Dr. Fazıl Küçük Vakfı, “20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 50’nci yıldönümünde Anıttepe’de düzenlenen törene gelen misafirlerin dahil edilmemesine ve 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı’nda Anıttepe’ye yetkililerin gitmemesine” tepki gösterdi.

BM’den çifte standart BM’den çifte standart

Dr. Fazıl Küçük Vakfı’ndan yapılan açıklamada, “Bir devlet sahibi olabilme hedefine yürürken, devletin temellerinin atılmasında Dr. Fazıl Küçük ve dava arkadaşlarının hizmetleri yeri geldiğinde sık sık vurgulanırken, fiiliyatta bu gibi noksanları görmek gerçekten üzücüdür.” denildi.

Açıklamada, 20 Temmuz’un Kıbrıs Türkü’nün direniş destanı olduğu ve bunu anlatmanın yegane yolunun Lider Dr. Fazıl Küçük ve dava arkadaşlarının verdiği mücadele olduğu kaydedilerek, bu yılki törenlerde yaşanan haklı coşkuya rağmen Anıttepe'de “unutulmanın ve ihmalin hüznü” olduğu belirtildi; Anıttepe’deki törene CHP ve İyi Parti yetkilileri dışındaki yetkililerin dahil edilmemesinin Kıbrıs Türk tarafının tezlerine ters düşen bir nokta olduğu savunuldu.

1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı'nda da “Dr. Fazıl Küçük’ün tamamıyla unutulduğu, Anıttepe'ye hiçbir yetkilinin gitmediği ve yapılan konuşmalarda Dr. Küçük’ten bahsedilmediği, poster ve resminin kullanılmadığı” ifade edilen açıklamada, bu durum “vefasızlık” olarak nitelendirildi.

Dr. Fazıl Küçük’ün Kıbrıs halkını varoluş mücadelesindeki önderliğine vurgu yapılan açıklamada, şunlar kaydedildi:

Devlet yetkililerine kamuya açık mektup

Kıbrıs Türk halkının en büyük bayramı olan 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı 50'inci yıldönümünde coşkulu törenlerle kutlanmıştır.  Türkiye Cumhuriyeti'nin en üst düzeyde ve kalabalık bir heyetle temsil edildiği  törenlere halkımızın yoğun ilgisi dikkati çekmiştir.

Bildiğiniz üzere Kıbrıs meselesi Rum tarafınca bir işgal konusu olarak gösterilmeye çalışılmakta ve sanki de ortada hiç birşey yokken Türkiye gelip Kıbrıs'ı işgal ettiği noktasındadır.  Bizim tezimiz ise, Kıbrıs meselesi, Türklerin etnik temizlik yöntemiyle yok edilmesi ve Kıbrıs'ın Yunanistan'a bağlanması çabalarına karşın Kıbrıs Türkünün direniş destanıdır.  Bunu anlatmanın yegane yolu ise Liderimiz Dr. Fazıl Küçük ve dava arkadaşlarının verdiği mücadeledir. Rum tezinin aksine,  20 Temmuz harekatı, yeni bir başlangıcın bayramı değil, büyük bir mücadelenin sonucu olarak anlatılmalı ve kutlanmalıdır.

 Bu yılki 20 Temmuz törenlerinde yaşanan haklı coşkuya rağmen, bu yıl Anıttepe'de bir hüzün vardı. Unutulmanın veya ihmalin hüznü.  Orada yapılan törene Cumhurbaşkanı başta olmak üzere adamıza gelen yetkililerin dahil edilmemesi (CHP ve İYİ Parti Başkan ve milletvekilleri hariç)  kendi tezlerimize de ters düşen bir noktasıdır.

Mehmetçikle Mücahidin kucaklaşmasını sağlayan mutlu Barış Harekatı en büyük bayramımız olmakla birlikte, bu önemli ve anlamlı günde, gelen misafirlerin düzenlenen tören programına dahil edilmemesi ve Anıttepe'nin boynu bükük bıraklımasına Kıbrıs Türk Halkının vicdanı elvermemektedir.

Ayrıca geçenlerde kutladığımız , 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı'nda Dr. Fazıl Küçük tamamıyle unutulmuş ve Anıttepe'ye hiçbir yetkili  gitmediği gibi yapılan törenlerde ve yapılan yapılan konuşmalarda Liderimizden bir tek kelime bahsedilmemiştir.  Yine Liderimizin ne bir  posteri ne de bir resmi  hiçbir yere asılmamıştır.  Bu da yapılan  vefasızlıklardan birisidir. 

Adadaki Türk varlığını ayakta tutabilme uğruna 1930'lu yılların sonlarından itibaren İngiliz Sömürge İdaresi ve Rumların her türlü baskı ve tehditlerine karşı mücadele eden, bilinçlendiren, birlik ve beraberliğini sağlayarak örgütleyen,  Atatürk ilkelerini benimseten liderimiz Dr. Fazıl Küçük'ün amacı, Türkiye'nin Kıbrıs davasına sahip çıkması, böylelikle Kıbrıs'ın Girit gibi elden gitmemesiydi.

Bir devlet sahibi olabilme hedefine yürürken, devletin temellerinin atılmasında Dr. Fazıl Küçük ve dava arkadaşlarının hizmetleri yeri geldiğinde sık sık vurgulanırken, fiiliyatta bu gibi noksanları görmek gerçekten üzücüdür.

Geçmişte bazı Dışişleri Bakanlarının "Bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur" demelerine karşın liderimiz Ankara'da, aylarca ve yıllarca Türkiye'deki hükümetler nezdinde kararlı ve ısrarlı girişimleri sonucu, Anavatan'ın davayı sahiplenmesine yol açmış, yapılan anlaşmalar, müdahale hakkını doğurmuş, Enosis'in önünü tıkamış ve Kıbrıs Türkü özgürlüğüne kavuşmuştur.

Anavatan - Yavruvatan birlikteliği edebiyatını sürekli tekrarlayan sizler, 20 Temmuz ve 1 Ağustos'ta yapılan törenlerdeki eksikliğin görülmemesi manidardır.  Ancak ne mutludur ki  halkımız bu vefasızlığa ortak olmamış ve "törenlerde unutuldunuz ama kalbimizdesiniz, biz unutmadık" diyerek sosyal medyada Liderimizin tarihi resimlerini paylaşarak bu vefasızlığı telafi etmeye çalışmıştır.