Kıbrısta kapıların 23 Nisan 2003de açılmaya başlamasına rağmen Kıbrısta iki halk arasında hala daha güven duygusu yoktur.Güven Arttırıcı Önlemler konusunda atılması gereken çok adımlar vardır. Sayın Akıncının en fazla üzerinde durduğu hususlardan biri de müzakere süreci devam ederken Güven Arttırıcı Önlemlerin de devam etmesidir.
Kapıların açılmasından itibaren bugüne kadar milyonlarca defa karşılıklı giriş çıkışlar oldu. Bu geçişlerde Kıbrıs Türk halkı defalarca saldırılara uğradılar. Saldırıya uğrayan Kıbrıslı Türklere Rum gençleri bir taraftan hakaretler yağdırırken diğer yandan da “Kıbrıs Yunan”dır diye haykırıyorlar.. Hatta IInci Cumhurbaşkanımız sayın Talat da 26 Mart 2014de Limasolda Konferans için gittiği salonda ELAMın saldırısına uğramıştı.
Türk tarafında bir Ruma yan gözle bakan oldu mu? Olmadı …. Farkımız işte burada…
Türk tarafının dini ayinler konusundaki yaklaşımı ve hoşgörüsü sonucu Rumlar belirli aralıklarla köy veya kentlerde ayinler düzenlemekte hatta bu hoşgörüyü kötüye kullanarak KKTCne binlercesi gelerek boy gösterisinde bulunmakta ve konuyu amacından saptırmaktadırlar.
Türk tarafı, GYÖ konusunda her zaman üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirirken Rum tarafı bu konuda da yan çizmektedir.
Mağusa bölgesinde Akyar kapısı olmasına ve de bu kapının toplamda sadece %6.8lik bir giriş-çıkış söz konusu olmasına rağmen Rum tarafının isteği üzerine Kıbrıs Türk tarafı yine Mağusada Derinya bölgesinde ve Lefkede de Aplıç Kapılarının açılması için ihaleye çıkılmıştır. Rumların hedefleri kapı açılması değil, sınırlarımızı delik deşik etmektir, bizleri huzursuz etmektir.
Kıbrıs Türk tarafı, olası kayıplar konusunda da cesur adımlar attı ve askeri bölgelerde bile kazı yapılabilmesine izin verdi. Ancak ayni durum Rum tarafındaki askeri bölgelerde olsaydı, kazı izni asla çıkmazdı!...
Tüm bunlara karşı Anastasiadis ne yapıyor? Anastasiadis her fırsatta ülke ülke dolaşarak Garanti Anlaşmalarının iptali, Türk askerinin Adadan çıkması yönünde anavatanımız Türkiyeye baskı uygulanmasını istiyor.
KKTC ve Türkiye Kıbrısta yapması gereken tatbikatları kaç yıldan beridir iyi niyet çerçevesinde iptal ederken Güney Kıbrısta Askeri tatbikatlar yapılıyor, bazı ülkelerle Savunma İşbirliği Anlaşmaları yapılıyor.
Türk tarafında askerlikten terhis olduktan sonra silahını evine götüren bir tek kişi bile yokken Rum tarafında terhis olan on binlerce kişi silahlarını evlerine götürmekte ve de Rum milis gücü oluşturulmaktadır. Rum tarafı iyi niyet çerçevesinde GYÖ olarak bu oluşan gücü lağvetme konusunda acaba ne düşünüyorlar?
Rum okullarında Türk düşmanlığını körükleyen müfredatlar vardır. Anastasiadisin bu değişikliği gerçekleştirmesi mümkün değildir. Çünkü, yüzyıllardan beri İstanbuldaki Patrikhane ve Rum Ortodoks Kilisesi Megali-İdeanın öncülüğünü yapmaktadır. Asırlardan beridir , okullarda çocuklar Türk düşmanı olarak yetiştirilmektedirler. Günümüzde de Rum okullarında Enosisci yeni bir kuşak yetiştirilmekte ve Enosis amaçlı eylemler tezgahlanmaktadır…
Kıbrısta adil ve kalıcı bir barış isteniyorsa bir yerden başlanması gerekmiyor mu? Kitaplardaki Türk düşmanlığının kaldırılması gibi. Hadi kaldırınız da görelim!...
İki halkın düşmanlık duyguları içinde yaşamasını istemiyoruz. Ancak bu da Kıbrıs Türk halkının tek taraflı olarak attığı adımlarla olmuyor. Bugün hala daha GSM konusunda birleşme gerçekleştirilemedi. Rum tarafı , yasalarımız engeldir diyerek Cep Telefonlarının çalışmasına izin vermiyor.
Adanın her yanında geçerli Araç Sigortası da ayni durumdadır. Rum tarafı, bu işi yasal devletin kendi şirketleri yapmalı , sahte devletin sigorta şirketleriyle işbirliği yapmamız mümkün değildir diyorlar.
Güven Yaratıcı Önlemlerde amacın “toplumlar arası hayatı kolaylaştırmak” ve iki toplum arasında “Güveni iyileştirmek” olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı sayın Akıncı, Kıbrıs Türk tarafının söz verdiğinin ötesinde adım attığını söyledi. Sayın Akıncı , “…üzüntü vericidir ki, gerek Derinya Kapısı, gerekse askeri alanlardaki gömü yerleri için attığımız adımlara en azından cep telefonları bağlamında bir karşılık beklerdim…” dedi.
Bu basit konularda bile Kıbrıs Türk tarafını muhatap kabul etmeyenlerle bir yere varılamaz. Rumlar değil Kıbrıs Türk halkıyla ortaklığı ve bir şeyleri paylaşmayı bu adadaki varlığımızı bile kabullenemiyorlar. Bu anlayışla iki halk arasında güvenin sağlanmasından bahsetmek olanaksızdır…