Kıbrıs Türk toplumunun toplumsal varlığı ile ilgili ciddi bir erozyon yaşadığını söyleyen Gürcafer, “bu tür etkinlikler, Kıbrıs Türk toplumunun toplumsal varlığı ile alakalı çok önemli gelişmelerdir” dedi.
Cafer Gürcafer, “Öncelikle ciddi bir siyasi gelişme olduğunu açık bir şekilde hissettik. Devlet düzeyinde karşılanmış olmamız, ilişkilerin geliştirilmesi için ciddi bir çaba sarf edildiği ve bütün bunların yaşandığı bir ziyaretti. Sayın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Aliyev ile görüşmesi, Sayın Başbakan Ünal Üstel’in bakanlar ile yaptığı toplantılar. Bizim iş dünyasının en üst düzeydeki iş insanları ile yapmış olduğumuz görüşmeler önemli” diye konuştu.
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Bakü ziyaretinin ekonomik yansımalarının hemen görülmesinin mümkün olmadığını bunun için öncelikle ciddi bir çalışmanın ortaya konması ve devamının getirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Gürcafer, devletler arası siyasi ve ekonomik ilişkilerin artık tüm dünyada bu modelle kurulduğunu ancak bu modelin kazan-kazan şekline dönüştürülmesi için önemli çaba sarfedilmesi gerektiğini belirtti.
Gürcafer, şöyle konuştu: “Bu tip ziyaretler bütün dünyanın kullandığı bir modeldir. Bir ülkenin devlet başkanı, örneğin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerek Afrika ülkelerine gerekse diğer ülkelere, özellikle de yeni ilişki kurduğu ülkelere giderken iş dünyası ile birlikte gider bunun ülkesine bir getirisi olması için siyasi gelişmeler ile ekonomik gelişmeleri birbirine paralel, uyum içerisinde götürür. Bunun bir başlangıç noktası vardır ama esas ihtiyaç duyulan çalışma sonrasındadır. Siz oraya bir ürün satacaksınız ya da siz oradan turist veya öğrenci getireceksiniz. Siyasi düzeyde bu ilişkilerin oluruna bir olur verilir. Olur verilikten sonra bunu kazan-kazan şekline dönüştürmek artık sizin çalışmalarla ilgilidir. Planlamak, programlamak lazım. Yöntem de hem siyaset hem iş dünyası buna fokuslanır ve devamını getirir. Bunun devamı gelirse meyvelerini yersiniz devamı gelmezse de o iş yaptığınız ziyaretle kalır, öteye gitmez. Burada mesele ne murat ettiğimizdir.”
“KIBRIS TÜRK TOPLUMUNUN SESİNİ DUYURDUK”
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Azerbaycan’ın KKTC’yi ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkide tanınma olmasa bile bu düzeyde ilişkiler geliştirmesinin Kıbrıs’ta çözüme de katkı koyacağına inanç belirtti.
Gürcafer, “Bizi ‘devlet’ diye tek kabul eden ülke Türkiye Cumhuriyeti. Onun yanında ikinci bir Türk devletinin KKTC’yi ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkide tanınma olmasa bile bu düzeyde ilişkiler geliştirmesi bence Kıbrıs’ta çözüme de katkı koyar. Çünkü kabul etmemiz gerekir ki Güney Kıbrıs bu noktada çok rahat davrandı. Özellikle Annan Planı döneminde. Güney Kıbrıs’ta o dönemki cumhurbaşkanları; ‘Bırakın AB’ye girelim, Avrupa hukuku çerçevesinde bu işi çözeceğiz, bütün mallarımızı da geri alacağız ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne geri döneceğiz’ dedi ve inandırdı. Bunun böyle olmayacağını hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla burada bir fikir değişikliğine gitmesi gereken taraflardan bir tanesi de Güney Kıbrıs’tır. Bu tür gelişmelerin aslında çözüm masasına zorlayıcı olacağını da düşünüyorum. Ancak onun ötesinde bizim varlığımızı sürdürebilmemiz için bir ekonomiye ihtiyacımız vardır. Kendi evimiz, kendi vatanımız içerisinde yaşamımızı devam ettirebilmemiz için evimizde kaynatmamız gereken bir tenceremiz vardır. Bu nedenle işe, aşa ihtiyacımız vardır. İşte tam da bu noktada bu ekonomik gelişmeleri ben çok da önemsiyorum” diye konuştu.
