Halkın Sesi Gazetesi’nin 27 Haziran tarihli manşet manşet haberinde KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı’nın büyük harflerle “Bu Karar Konferansı” sözleri yer alıyordu. Crans-Montana görüşmeleri öncesi KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı, 50 yıllık geçmişe sahip sorunun son aşamasına gelindiğini ve artık bir karar zamanının geldiğini ve Crans-Montana’da yapılacak Kıbrıs Konferansının müzakere olmayacağını bu konferansın “Karar Konferansı” olacağını söylüyordu.
Yine 30 Haziran tarihli Halkın Sesi gazetesi manşetten verdiği haberde garantilerin tamamen kalkmasını ve Türk askerinin gitmesini isteyen Rum-Yunan ikilisine T.C Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Crans-Montana’da net mesaj verdi: “Sıfır Garanti Hayal” deniliyordu.
Cumartesi günü Rum basınında yer alan haberlere göre Anastasiadis’in; Türk tarafının, Kıbrıs Rum tarafını ilgilendiren temel unsurlarda taviz vermesi durumunda ilerleme olabileceğini söylediği yer alıyordu. Söz konusu habere göre Perşembe akşamı Garanti ve Güvenlik konularının ele alındığı toplantıda, Türkiye’nin güvenlik başlığının Türkiye vatandaşlarına dört özgürlük hakkının tanınmasıyla ilişkilendirilmesini istemesi üzerine gerginlik yaşandı.
Rum basınına göre Türkiye Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu, tüm konuların tek pakette yer alması talebinde bulunduğunu, Kıbrıs Rum tarafı ve Yunanistan’ın ise bu öneriyi reddetmesi üzerine gerginlikler yaşandığını öne süren gazete Çavuşoğlu’nun 4 temel özgürlük konusunu gündeme getirmesi sonrası sözlü atışmalar yaşandığını savundu.
Guterres’in Cuma günü Crans-Montana’ya gelmesi ve yaptığı girişimler sonrası ortam yatışmıştır. Habere göre Guterres’in müzakere masasında garantiler ve diğer toprak , mülkiyet ve yönetim başlıklarının ele alındığı belirtilmektedir.
Cuma günü Crans-Montana’ya gelen BM Genel Sekreteri Guterres, görüşmelerin yavaş ilerlediğini dile getirdi. Cumartesi günü Crans-Montana’da devam eden Kıbrıs Konferansı’nı müzakere değil, karar konferansına dönüştüren girişiminin ardından yapılan 5’li toplantıda masaya “Paket Önerisi” gelme kararı alındı.
Bu çerçevede bugün üç garantör ülke olarak İngiltere, Yunanistan ve Türkiye, “Güvenlik ve Garantiler” başlığındaki stratejik öneme sahip hususlardaki pozisyonlarının ana çerçevesini maddeler halinde listeleyerek , eş zamanlı olarak BM’e sunacak…
Kıbrıs Türk ve Rum tarafları da , geriye kalan başlıklarda askıda bekleyen konularda BM Genel Sekreteri’nin taraflarla birlikte belirlediği çerçeve dahilinde stratejik karar gerektiren hususlara ilişki paket önerilerini BM’e sunacak.
Liderlerle gerçekleştirdiği iki temasların ardından garantör devletlerin temsilcileriyle görüşen BM Genel Sekreteri Guterres’in önerisi üzerine garantörlerle liderlerin bir araya geldiği Cumartesi akşamki yemekli çalışma toplantısında tüm taraflar “Yakınlaş-Kazan” yaklaşımına onay verdi.
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide, “Güvenlik ve Garantiler” konusunun yanı sıra askıda kalan unsurların ele alındığı ikinci masa toplantılarında da net unsurlar bulunduğunu belirterek Pazartesi günü devam edilecek toplantıda tarafların masaya öneri paketi koyacağını kaydetti….
Crans-Montana’da bu gelişmeler yaşanırken, kendilerini çözümcü ilan edenler kendileri gibi düşünmeyenleri de çözüm karşıtı olarak göstermeye devam ediyorlar.
Kıbrıs Türk halkı olarak bilmeliyiz ki son iki yılda yer alan görüşme sürecinde verilen tavizlerle hedeflenen çözümün, Kıbrıs Türk halkını geleceğe taşıyacak bir çözüm olması mümkün değildir. Böyle bir çözümün Kıbrıs Türk halkına hiçbir getirisi olmayacağı gibi 1974’den beri adamızda var olan barış ve huzuru da beraberinde götürecektir.
“Azınlıkla çoğunluk eşitlenemez” diyenlerle; hala daha Megali İdea hayalleri peşinde koşanlarla, 1950 Enosis Plebisitinin okullarda okutulması ve kutlanması yönünde meclisinde karar alınlarla , olası bir siyasi çözümde ısrarla 1960 Garanti ve İttifak Anlaşmalarının iptali ve de Türk askerinin Kıbrıs’ta çıkması isteyen Rumlarla Birleşik Federal Kıbrıs çatısı altında bir araya gelmemizi ve bunu da adil ve kalıcı bir çözüm olarak kabul etmemizi kimse bizden beklemesin…
Bazıları düzlüğe çıkmak istiyorsak, bazı özverilerde bulunmalıyız ve de bazı bedeller ödemek durumundayız diyorlar.
Kıbrıs Türk halkı ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ‘azınlık’ olarak yama olacağı siyasi bir çözüm için değil; ancak; özgürlüğünü, siyasi eşitliğini, egemenliğini, self-determinasyon hakkını korumak için bağımsız ve egemen devletini yaşatmak ve tanınmasını sağlamak için bedel ödemeye her zaman için hazırdır….
KKTC’den ne Kıbrıs Türk halkı ve ne de Türk milleti asla vazgeçmeyecektir..