banner913
banner932
banner1032

HATAY’IN ANAVATANIMIZ TÜRKİYE’YE KATILMASININ 85. YIL DÖNÜMÜ VE GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK (1)


Metin FAHRİOĞLU

Metin FAHRİOĞLU

Okunma 02 Temmuz 2024, 12:04

Hatay, Misak-ı Milli Sınırları içinde kabul edilmesine karşın; Milli Mücadele döneminin olağanüstü şartlarında Fransa ile savaşın durdurulması  pahasına 20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara İtilafnamesi  ile Hatay, milli sınırlar dışında bırakılmak durumunda kalınmıştı.
Ancak, bu anlaşma ile TBMM Hükümeti,  Hatay Türklerinin menfaatlerini koruyacak, Türkiye ile bağlarını güçlendirmede ve ileriki yıllarda Hatay’ın  yeniden anavatan Türkiye’ye kavuşmasında, Türkiye’nin elinde önemli bir dayanak noktasını teşkil edecekti.
Nitekim, 15 Mart 1923  tarihinde Adana’ya gelen Mustafa Kemal Paşa, kendisini karşılamaya gelen Hataylılara  “Kırk Asırlık Türk Yurdu Düşman Elinde Esir Kalamaz. Günü Gelecek  Siz De Kurtulacaksınız” diyerek Hatay konusuna olan bakış açısını çok net bir şekilde ortaya koymuştur..
Gerçek şu ki; Hatay, I. Dünya Savaşı sonrasının çözümlenemeyen sorunlarından biriydi. 1516 yılında Osmanlı Devleti egemenliğine giren Hatay, stratejik anlamda  çok önemliydi. I. Dünya  Savaşı’ndan sonra hakimiyet, Türklerin elinden çıktı. Ancak, Türkiye Hatay’ı  kendine katmak için büyük çaba gösterdi.  Hatay savaşla değil, tamamen diplomatik başarı ile yeniden Türk topraklarına katıldı..
.. Gerilere dönüp bakacak olursak; Hatay, Osmanlı Devleti ve İtilaf Devletleri  arasında 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondoros Ateşkes Antlaşmasından sonra Fransızlar tarafından işgal edildi. 20 Ekim 1921’de Türkiye’nin Fransa ile imzaladığı Ankara Antlaşmasıyla Hatay; Fransa Yönetiminde  Suriye sınırları içerisinde kaldı..
..Ancak; bu anlaşmada yer alan hükümlere göre; büyük çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hatay’da özerk bir yönetim kurulacaktı. Türklere milli kültürlerinin  korunmasında her türlü kolaylık sağlanacak ve Türkçe resmi dil olarak kullanılacaktı.. Bunun üzerine  Fransa, Hatay ve çevresini “Kuzey Suriye Hükümeti” adı altında Milletler Cemiyeti’ne tescil ettirdi. Hatay, Özerk bir yönetim olarak uluslararası alanda kabul gördü..
..Fransa’nın, 1935’te Suriye ve Lübnan üzerindeki mandasını kaldırmasıyla birlikte bölgede dengeler değişti. Fransa, 09 Kasım 1936’da bölgedeki tüm haklarını Suriye’ye devretti. Ancak bu durum Türkiye’yi memnun etmedi. Türkiye, Ankara Anlaşması’nın ihlal edildiğini ifade etti. Sorun çözülemeyince konu Milletler Cemiyeti’ne götürüldü..
..Fransa’nın, Milletler Cemiyeti tarafından alınan bu kararı uygulamadaki isteksiz tavrı, Türkiye’nin önemli bir hamle yapmasına yol açtı ve de Türk Askeri, Hatay sınırına yığıldı. Ortaya çıkan bu yeni durum Fransa’nın olaya daha ılımlı yaklaşımına sebep oldu. Bunda Mustafa Kemal Atatürk’ün rolü çok büyüktü..
..Hatay sorununu çözmeye kararlı olan Atatürk, hastalığının ilerlemesine aldırmadan Mersin ve Adana’ya gitti. Türk Askerinin resmi geçit törenlerini yerinde izledi. Atatürk’ün amacı Suriye ve Fransa’ya gözdağı vermekti!..
..Atatürk’ün bu hamlesi, çok geçmeden işe yaradı. Fransa Hatay’a kendi Valisi yerine bir Türk Vali atayarak iyi niyet gösterisi yaptı. Sonraki aşamada Türkiye ile Fransa tekrar masaya oturdu. Yapılan anlaşma neticesinde Hatay’ın toprak bütünlüğü ve siyasi statüsünün ortak şekilde korunmasına karar verildi. Böylece 5 Temmuz 1938’de Türk Askeri Hatay’a girdi. Bu, tarihi bir dönüm noktası demekti..
..Kurmay Albay Şükrü Kanatlı komutasındaki Türk Tugayı sabah saatlerinde Payas’tan ve Hassa’dan sınırı geçerek Hatay’a ulaştı. Yıllar sonra Türk ordusunun Hatay’a ayak bastığı haberi halkı sokaklara döktü. Şehrin girişinde yaklaşık 100 bin kişilik kalabalık, Türk ordusunu bekliyordu. Türk Tugayı “Yaşasın Türk Askeri, Yaşasın Atatürk” nidaları altında şehre girdi. Kaynak: htps//www.sozcu.com.tr/2019/gündem/hatayin-turkiyeye-katilmasinin-ilk-adimi-81-yil-once-atidi-521869/   