Ekonomi ile siyasetin birbirinden ayrılmaz birer parça olduklarını ifade eden Cafer Gürcafer, “Siyaset ekonominin önünü açar. Ekonomi de ülkedeki sosyal ve ekonomik yaşamı geliştirir, demokrasiye katkı koyar. Bu aslında bir ekip çalışmasıdır. Bunun başlangıcını biz düzgün bir biçimde yaptık. En üst düzeyde ağırlandık. Ciddi bir farkındalık yarattık. Kıbrıs Türk toplumunun sesini duyurduk. ‘Biz buradayız, biz varız ve biz varlığımızı devam ettirmek istiyoruz’ mesajını verdik. Bundan sonra hem siyasete hem iş dünyasına ciddi bir görev düşer ki o da ne kadar faydaya dönüşebilen ekonomik ilişki kurabilirsek kuralım ve bunu sürdürülebilir kılalım” ifadelerini kullandı.
“YOL HARİTASI BELİRLEYİP, HÜKÜMET İLE PAYLAŞACAĞIZ”
KTİMB Başkanı Gürcafer, 20 yıl önce ‘pis ve gelişmemiş bir şehir’ izlenimi veren Bakü’nün bugün Dubai ile yarıştığını, KKTC’nin ise 30 yıl ilerisinde olduğunu, yıllar içerisinde KKTC’nin olduğu yerde sayarken dünyanın çok hızlı hareket ettiğini, aradaki makasın giderek açıldığını kaydetti.
Bakü pazarına da değinen Gürcafer Şöyle konuştu: “Bakü’de çok ciddi kaynak var. Çok büyük bir ekonomi var. Bizim oraya verebileceğimiz ürünlerimiz var. Oradan turist getirme potansiyelimiz var. Kültürel ilişkileri karşılıklı geliştirme, sahip çıkma olanağı var. Üniversite sektörümüz için bir Pazar var. Bizim sektörümüzle ilgili, turizm amaçlı konut sektörü ile ilgili Pazar var. Oradan da bir talep, istek var. Bununla ilgili bir yol haritası belirlemek için iş dünyası olarak kendi içerimizde değerlendiriyoruz. Önümüzdeki günlerde bununla ilgili bir kapsamlı toplantı yapacağız, bir yol haritası belirleyip, hükümet ile paylaşacağız. Buradan ciddi anlamda hem siyasi hem ekonomik bir beklenti var ise buna odaklanan, günlük takip eden, zaman zaman ortaya çıkacak olan sorunları siyasi düzeyde çözecek bir ekibe ihtiyaç var.”
“TÜRKİ DEVLETLERİ KENDİ İÇERİSİNDE AB MODELİ BİR SOSYO-EKONOMİK YAPILANMAYA GİDİYOR”
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, izleniminin; Türki devletlerin kendi içerisinde AB modeli bir sosyo-ekonomik yapılanmaya gittiği bu birliktelik içerisinde KKTC’nin pozisyonuna bir model biçildiği şeklinde olduğunu söyledi.
