Kültür - Sanat

Akdeniz’de seyahat etmek çağların en derinliklerine dalmak demektir

Braudel’i tüm Kıbrıslıların tabii ki Akdenizlilerin okuması önemli çünkü yazar tüm yazılarında bize şu tümceyi hep anımsatır: “Akdeniz birliği herşeyden önce iklime dayanır”. Dolayısıyla Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde ve adalarda iklim benzerliği kaçınılmazdır

Abone Ol
[1] İnsanın doğduğu, yaşadığı coğrafyaların onun  karakteri ve kültürü üzerindeki etkisi ve şekillendiriciliği  yadsınamaz.[2] Coğrafyanın üzerinde barındırdığı yerleşim birimlerinin, bölge ve mekânların insan yaşantısındaki yeri üzerine araştırmalar çoğalmaktadır. Kıbrıs gibi bir küçük ada coğrafyasının, iklimi, bitki örtüsü, toprağı, yerleşim birimleri, doğası ve yaşantı biçimiyle üzerinde yaşayanların karakterini ve ruhunu şekillendirmesi, edebiyatçıların yazdıklarında okunup gözlemlenebilmektedir.

Bu bağlamda Braudel’i tüm Kıbrıslıların tabii ki Akdenizlilerin okuması önemli çünkü yazar tüm yazılarında bize şu tümceyi hep anımsatır: “Akdeniz birliği herşeyden önce iklime dayanır”. Dolayısıyla Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde ve adalarda iklim benzerliği kaçınılmazdır. Akdeniz ikliminin belirgin özelliği yazlarının sıcak, kışların ise yağmurlu geçmesidir. Braudel, bu konuda şunları aktarır:
Böylece, yakıcı yaz hiç tartışmasız Akdeniz mekânının ortasında hüküm sürmektedir.  Deniz şaşırtıcı bir şekilde sakindir. Temmuz ve ağustosta çarşaf gibidir; kayıklar açıklara gitmekte ve bordaları alçak kadırgalar limandan limana endişesiz bir şekilde dolaşmaktadırlar. Yaz sömestri deniz ulaşımı, korsanlık ve savaş için uygun zamandır. Böylesine bir iklimin uç sınırları, eğer bir yandan Sahra kuraklığının yazın ulaştığı ülkelere, diğer yandan da Asya ve Afrika boyunca kışın muazzam step alanlarının ortasında bile Atlantik basınçlarının getirdiği yağmurların değdiği bölgelere kadar uzatılacak olursa, bu sınırları Akdeniz’in kıyılarının epeyi uzaklarında aramak gerekir.[3]
Akdeniz coğrafyasında iklimin getirdiği, bir yandan yazın sahra kuraklığı, diğer yandan da Asya ve Afrika boyunca kışın step alanlarında bile Atlantik basınçlarının taşıdığı yağmurlar söz konusudur.  Beslenme zinciri doğal olarak iklime bağlı gelişmiştir. Akdeniz  ikliminin ayrılmaz üçlüsü buğday, zeytin ve üzümdür. Akdeniz’de kuraklık bütün otçul bitkilerin gelişmesine hükmeder. Kışın yağan yağmurların ise kısa sürede büyük seller meydana getirdiği görülür. Bu iklim şartları, tarım üretimini de şekillendirir. Braudel: Akdeniz’de hasat, hiçbir yerde olmadığı kadar dengesiz unsurların insafına kalmıştır. Eğer hasattan önce güney rüzgârı eserse, buğday tam anlamıyla olgunlaşmadan ve olağan büyüklüğüne erişmeden önce kurumaktadır veya zaten olgunlaşmışsa taneleri dökülmektedir” yorumunda bulunur.
“Kıbrıs ve Akdenizlilik”; Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs adasında yaşayan Türklerin, iklimden kaynaklanan, fizikî, manevî, sosyo-kültürel ve ekonomik yaşantısının edebiyata yansımaştır. “Bir tek Akdeniz dünyası yoktur, Akdeniz çoğuldur” diyen şair ve eleştirmen Özdemir İnce[4], bir Akdenizli sanatçıyı kuşatan üç çemberden söz eder. Birinci çembere din ve mitolojiyi; üçüncü çembere ulusal dil ve kültürü koyan İnce, ikinci çembere de “coğrafyanın (iklim, bitki örtüsü vb)” etkilerini yerleştirir.[5]
“Coğrafyaya-mekâna ait özelliklerin yazarı etkilemesi ve bir şeklide eserine yansıması ve nasıl yansıdığının incelenmesi”, edebiyat coğrafyası çalışmalarının merkezindedir.  Edebiyat-coğrafya ilişkili metin incelemelerinde coğrafyanın ‘mekân bilimi’ tanımı ve Braudel’in “toplumun mekânsal incelenmesi veya toplumun mekân aracılığıyla incelenmesi” şeklindeki yaklaşımı yönlendiricidir. Mekâna özgü unsurlar, “bir koku, bir bitki, bir manzara”bu hatırlamaya ivme kazandırır.[6]
Bu bağlamda Fikret Kürşat’ın “Memleketim” adlı şiiri, hem mekân-coğrafya olarak hem de adaya özgü maddî ve manevî kültür unsurlarını işlemesiyle dikkatimizi çeker:
 
Memleketim
 
Akdeniz’in doğusu, bir küçük kara.
Zeytin ağaçları ekilmiş sıra.
Haruplar yaşlanmış etrafı mera.
Benim memleketim bu güzel ada.
 
Sahilleri vardır, cennetten köşe.
Mis kokar ovası şifa nefese.
Bülbüller ötüşür girmez kafese.
Benim memleketim bu güzel ada.
 