1921 tarihinde  Sancak Halep’e  bağlanmış, Suriye Devleti kurularak buraya bağlı özerk bir hal almıştır.  Kaynak: Umar, 2004, s. 505), 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması ile beraber  Türkiye bağımsız bir devlet olarak uluslararası ilişkilerde  tanınırlığını tam anlamıyla sağlamıştır..
Gerilere dönüp bakacak olursak; 1923 Lozan Antlaşmasından sonra , Hatay meselesini ön plana  çıkarmak için  iç ve dış  sorunların halledilmesini ve Avrupa’da siyasal konjoktürün  elverişli bir duruma geldiğini gören Türkiye, Fransa’nın Suriye’ye bağımsızlık vermeye hazırlandığı  1936 yılında  Hatay konusunu iç  ve dış  kamuoyunda yürütülen  propaganda ile 1936 sonbaharından  itibaren  Türkiye’nin davası haline gelmiştir..
..Türkiye, Montreaux’ta kazandığı  uluslararası hukuk yoluyla hak arama ve elde  etme tecrübesini  Hatay konusunda da çok iyi değerlendirmiş, önce Hatay’a bağımsızlık verilip  Suriye’den koparılması, daha sonra anavatanımız Türkiye’ye  ilhak edilmesi şeklinde cereyan eden  iki aşamalı bir strateji izlemiştir..
..Nitekim Hatay sorununa toprak isteyerek değil, Suriye’ye  tanınacağı gibi  Hatay bölgesi için de  bağımsızlık isteyerek işe başlamıştı.  Milletler Cemiyeti çerçevesinde  varılan uzlaşma sonucu imzalanan 1937 Antlaşması ile  Hatay’ın “Ayrı Varlık” olduğu kabul edilmiş; Türkiye Hatay’ın bütünlüğünün teminat altına alınmasında bir anlamda devlet sıfatı elde etmiştir.
1937 Anlaşmaları, Hatay meselesinin çözümünde önemli bir aşama olmuştur.  Milletler Cemiyeti çerçevesinde imzalanan antlaşma ile statü ve anayasanın uygulanmasında Fransa’nın çıkardığı güçlüklere rağmen, Hatay davasını bizzat yönlendiren Mustafa Kemal Atatürk; Türkiye’nin barışçı ve hukuka saygılı görünümü bozmadan aşama aşama yürütmeye özen göstermiştir..
Ancak, Mustafa Kemal Atatürk; diplomasinin tıkandığı noktalarda askeri kuvvete başvurabileceğini Fransa’ya  hissettirmiş ve Fransa’nın çıkardığı engeller böylece adım adım aşılmıştır. Anavatanımız Türkiye’nin kararlı tavrı   ve Avrupa Konjonktüründeki hızlı değişmeler, Fransa’yı Türk haklarını  teslime mecbur bırakmıştır.
Sonuçta  Tayfur Sökmen’in Cumhurbaşkanı, Abdurrahman  Melek’in Başbakan olduğu her yönüyle; Türklerin hakimiyetinde bağımsız  Hatay Devleti’nin 2 Eylül 1938 tarihinde kurulmasıyla , aslında Türkiye açısından sorun büyük oranda çözülmüştür.
..Avrupa Konjonktüründeki hızlı değişmelere paralel olarak da  Türkiye’nin şartlarını kabul eden  Fransa ile 23 Haziran 1939 tarihinde Hatay’ın Türkiye’ye bırakılmasına ilişkin anlaşma imzalanmış, ayni gün Hatay Meclisi  Türkiye’ye ilhak kararı almıştır. 7 Temmuz 1939 tarihinde çıkarılan “Hatay Vilayeti Kurulmasına Dair Kanun” ile merkezi Antakya olmak üzere Hatay Vilayeti kurulmuştur..
..Türkiye’nin Hatay davasına sahip  çıkarak kararlı bir politika izlemesi, Hatay sınırları dışında da nüfuzunu ve itibarını bir hayli yükseltmiştir. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türk devlet adamları, İkinci Dünya Savaşı’nın eşiğinde, Orta Doğu ve Balkanlar’daki güç dengesinde  Türkiye’nin taşıdığı ağırlığı, yani jeopolitik konumunu çok iyi değerlendirmesini bilmiş; karşılık vermeden ve herhangi bir savaşa yol açmadan  Hatay’ı elde etmeyi başarmışlardır..
..Bu sonucun elde edilmesini de sağlayan, hiç şüphesiz başından itibaren Hatay davasını şahsi meselesi olarak niteleyerek sahip çıkan ve Türkiye’nin politikasını uluslararası konjonktürü iyi tartarak belirleyen, kan dökmeden en son aşamasına vardıran  Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmuştur.
Sonuç olarak; 2 Eylül 1938 tarihinde kurulan Hatay Devletinin anavatanımız Türkiye’ye katılma süreci Hatay Meclisinin 29 Haziran 1939’da oy birliği ile aldığı kararla tamamlanmıştır. Hatay, anavatanımız Türkiye’ye katıldığında İsmet İnönü Cumhurbaşkanı ve Refik Saydam ise Başbakan idi.          YARIN DEVAM EDECEK..
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.