HASTANELERİMİZ

Abone Ol

            Genellikle şimdiki nesil geçmişimiz pek bilmezler.  Veya bilmek istemezler.
            21 Aralık 1963’te Rumlar bizi Kıbrıs Cumhuriyeti’nden fırlatıp attıklarında bir sap gibi kalmıştık ortalarda.  Bütün toplum sağlık servisi, hastanesi, doktoru olmadan yaşadı yıllarca.
            Yeniden hayata tutunmak ve kendimizi var etmek için, çeşitli yolları deniyorduk.  Toplum bölük pörçüktü.  Aileler parçalanmışlardı.  O zor günlerimizde yine Türkiye yanıbaşımızdaydı.
            Türkiye’nin ilk yaptığı iş; ilaç, gıda ve Kızılay yardımlarını göndermek olmuştu.  Girne Kapısı civarındaki Kız Lisesi henüz bitmiş ama daha taşınmamışlardı.  Kızılay o yeni ama boş binaya yerleşti ve bütün göçmenlere deva oldu.  Hasta bakımı, amiliyatlar ve yatılı yastalar hep orada sağlık buldular.
            Zaman ilerleyince Kıbrıs Türk halkı kendine bir hastane yapması veya eski bir binayı hastaneye dönüştürme ihtiyacı duydu.  O nedenle Abdi Çavuş sokağı’ndaki İngiliz’in tütün ambarına el kondu ve o sarı taştan binayı hastane haline getirdik.  Hatta bademcik ameliyatımı o hastanede yapmıştı, Dr. Burhan Nalbantoğlu.
            Dr. Burhan Nalbantoğlu o dönemde Genel Komite’nin üyesiydi.  Ben de sekretaryada görev yapıyor ve sık sık sendisi ile buluşuyor ve sorunlarımızı tartışıyorduk.
            Bir gün Nalbantoğlu bir fikir atmıştı ortaya:
            “Kendi Genel Hastanemizi yapmamız lazım” demişti.
            Merhum lider Dr. Küçük ona şu soruyu sormuştu:
            “Hangi parayla ya beyim?”
            Dr. Küçük bu soruyu sormakta haklıydı.  Dr. Küçük’ün bile 30 Kıbrıs Lirası aldığı bir dönemde ne ile yapacaktık yeni hastaneyi.  Bir hastane yapmak milyonlar isterdi.  Dr. Küçük’e tahsis edilmiş özel fon ve örtülü ödeneği de yoktu.
            Dr. Burhan Nalbantoğlu şu cevabı vermişti kendisine.  O gün ben de toplantıdaydım.
            “Bulacağız ve yaratacağız.  Piyango bileti basacağız, Anavatan’dan yardım isteyeceğiz, Londra’da balolar düzenleyeceğiz.  Bunun başka çaresi yok” demiş, Dr. Küçük de kendisine “Haydi bakalım kolları sıva.  Kolay gelsin” demişti.
            Nitekim bir süre sonra Dr. Bırhan Nalbantoğu Londra’ya gitmiş ve bazı organizasyonlarla güçlü parşar eşde etmişti.  Böyle bir yararlı proje için kim para vermezdi.  Projeyi zamanla oluşan Planlama İnşaat dairesi mimar-mühendisleri yapmıştı.
            Elbette bu maksat için bir de arazi temin etmek lazımdı. O çalışma içinde Mehmet Hüseyin Küçük terekesine ait şimdiki yeri ayarlamışlardı.  İnsanlar için uzak görünse de, yine de uygun bir yerdi.
            Yavaş yavaş hastanemiz şekillenmeye başlayınca Türkiye de bu amaçla güçlü bir para yardımı yapmıştı.  Dr. Burhan Nalbantoğlu’nun hayalleri gerçekleşiyordu.
            1968’de yollar açılınca bütün büyük yerleşim yerlerine sağlık ocakları kurmuşlardı.  Bu amaçla eski Sağlık Bakanı Dr. Niyazi Manyera çok büyük emekler vermişti.
            1974 Harekatı sonunda hastanemiz yarım kalmış, bitmek üzereydi.  O nedenle ganimet mallardan ve inşaat malzemelerinden yararlanmışlardı.  Neticede Dr. Burhan Nalbantoğlu Genel Hastanesi çalışır ve hizmet verir duruma gelmişti.
            Bu arada Mustafaa Akıncı’nın partisi TKP, meclise bir öneri sunmuştu bu hastanenin isminin “Dr. Burhan Nalbantoğlu Genel Hastanesi olrak değiştirilmesi için lakin o günlerde mecliste çoğunluğu sağlayan UBP kanadı buna onay vermemişti.  Ve birçok kez bu öneri meclise geldi ve geri döndü.
            TKP, son kez bu öneriyi meclise getirince görmüşlerdi ki UBP kanadı çoğunluğu sağlayamamışlar ve diğer muhaliflerin desteği ile hastemizin ismi, “Dr. Burhan Nabantoğlu Genel Hastanesi” olmuştu.
            Harekat sonrasında özgürlük sınırımız çekilince ütün kazalarda çeşitli hastaneler ve sağlik birimleri oluştu.  Şimdi de yeni Girne Hastanemizin yakında açılacağının müjdesini verdi Başbakan Ünal Üstel.
            Şimdi anladınız mı sağlık konusunda nasıl bu noktaya geldiğimizi?  Özellikle kazalarda Rumların terk ettikleri hastaneler bizim için biçilmiş kaftandı. Nereye kadar.  Demografik açıdan daha da gelişmeye kadar.
            Şayet bir ara Dr. Burhan Nalbantoğlu genel hastanesinin,  daha fazla Türkiye’den gelen ve yabancı öğrencilere hizmet ettiğini görürsünüz.  Hatta bir statistik tutsak, bu sözlerimin doğru olduğu meydana çıkar.   
            Öte taraftan özellikle Yakındoğu Üniversitesi, kendi hastanesini ve tıp fakültesini açtı.  Bu olumlu hareket bence diğer üniversiteleri de tetikleri ve onlar da kendi hastane ve tıp fakültelerini kurdular.
            Daha fazla söze gerek yok. Yeter ki sağlık alanında da çok büyük hamlelerde bu noktaya geldik. Bunu da size bir bilgi olarak aktarmış olayım.