Gürcafer, şöyle dedi:
“Azerbaycan’ın bizi tanıyacağı KKTC’nin ilan edildiği ilk günden beri konuşulur. Bu benim Bakü’ye dördüncü ziyaretimdi. Evet hiçbir ziyaretimde misafirperverlikte hiç imtina etmediler. Sayın Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile birlikte gittiğimizde, Denktaş beyi neredeyse yere göğe sığdırmadılar. Tabi Denktaş beyin Türk dünyasında ayrı bir ismi ve ayrı bir saygınlığı vardı. Bunu görmek hepimizi de mutlu etti ama çekindikleri bir şeyler olduğunu, uluslararası hukukun dışında hareket etmek istemedikleri ile ilgili birtakım endişeleri oldu, tabi o zaman Karabağ sorunu da vardı. Benzeştirme vardı. O dönem bunlardan dolayı tanınmanın söz konusu olmayacağını, ilişkilerin bile çekinerek kurulduğunu hissederdiniz. Benim anladığım kadarı ile bu kez, Türki devletlerin kendi içerisinde AB modeli bir sosyo-ekonomik yapılanmaya gidiyor olduğunu gördük. Sanırım bu birliktelik içerisinde KKTC’nin pozisyonuna bir model biçilmiştir. Bu çerçevede bir kararlılık var. Daha önce böyle bir kararlılık görmedik. Bu organizasyon Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in de onay verdiği bir organizasyon olmuştur. Kırgızistan’da 3 Kasım’da Türk Devletleri Zirvesi var. Benzer bir ziyaretin de oraya yapılacağını düşünüyorum.”
“BU TOPLUMUN BİRİLERİNİN KEYFİNE GÖRE YAŞAYACAK HALİ YOK”
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Kıbrıs Türk toplumunun artık birilerinin keyfine göre yaşayacak hali olmadığını ve dünya devletleri ile birtakım ilişkilerin kurulmasının çok olağan olduğunu kaydetti.
Gürcafer, “Bizim de işe aşa ihtiyacımız var. Biz ambargolar altında, neredeyse açık hava cezaevinde 50 yılımızı geçirdik. Bunlara rağmen bu toplum varlığını sürdürmek için çırpındı, çırpınmaya da devam ediyor. Dolayısıyla bu tür ilişkiler olacak. Bu iş ila nihayet böyle gitmez. Ben bu gelişmelerin görüşme masasının tekrar oluşmasına katkı koyacağına ve görüşme masasının oluşmasına sebebiyet vereceğini düşünüyorum” dedi.
OKULLARIN GÜÇLENDİRİLMESİ
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, okulları güçlendirme çalışmalarına ilişkin eleştirilere de yanıt niteliğinde açıklamalarda bulundu.
Eğitimde sıkıntılı bir süreç yaşanacağını kaydeden Gürcafer, “Bu işin üç alternatifi vardır. Ya bu binalar yapılana kadar çocuklar barakada eğitim görecek ya okulları kapatacağız, evden online eğitim olacak ya da riskli binalarda eğitim olacak. Onun için gerekirse bir süre sıkıntıya katlanacağız ama çocuklarımızın hayatını güvence altına alacağız” dedi.
Gürcafer’in açıklamaları şöyle: “Önümüzdeki 6 ay, eğitim; eğitim alanları ve eğitim binaları açısından sıkıntılı geçecek. Bunun müsebbibi kimdir? Hiç oralara girmiyorum ama çok uzun yıllarıdır, ‘okullarımızı tarayalım, okullarımız depreme dayanıklı değildir. Önceliklerimizi belirlerken okullarımızı en öncelikli yere koyalım’ diyoruz. Çok söyledik, dinlenmedi. Popülist yaklaşımlarla, yol vs. ihaleleri yapıldı. Ta ki 6 Şubat depremine kadar. Depremin akabinde bizim önceliğimiz, ülkenin önceliği haline geldi ve çok süratli bir şekilde bir kriz masası oluşturuldu. Bu kriz masasında jeofizikçiler, bize tehlikenin boyutunu anlattılar. Akabinde biz KTMMOB Mühendisler Odası ile bir toplantı yaparak bütün okullarda bir tarama yaptık, bilimsel olarak da mevcut durumu ortaya koyduk. Ortada ciddi bir sıkıntı var. Dolayısıyla ne kadar süratli bir şekilde bu okulları güçlendirebiliriz ve olası bir depremde can kaybı riskini ortadan kaldırırız. Bir okulda göçme tehlikesi varsa bu olası bir depremde o okulun olduğu gibi göçeceği anlamına gelir. İsias Otel’de de bu oldu. Göçtü. Güçlü binalar, depremde kırılır, çatlamalar olur ama insanı öldürmez. Bu binalarda insanların yaşamını sürdürebileceği kadar boşluk alanlar bırakır, ne kadar şiddetli olursa olsun.
