Yerel basınımızda yer alan Rum kaynaklı haberlere göre ,Rum Yönetimi Sözcüsü Nikos Hristodulidis, Anastasiadisin talimatıyla hafta başı Rum Meclis Başkanı Yannakis Omiriuyu makamında ziyaret etti ve müzakerelerdeki son gelişmeler ve özellikle ‘Mülkiyet konusunda bilgilendirdi.
Omiriu ile yapmış olduğu görüşme sonrası gazetecilere açıklamada bulunan Hristodulidis : “…Mülkiyette anlaşmaya varılan şey , Kişisel Mülkiyet hakkıdır. Global mal takası ve dolayısıyla mülkiyet hakkının ortadan kaldırılmasıyla ilgili Türk tezi dikkate alındığında bunun en önemli gelişme olduğuna inanıyoruz…. Şu anda yapılmakta olan , mülkiyet konusunun tabi olacağı belirli kriterlerin görüşülmesidir. Bizim tarafın istikrarlı tezi, yasal mal sahibinin ilk söz hakkına sahip olması gerektiğidir….” dedi.
“Hristodulise, BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Eidenin kullanıcıya da hak tanıdığı açıklaması sorulduğu zaman Hirtodulidis: “…Ben tezlerimizi tekrarladım. Ne Eidenin ne de herhangi birinin değil, Başkanın sözcüsüyüm. Başkalarının açıklamalarına dayanarak yorum yapmam ve uzlaşılanlar dışında başka bir şey söylemem” dedi.
Rum Meclis Başkanı Omiriu; Rum tarafının müzakerelerde temel hedeflerine bağlı kalması gerektiğini belirterek bu hedefleri şöyle sıraladı:
1-“Türk askeri işgaline son verilmeli, yerleşikler uzaklaştırılmalı, 1960 garantileri tasfiye edilmeli.
2-Anayasal yönde devletin, halkın, kurumların ve ekonominin birliğini güvence altına alarak çözümde ısrar edilmeli, İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin mutlak uygulanmasında ve Avrupa normlarının daimi derogasyonlar (sapmalar) olmadan uygulanmasında ısrar edilmeli. Birincil Hukuk olursa çözümün bir mantığı olamaz, olmaz. Bu , Kıbrısın AB Katılım Sözleşmesinin 10ncu protokolüne aykırıdır.
3-Çözüm, Kıbrıs Cumhuriyetinin devamını , federasyona dönüşmesini güvence altına almalı , partenojenezi dışlanmalıdır
4-Mülkiyette, özellikle kişisel mülkiyet ve taşınmaz mal dağılımında “Uluslararası Hukuk” ve “Avrupa Hukuku”nun kesin kural ve ilkelerinin uygulanmasında ısrar edilmesi gerektiğini vurgulamak isterim. Yasal mal sahibi ; sağlanacak tedavide ilk söz hakkına sahip olmalıdır. Sözde kullanıcıların , yani işgal altındaki taşınmazları gasp edenlerin hak ve tercihleriyle ne ahlaki ne de hukuki açıdan bir eşitleme asla olamaz” dedi.
Rum Kamu Hukuk Doktoru Parakevas ise “Rumların tapuları artık geçerli” diyor. Parakevas: “Bir zamanlar böyle değildi, işgal bölgelerindeki terkedilmiş Rum mallarının orada kurulan işgal oluşumunun tasarrufuna geçtiği hakimdi. Şimdi “Rumların tapuları geçerli” diyor.
Mülkiyet konusuyla ilgili açıklamalarda bulunan AKEL Kıbrıs Sorunu Bürosu Başkanı Çelebis de: “İlk Söz Hakkı Mal Sahibinindir” dedi.
Benzer şekilde EURO.KO Partisi de 2009da Ulusal Konsey tarafından alınan mülkiyet kararlarını açıkladı ve “Herkes evine dönecek” açıklamasını yaptı.
Netice olarak müzakere masasının en karmaşık başlığı olan mülkiyette , Türk ve Rum tarafı arasında ilk söz hakkı ile ilgili olarak ciddi görüş ayrılıkları vardır. Türk tarafı , “İlk söz hakkının şu anda mülkü kullananda olmasını” savunurken, Rum Yönetimi ise “İstikrarlı tezimiz yasal mal sahibinin ilk söz hakkına sahip olmasıdır” diyor.
Sonuç olarak GKRY ve liderliği, Parti liderleri, Kurum ve Kuruluşları KKTCdeki mülkiyet rejimini geçersiz ve yok sayma çabası içindedirler. GKRY , KKTCnin vermiş olduğu yasal tapuları kabul etmemektedir. Kısacası Rumlar, halen KKTCnin varlığını kabullenmekte zorlanıyorlar.
Her şeyden önce önemli olan insanın yaşam hakkıdır. İnsan Hakları Kıbrıs Türk halkı için de geçerli olmalıdır. Yaşam hakkı , mülkiyet hakkından daha önce gelir ve daha önemlidir.
Mülkiyet konusu gerçekten Eidenin açıkladığı gibi çözülürse , iki bölgelilik çok kısa sürede ortadan kalkacak ve Birleşik Kıbrıs oluşacaktır. Kıbrıs Türk halkı AB vatandaşı olmak istiyorum , dünya ile bütünleşmek istiyorum derken böylesi bir ortamda ABnin en yoksul insanları durumuna düşecektir…
Mülkiyet sorunu kesinlikle “Global mal Takası” ve “Tazminatlar”la çözülebilir. Kıbrıs Türk halkı ‘Mülkiyet konusunda da geri adım atmamalıdır.
Rum liderliği son günlerde tek ses vermektedirler. Hep bir ağızdan ayni şeyi söylüyorlar. Rumlar söylemleriyle 1963-1974 yılları arasında estirdikleri terörü ve işledikleri insanlık suçunu örtmeye ve sorumluluklarından kurtulmaya çalışmaktadırlar.
Kıbrıs Türk halkı açısından özgürlük ve güvenlik çok önemlidir. Kıbrıs Türk halkı olarak Türkiyenin garantörlüğünden vazgeçmeyeceğiz. Kıbrıs Türk halkı 1955-1958 yılları arasında yaşadığı silahlı Rum saldırıları sonrası anlaşmaya giderken garantiler istedi ve de Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve de Türk ve Rum halklarının onayı ile 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anlaşmalarıyla birlikte Garantörlük Sistemi devreye girdi.Buna rağmen Kıbrıs Türk halkı 1963-1974 yılları arasında 11 yıl boyunca Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırılarına uğradı.Dolayısıyla değil Garanti Anlaşmalarından vazgeçmek bu anlaşmaları daha da güçlendirmek durumundayız.
Her şeyden önce Rumlar KKTCnin varlığını kabul etmek durumundadırlar. Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitlik, egemenlik ve self-determinasyon haklarına saygı duymalıdırlar.
Şimdilerde en önemli konu Kıbrıs Türk halkının birlik ve beraberlik içinde hareket etmesidir. Rumlar Kıbrıs Türk halkına psikolojik bir savaş açmışlardır. Rum tahriklerine kapılmayalım . Uyanık olalım. Rumların istediği siyasi bir anlaşma değildir.“Rumun Enosis hayalleri vardır. Birliğimizi, dirliğimizi ve bütünlüğümüzü bozmadan , Rumun oyununa gelmeden ilerleyen günlerde karşımıza çıkacak tehlikelere karşı bir ve beraber olalım.
Kıbrıs Türk halkı, Topraksız, Vatansız ve Devletsiz kalmak istemiyor…