Yakın geçmişte yerel yazılı basınımızda yer alan açıklamasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 4’ncü Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı; Kıbrıs’ta Federal çözümün sağlanması halinde Kıbrıs Türk halkının ekonomik olarak güçlenerek Türkiye’ye avuç açar durumdan çıkabileceğini dile getirdi!.. Tabii GKRY buna izin verirse..
Gerilere dönüp bakacak olursak; 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunda bu fırsatı vermemesi bir yana devlette var olan %30-%70 oranının dahi uygulanmasına fırsat verilmemiş; Garanti Anlaşmaları çerçevesinde adada 650 kişilik Türk Askeri Birliğinin bulunmasını bile hazmedemeyen Rum liderliğinin gerçekleştirdikleri 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ile Kıbrıs Cumhuriyetinin yıkılmasının ardından Rum-Yunan silahlı saldırıları ada geneline yayılarak Kıbrıs Türk halkına karşı yıllarca katliamlar uygulanmıştır.
Bu süreçte Kıbrıs Türk halkı sırasıyla,
Genel Komite (Koordinasyon Komitesi) (21.12.1963-28.12.1967)
Geçici Türk Yönetimi Yürütme Kurulu (28.12.1967-15.02.1969)
Geçici Türk Yönetimi Yürütme Kurulu (15.02.1969-05.07.1970)
Kıbrıs Türk Yönetimi Yürütme Kurulu (05.07.1970-12.03.1973)
Kıbrıs Türk Yönetimi Yürütme Kurulu (12.03.1973-26.08.1974) gibi yönetimler yer almıştır.
Neticede 11 yıl boyunca TMT etrafında bütünleşerek büyük mücadeleler veren Kıbrıs Türk halkı anavatanımız Türkiye’nin gerçekleştirdiği 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluşmuştur.
Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi Yürütme Kurulu (26.09.1974-13.02.1975) Yönetimleri ve sonrasında Kıbrıs Türk Federe Devleti (13.02.1975-15.11.1983) ve son olarak Kıbrıs Türk halkı güvence içinde oldukları topraklarda self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ilan etmiştir.
Kıbrıs Türk ve Rum halkları arasında bugün hala daha devam eden savaş ortamının kökeninde yatan iki temel faktör vardır. Bunlardan biri tarihin derinliklerine uzanan Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayalleri çerçevesinde yer alan Türk düşmanlığı bir diğeri ise Kıbrıs Türk halkının Rum boyunduruğu altına girmek istememesi vardır.
Ancak ne var ki; gelinen noktada aramızda hala daha Rumlarla Federasyon çatısı altında bir arada yaşamayı hedefleyenler vardır!.. Konu ile ilgili olarak 22.02.2025 tarihli yerel yazılı basınımıza yansıyan açıklamasında KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu: “Federasyon Modeli Tüketildi” dedi.
Konu ile ilgili açıklamasında sayın Tahsin Ertuğruloğlu “Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin Mart ayında Cenevre’de yapılacak görüşmelerden “Yeni Bir Müzakere Süreci” olarak bahsetmesinin halkı yanılttığına işaret ederek” böylesi hamlelerden süratle uzaklaşılması gerektiğini belirtti. Yapmış olduğu açıklamada sayın Tahsin Ertuğruloğlu; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin rızasını çektiği “Federasyon” modelini destekleyen CTP ve tüm çevrelerin, anılan modelin 50 yıl boyunca iki taraf arasında müzakere edilmiş ve artık tüketilmiş bir formül olduğunu göz ardı ettiğini kaydetti..
KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu “Kıbrıs Türk halkı ile güç ve paylaşımı asla içselleştiremeyen ve Kıbrıs Türk halkını bir azınlık olarak gören Kıbrıs Rum tarafının, yeni bir ‘Müzakere’ süreci ile ‘Federasyon’ tezini kabul edebileceğine inanmak ve bunun için çaba sarf edilmesi gerektiğini savunmak, dahası, eğer Kıbrıs Türk halkı isterse ‘Federasyona’ ulaşılacakmış gibi bir tablo çizmek ve halkı, yanlış yönlendirmek en basit tabirle halkımızın zekasına hakarettir” dedi..