“GEREKİRSE BİR SÜRE SIKINTIYA KATLANACAĞIZ AMA ÇOCUKLARIMIZIN HAYATINI GÜVENCE ALTINA ALACAĞIZ”
‘Yaz tatilinde yapılabilirdi’ eleştirileri var. Süreçte elimizden geldiğince hızlı olduk. Tespitlerin yapılması ve güçlendirme projelerinin yapılması da bir süreçtir. Bu süreçte öyle üç beş günde bitecek bir süreç değil, statik hesaplamalar var. 50’ye yakın mühendis işini, gücünü bıraktı, ciddi bir özveri, çok büyük bir emek ortaya koydular. Sonrasında çok hızlı hareket edebilmemiz için ihale mevzuatında değişiklik yaptık. Sonrasında birim fiyatları mevzuatını hazırladık, şu anda 15 okulda ihale sreci tamamlandı, her hafta da yenileri olacak. Güçlendirme için önümüzdeki yazı bekleyemeyiz. O süreçte bir şey olursa kimse bunun hesabını veremez. Onun için gerekirse bir süre sıkıntıya katlanacağız ama çocuklarımızın hayatını güvence altına alacağız.”
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, süreçte kriz masasının çok iyi çalıştığını ve ortada çok büyük bir özveri ve emek olduğunu kaydetti.
Cafer Gürcafer, “Sayın başbakana ‘bu masayı yetkilendir, bu masanın kararları hayat bulsun’ dedik, Bakanlar Kurulu onayı ile masa yetkilendirildi. Çok hızlı ilerledik. Çok hızlı kararlar aldık, birkaç tane kanun hükmünde kararname çıkarttırdık. Mühendisler Odası çok iyi çalıştı. İnsan kaynaklarını en iyi şekilde kullandı. İnşaat Encümeni’nde bir kaynak vardı biz onu projelerle ilgili buraya ayırdık. Olabildiğince organize olduk. Bunun daha ötesinde de olmazdı” dedi.
“GELİN ÖNÜMÜZE BAKALIM! TARTŞMALAR BİZİ İLERİYE GÖTÜRMEZ”
Popülist söylemlerle takılarak geçirilecek her saniyenin büyük bir kayıp olduğuna vurgu yapan Cafer Gürcafer, konuşmasının devamında konuya ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Cafer Gürcafer, “Ben artık popülist söylemlere çok fazla kulak vermiyorum, işime, önüme bakıyorum. Popülizm zaten bizim ülkemizin en büyük hastalığı. Bundan zümresel, siyasi çıkarlar elde etmek… Eleştiri yapacaksak önce biraz araştıralım da ona göre eleştirimizi yapalım. Güçlendirme çalışmalarının yaz tatilinde yapılmasını ben istemez miydim? Aslında bunun için benim söyleyeceğim çok fazla söz var da bu da çok anlam ifade etmez.
Bu ülkenin kurulduğu günden bugüne kadar hükümet yapmış olanların hepsinin, eğitim bakanlığı yapmış olanların tümünün, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı yapmış olanların tümünün, TC-KKTC Protokollerini imzalamış olanların tümünün, milletvekillerinin, sendikaların sorumluluğu vardır. Bu kabahati bölecek olursam hepimize eşit böleceğim. Hepimizin sorumluluğu vardır. Kimse kendini soyutlamasın ama bunu söylemek, bunu tartışmak bizi bir yere götürmez. Gelin önümüze bakalım. Şu anda önümüzde sıkıntılı bir süreç vardır. Bir ayağımız iki pabuçtadır, bir an önce bunları tamamlamamız lazımdır.”