Rum liderliği, “Mülkiyet’te ve de AB normlarının , 4 temel özgürlüğün sınırsız uygulanmasını ve nüfus oranının 4’de 1 olması yönündeki kazanımlarının ardından hiç beklenmedik bir şekilde 9-10-11 Ocak 2017’de Cenevre’de yer alan görüşmelerde sayın Akıncı’dan ‘harita’ tavizini de koparmasının ardından 12 Şubat’ta garantörlerin de katıldığı 5’li Cenevre Konferansı’nda garantiler konusunda istediğini alamaması üzerine önceden hazırladığı planları devreye koyarak suni bir kriz çıkarıp görüşme masasını dağıtıp bir süre görüşmelere ara verilmesini sağlamak ve ardından tavizler koparmaktı!...
Anastasiadis, bu senaryoyu hem yazdı, hem de oynadı ve şimdi de meyvelerini toplamak için pusuya yatmış durumda bekliyor!..
Şöyle ki ortada hiçbir neden ve zaruret yokken Rum Temsilciler Meclisi 10 Şubat 2017’de, görünürde ELAM’ın girişimiyle, halbuki esasta Anastasidis’in oyunu ile “15 Ocak 1950 Enosis Plebisiti’nin Rum okullarında okutulması ve kutlanmasını” gündeme getirdi. Halbuki Megali İdea’nın gündeme geldiği günden bugüne gelinceye kadar geçen sürede Rum Ortodoks Kilisesinin önderliğinde Enosis ve Türk düşmanlığı Rum okullarında ders olarak okutulmakta ve kutlamalar yapılıyordu ve dolayısıyla da böyle bir meclis kararına hiç de gerek yoktu!...
Ama, Anastasiadis’in hedefi mevcut görüşme sürecine bir süre için ara vermekti. Ara vermek için de Anastasiadis’in kendince nedenleri vardı, yoksa bile yaratacaktı. 16 Nisan 2017’de Türkiye’de yapılacak referandum, Anastasiadis için bulunmaz bir fırsattı. Nitekim, 12 Ocak 2017’de yer alan 5’li Cenevre Konferansı’nda garantiler konusunda istediklerini alamayınca Konferans’tan Rum-Yunan ikilisi olmasına rağmen Türkiye’yi suçlamaya başlamışlardı.
Anastasiadis Türkiye’nin referandum süreci içine girdiği bu dönemde garantiler konusunda taviz koparamayacağını düşünerek zaman kaybetmek yerine bir senaryo planlayarak oynayacaktı. Anastasiadis, gündeme taşıdığı 1950 Plebisitini nedeniyle Türk tarafının tepkisini çekmeyi başardı ve de ardından masadan kaçanın kendisi olmasına rağmen sayın Akıncı’yı masadan kaçmakla suçlayarak zamana oynamaya başladı.
Bu durumda sayın Akıncı da KKTC’nin yaşatılmasını ve tanınması yönünde harekete geçmesi gerekirken; Anastasiadis’in oyununa gelerek söz konusu kararın geri alınmasının sağlanmasını istedi.
19 Şubat’ta Anastasiadis : “Meclis, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsız bir organıdır, müdahale edemem” derken “azınlık, çoğunlukla eşitlenemez” demeyi de ihmal etmiyor ve Kıbrıs Türklerini ‘azınlık’ olarak gördüğünü bir kez daha dile getiriyordu.
İlerleyen günlerde KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı’nın “Meclis kararını kaldırın hemen ertesi gün görüşme masasına hemen dönerim” demesi üzerine de Anastasiadis, “1950 Plebisiti’nin Rum okullarında anılmasıyla ilgili tüzük değişikliğini onaylama kararının hem zaman, hem de hedef açısından yanlış olduğunu” dile getirmeye başlıyordu. Yani Anastasiadis hem yazıyor, hem de oynuyordu!...
Anastasiadis aklınca Rum okullarında hangi günlerin okutulacağı ve kutlanacağının belirleme yetkisinin Rum Temsilciler Meclisi “Eğitim Komitesi’ne verilen yetkinin Rum Eğitim Bakanlığına verilmesi” yönünde geri adım atılması numarasıyla öne geçip “İşte gördüğünüz gibi biz Enosis kararından vazgeçtik , bizim Kıbrıslı Türkleri yok etme diye bir düşüncemiz yoktur, Türk tarafının görüşme masasına dönmemesi için bir neden kalmamıştır, Türkiye’nin de modası geçmiş garantilerden vazgeçmemesi için bir neden kalmamıştır” diyecekler..
Nitekim Anastasiadis 22 Mart’ta gittiği ABD’de Türkiye’ye baskı yapılması konusunda BM ve ABD’nin devreye girmesini istiyordu… Gelinen noktada Anastasiadis’in hedefi mevcut garantilerin kaldırılmasını sağlamak ve de AB garantörlüğünde, adı Birleşik Federal Kıbrıs olan esasta ise Kıbrıs Türk halkının ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ‘azınlık’ olarak yama olacağı siyasi çözüme gitmek ve de Kıbrıs Türk halkını çok kısa sürede etkisiz hale getirip hedeflerine ulaşmaktır….
Halbuki adil ve kalıcı bir barış için yapılması gereken en önemli husus; değil Enosis’in kutlanması ve okutulması, ‘Enosis’ ve ‘Megali İdea’ kelimelerinin konuşulmasının dahi yasaklanmasıydı!....