaki siyasal gelişmelere atıfta bulunulurken futbol karşılaşmalarındaki ilginç olaylar aktarılıyor.
İlgimi çekenlerden birkaçını özet olarak aktarayım.
ANDRADE
Sayfa 61: “Avrupa, hiç futbol oynayan Zenci görmemişti. 1924 Olimpiyatlarında Uruguaylı Jose Leandro Andrade gösterişli oyunuyla göz kamaştırdı. Bu lastik bedenli adam orta sahada topu rakibine dokundurmadan sürüyor ve atağa kalktığında bedenini eğip bükerek bir sürü insanı eğlendiriyordu. Maçlardan birinde orta sahayı top başında olduğu halde geçti. Halk onu alkışlıyordu, Fransız basını ondan ‘Harika Zenci’ diye söz ediyordu.
Turnuva bittiğinde Andrade bir süre Paris’e demir attı. Orada bir gezgin, bohem ve kabareler kralı oldu…
Andrade uzun yıllar sonra Montevideo’da öldü. Arkadaşları onun yararına birçok festival düzenlemeyi planlamışlardı, ama hiçbirisi gerçekleşemedi. Yoksulluk içinde veremden öldü. Latin Amerikalı bu yoksul Zenci, futbolun ilk uluslararası ilahıydı.”
FİESTA
Sayfa 166: “Brezilya’da okulsuz, kilisesiz köyler bulunabilir, ama futbol sahası olmayan bir köye rastlamak asla mümkün değildir. Ülkede pazar günleri en çok yorulanlar kalp hastalıkları uzmanlarıdır; pazar ayini kadar kutsal sayılan bir maç sırasında bir kimsenin kalp krizinden ölmesi beklenmedik bir olay değildir. Bu ülkede futbolsuz geçen bir pazar gününde ise insan can sıkıntısından ölebilir.”
JESUS
Sayfa 184: “1969 yılının ortalarına doğru, İspanya’nın Guadarrama dağlık bölgesinde eğlencelerin, toplantıların ve evlenme törenlerinin yapılacağı büyük bir salon açıldı. Açılışta verilen ziyafetin tam ortasında, binanın tavanı çökünce davetliler enkaz altında kaldılar. Bu olayda elli iki kişi canından oldu. Salon, devletten alınan krediyle, ama ruhsatsız, tasdiksiz projeyle ve sorumlu mimar olmadan inşa edilmişti.
Bu kısa ömürlü binanın sahibi ve inşa ettireni Jesus Gil tutuklanıp iki yıl üç ay demir parmaklıklar ardında kaldıktan sonra General Franco’nun özel affıyla hapisten çıktı. Hapisten çıkar çıkmaz yeniden eski işine dönen Jesus inşaat sektöründe vatana hizmet etmeyi sürdürdü.
Bir süre sonra bu girişimci kişi bir futbol kulübünün sahibi oldu, bu kulüp Atletico Madrid’di.”