.. Devamla, KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu : “Kıbrıs Türk halkı, bu adanın eşit sahibidir. Kıbrıs Türk halkının adadaki varoluş mücadelesi Rum boyunduruğu altında yaşamamak için verilen onurlu bir mücadeledir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise bu mücadelenin en şerefli sonucudur. Dolayısıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkmak, egemen eşitliğimizi ve eşit uluslararası statümüzü savunmak en doğal hakkımızdır. Uluslararası toplum veya Rum tarafı sözde istermiş gibi davrandığı için özden gelen haklarımızdan vazgeçerek başarısızlığı defalarca ispatlanmış olan ‘federasyon’ görüşmelerine geri dönmek , Kıbrıs Türk halkını ucu açık bir sürece hapsetmekten başka bir amaca yaramayacaktır ve asla söz konusu değildir” dedi.
Yine 22.02.2025 tarihli yerel yazılı basınımıza yansıyan açıklamasında Milli Mücadele Vakfı Başkanı Aziz Gülbahar, Rum lider Nikos Hristodulidis’in “İki Devletli Özüm yolunu dinamitlemek ve adanın tümüyle Yunan egemenliğine girmesini sağlayacak federal çözüm yolunu açık tutmak için Cenevre’ye gideceği” görüşünü ifade ederek KKTC’nin tanınması için uğraşılması gerektiğini belirtti..
..Yazılı açıklamasında sayın Gülbahar 11 yıl boyunca TMT etrafında bütünleşerek büyük mücadeleler veren Kıbrıs Türk halkı anavatanımız Türkiye’nin gerçekleştirdiği 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluşmuştur. yapan Gülbahar, 17-18 Mart tarihlerinde Cenevre’de yapılması planlanan gayrı resmi 4 artı 1 Kıbrıs görüşmeleri hakkında değerlendirmede bulundu. Rum liderin , verdiği tüm demeçlerde Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Kıbrıs Türkü’nün egemen eşitliği ile KKTC’nin uluslararası statüsünün Rum devleti ile ayni olduğunun tescili için ortaya koyduğu doğrudan ticaret, doğrudan temas, doğrudan uçuş önerilerini net bir şekilde reddettiğini anımsattı..
..Gülbahar, “Hristodulidis’in ilk hedefi, iki devletli çözüm formülünü havaya uçurmak, KKTC’nin tanınmasını durdurmak, engellemektir. Rum liderin asıl amacı ise gün gele kendi istedikleri sözde çözümü yapacakları, KKTC ve Türkiye yöneticilerinin olacağı hayali ve tahmini ile Rum-Yunan egemenliğinin adaya yayılmasını sağlayacak olan federal çözüm için kapının açık kalmasını sağlamaktır” ifadelerini kullandı..
..Açıklamasında Milli Mücadele Vakfı Başkanı Aziz Gülbahar: “Rum-Yunan ikilisi, kendilerine hiçbir zararı söz konusu olmayan egemenliğimizi, devletimizin varlığını tescilden kaçarak federasyon tezini ileri sürmekle adanın tümünü Yunan egemenliğine sokacak yolu açan bir anlaşamaya doğru ilerlemeyi planlıyor. Aramızda bunu görmezden gelip hala federasyon peşinde koşanlar Büyün Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe hitabesinde ifade ettiği gibi ‘gaflet’ içindedirler..
..Cenevre’ye gidilirken Rum tarafının ne yaptığını halkımız iyice düşünmeli, irdelemelidir. Başta milli kuruluşlarımız Bayrak Radyo Televizyonu ile Türk Ajansı olmak üzere Kıbrıs Türk Halkı’nın değerlerini, güvenliğini, özgürlüğünü, egemenliğini, önemseyen medyamıza bu konuda büyük görevler düşmektedir” dedi.
Ama ne yazık ki; sayıları az da olsa hala daha aramızda Federasyon gibi bir siyasi çözüm peşinde olanlar vardır.
Sonuç olarak; Kıbrıs Türk halkına düşen görev, temellerinde aziz şehitlerimizin ve gazilerimizin canı ve kanı olan bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..