Kırlangıçlar yuva yapar evlere.
Koyunlar yayılmış yatar yerlere.
Eşekler vardır benzer ejdere.
Benim memeletim bu güzel ada.
 
Mis yasemin kokar yaz geceleri.
Kavun,karpuz, hellim ziyafetleri.
Mis laden kokulu güzel etleri.
Benim memleketim bu güzel ada.
 
Molohiya ayıklar kadınlar yazın.
Kolakas, bullezin tadına bakın.
Anamur kırk mildir bize çok yakın.
Benim memleketim bu güzel ada.
 
Nergis çiçeklidir beyaz ovalat.
Cemilelerrenk renk kaplı duvarlar.
Talvardan salkıyor has verigolar.
Benim memleketim bu güzel ada.
 
Ciğer kavurması, sabah kahvaltı.
Şeftali kebabı, kalbe zararlı.
Zivaniya deme biraz belalı.
Benim memleketim bu güzel ada.
 
Gündüzler çok sıcak, serin geceler.
Kışlar sert olmaz, güzeldir günler.
Afrodit adası, turistler söyler.
Benim memleketim bu güzel ada.
 
 
Hala Sultan yatır, İslam halası.
Lefkoşa, Mağusa meşhur surları.
Canbulat, Bayraktar yaşaradları.
Benim memleketim bu güzel ada.
 
Üç yüz atmış günü güneşli geçer.
Elli yıldan beri, devam dert çeker.
Bir huzura erse dünyaya değer.
Benim memleketim bu güzel ada.[7]
 
Bu bağlamda Braudel’den yola çıkaraktüm yazarlarımızın belleğinde hep bu coğrafya bu topraklar vardır. Bunun anımsamak ve yeniden öğrenmek istersek mutlakta Fernand Braudel’in eserlerini okuyup, anlamak gerekir.
 
 
 
 
Fernand Braudel kimdir?
Bir köy öğretmeninin oğludur. 1902’de Luméville-en-Ornois’da (Meuse) doğdu. Sorbonne’un tarih bölümünden 1923’te mezun oldu. Cezayir, Paris ve Brezilya’da dersler verdi. 1937’de Ecole Pratique des Hautes Etudes’ün müdürlüğüne getirildi. Nazilerin 1940’ta Fransa’yı işgali sırasında Fransız ordusunda teğmen olan Braudel, Almanlar tarafından yakalanarak Lübeck’te bir esir kampına gönderilmiş ve savaş bitimine kadar orada kalmıştır. Tarihçiler arasında büyük bir devrim yaratan La Méditerranée et le monde méditerranéen à l’époque de Philippe II (II. Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası) adlı ünlü doktora çalışmasını esir kampında kaleme almıştır. Bu eseriyle Annales Okulu’nun; tarihi, küçük insanların tarihine dönüştürme çabasına ek olarak Braudel, coğrafi yapıları, iklimi, gündelik hayatta kullanılan her türlü araç gereci tarihin öznesi haline getirmiş ve aynı zamnda gerek zaman gerek mekân algısını kökünden sarsmıştır. 
Braudel, 1946 yılında Marc Bloch ve Lucien Febvre’in kurduğu Annales dergisinin yayın kuruluna ve 1949 yılında ise Collège de France’a seçildi. 1962’de Maison Sciences de l’Homme’un yöneticisi oldu. Diğer üç ciltlik ünlü eseri Civilisation Matérielle et Capitalisme (Maddi Uygarlık ve Kapitalizm) 1979’da yayımlandı. L’Identité de la France (Fransa’nın Kimliği) adlı kitabını tamamlayamadan 1985’te yaşamını yitirdi. 
Braudel’in başta Fuat Köprülü, Ömer Lütfi Barkan ve Halil İnalcık olmak üzere Türk tarihçileri üzerinde de etkisi derin olmuştur.
 
[1] Yeni Türk Edebiyatı’nda önceleri “iklim” sözcüğüyle karşılanan coğrafyanın ve coğrafî yerlerin, 1890’lardan Cumhuriyete edebiyatımızda belirgin biçimde şekillenip yer aldığı ve belli coğrafyaların belli şair ve yazarlarla özdeşleştiği, daha 1920’lerin başında dile getirilmişti: Hüseyin Avni, “Edebiyatımızda İklim”, Dergâh Mecmuası, Nr.41, 20 Kânun-ı Evvel 1338 (1922), s.75. (Ek I)
[2] İslâm düşünürü İbn-i Haldun’un insan-coğrafya ilişkisi veya iklimin insan üzerindeki tesiri konusundaki görüşleri, pek çok edebiyatçı ve araştırmacı için daima ilham kaynağı olmuştur. Bak: İbn-i Haldun, Coğrafya Kaderdir (Haz: Mesut Topal), Destek Yayınları, İstanbul 2021, 120 s.
[3]Braudel, Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, Eren Yayıncılık, İstanbul, 1989, 149.
[4] .  Özdemir İnce, “Akdeniz Gökleri Altında Bağdaştırıcı Bir Şaman”, Şiirde Devrim, Adam Yayınları, İstanbul 2000, s.141
[5]. Özdemir İnce, Akdeniz: Şiir ve Estetik”, Şiirde Devrim, s.20
[6] Bak: a) Fernant Braudel, Akdeniz Mekân ve Tarih, II.Baskı, Metis Yayınları, İstanbul, 1995, 144 S; b)Emel Kefeli, “Coğrafya Merkezli Okuma”, Turkish Studies, Volume IV/1-I, Kış, 2009, s.430-431.(Atıf şekli gözden geçirilmeli)
[7]Fikret Kürşat, “Memleketim”, Kıbrısnâme III, H.Özyay Matbaacılık, Lefkoşa 2013, s.28-29.