SOSYAL MEDYANIN SESİ

0 ile 17 yaş arasındaki nüfus dünyada çocuk nüfus olarak anılır.
Türkiye istatistik kurumunun verilerine göre şu anda Türkiye'nin %26 sı çocuk ve nüfus hızla yaşlanmaktadır.
Nedeni mi?
Çok basit 22 senedir iktidardaki partinin güttüğü politikadan halk fakirleşmiş, gençler evlenmekten korkar olmuş evlenenlerse çocuk yapmaktan korkuyorlar bakamayacaklar diye. Bizde yani KKTC 'de durum daha da vahim çünkü biz aslının kopyası olarak yaşatıldığımız için orada ne oluyorsa bizde daniskası oluyor.
Oysa 10 yıl önce koca Türkiye Cumhuriyeti en genç nüfusa sahipti ve dünya bu durumu adeta kıskanıyordu fakat işte bu yönetim anlayışından bıkıp kaçanlar hep gençler ve hem de ufku açık kafası çalışan gençlerimiz. Sonunda geriye yaşlanmış ve üretmekten uzaklaşmış yada yeterince üretemeyen bir nüfus yapısıyla ve az gelişmiş teknoloji alt yapısıyla dünyayla yarışmaya çalışan ama tabii ki bunu başaramayan dışa her konuda bağımlı bir ülkeyle karşı karşıya kalınmıştır.
(Hasan Mullaoğulları)
 
Şimdi eğri oturalım, doğru konuşalım, hayvancıların traktör, kompay, eşek, balya ne varsa yollara düşmesi ilk değil...
Hemen her hükümet döneminde bu hak arayışı ya da kaba güç gösterisi var.
Hayvancıların eylemi iş araçları, traktörler, kamyonlar, çanlar, davullarla her dönemin değişmez ezberidir.
Fransızcada "Déjà vu" dedikleri tam da bu!
Şimdiki "hükümet"in hesapsızlığı, basiretsizliği, iradesizliği meşhur!
Yine de diyeceğim şu…
Hayvancılıkla ilgili sorunun “dönemsel” olduğunu düşünmüyorum.
Yıllardır yanıtını vermediğimiz bir soru var.
Siyaset ya ürküyor bu soruya yanıt bulmaktan ya da bu durumdan besleniyor.
Kimdir hayvancı?
Çiftçi kimdir?
“Kağıt üzeri” kayıttan söz etmiyorum, gerçekten kimdir?
Destek ve teşvik "gerçek" hayvancı ve çiftçi üzerinden uygulanmadığı, planlanmadığı, ilerlemediği sürece çözümlerimiz de “yalancı” olacak.
Hayvancılıkla ilgili siyasetsizliğin en geniş mağduru evlerine et almaktan korkan yoksullardır önce!
Bir de hayatını gerçekten çiftçilik ve hayvancılıkla kazananlar…
(Cenk Mutluyakalı)
 
ÖFKE VE HEYECAN KONTROLÜ
Çocukluk ve gençliğin eğitim ve öğretiminde heyecan ve öfke gibi duyguların eğitimi oldukça önemlidir.
Eğer bu marazi psikolojik semtomlar ırsı geçişle veya bir vaşka ifade ile doğumla ilgili değilse denek ki bu tür psiko sosyal semptonlar eğitim, öğretim ve en kötü olasılıkla psikososyal müdahalelerle mümkün olduğu oranda düzeltilebilir. En kötü ihtimalle sosyal yaşam için zarar verici özellikleri minumuma indirgenebilir.
Aksi takdirde gerek heyecan gerekse öfke kontrolsüzlüğü sosyal ilişki vetiresinde
Özellikle örgün eğitim uygulamalarında gerek ilgili bireyler gerekse o bireylerin mensup oldukları sosyal kurum ve /véya kuruluşları için oldukça üzücü sonuçlara neden olabilir.
Örneğin sosyal yaşamada öğrenme ve başarı adına kontrolden yoksunluğun bu kadar başarıyı aşağılara çektıği deneyimlerle de saptanabilir.
Başka duygular için de aynı veya benzeri saptamalarda bulunabiliriz,
Mesela fobiler...Marazi korkular. Öğrenim esnasında öğrencinin öğretmenden veya her hangi bir dersten korkutulması. Hatta tiksintiye yol açmak.
 (Teoman Ersöz)
 
“Öyle hak aranmaz, böyle hak aranmaz…”
Haklıysan…
Nasıl aranır?
Bedelini ödersin… Hakkını ararsın…
Tutuklanma da…
Trafik cezası da…
Maddi hasar ödeme de dahil…
Hak nasıl aranır? Dünyadaki örneklerine bakabilirsiniz…
Fransa’da demokrasi…
KKTC’de “vandallık” olarak bakılamaz…
(Hüseyin Ekmekçi)
 
Daha Fazla Haber