HATAY’IN ANAVATANIMIZ TÜRKİYE’YE KATILMASININ 85. YIL DÖNÜMÜ VE GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK (1)
Ancak, bu anlaşma ile TBMM Hükümeti, Hatay Türklerinin menfaatlerini koruyacak, Türkiye ile bağlarını güçlendirmede ve ileriki yıllarda Hatay’ın yeniden anavatan Türkiye’ye kavuşmasında, Türkiye’nin elinde önemli bir dayanak noktasını teşkil edecekti.
Nitekim, 15 Mart 1923 tarihinde Adana’ya gelen Mustafa Kemal Paşa, kendisini karşılamaya gelen Hataylılara “Kırk Asırlık Türk Yurdu Düşman Elinde Esir Kalamaz. Günü Gelecek Siz De Kurtulacaksınız” diyerek Hatay konusuna olan bakış açısını çok net bir şekilde ortaya koymuştur..
Gerçek şu ki; Hatay, I. Dünya Savaşı sonrasının çözümlenemeyen sorunlarından biriydi. 1516 yılında Osmanlı Devleti egemenliğine giren Hatay, stratejik anlamda çok önemliydi. I. Dünya Savaşı’ndan sonra hakimiyet, Türklerin elinden çıktı. Ancak, Türkiye Hatay’ı kendine katmak için büyük çaba gösterdi. Hatay savaşla değil, tamamen diplomatik başarı ile yeniden Türk topraklarına katıldı..
.. Gerilere dönüp bakacak olursak; Hatay, Osmanlı Devleti ve İtilaf Devletleri arasında 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondoros Ateşkes Antlaşmasından sonra Fransızlar tarafından işgal edildi. 20 Ekim 1921’de Türkiye’nin Fransa ile imzaladığı Ankara Antlaşmasıyla Hatay; Fransa Yönetiminde Suriye sınırları içerisinde kaldı..
..Ancak; bu anlaşmada yer alan hükümlere göre; büyük çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hatay’da özerk bir yönetim kurulacaktı. Türklere milli kültürlerinin korunmasında her türlü kolaylık sağlanacak ve Türkçe resmi dil olarak kullanılacaktı.. Bunun üzerine Fransa, Hatay ve çevresini “Kuzey Suriye Hükümeti” adı altında Milletler Cemiyeti’ne tescil ettirdi. Hatay, Özerk bir yönetim olarak uluslararası alanda kabul gördü..
..Fransa’nın, 1935’te Suriye ve Lübnan üzerindeki mandasını kaldırmasıyla birlikte bölgede dengeler değişti. Fransa, 09 Kasım 1936’da bölgedeki tüm haklarını Suriye’ye devretti. Ancak bu durum Türkiye’yi memnun etmedi. Türkiye, Ankara Anlaşması’nın ihlal edildiğini ifade etti. Sorun çözülemeyince konu Milletler Cemiyeti’ne götürüldü..
..Fransa’nın, Milletler Cemiyeti tarafından alınan bu kararı uygulamadaki isteksiz tavrı, Türkiye’nin önemli bir hamle yapmasına yol açtı ve de Türk Askeri, Hatay sınırına yığıldı. Ortaya çıkan bu yeni durum Fransa’nın olaya daha ılımlı yaklaşımına sebep oldu. Bunda Mustafa Kemal Atatürk’ün rolü çok büyüktü..
..Hatay sorununu çözmeye kararlı olan Atatürk, hastalığının ilerlemesine aldırmadan Mersin ve Adana’ya gitti. Türk Askerinin resmi geçit törenlerini yerinde izledi. Atatürk’ün amacı Suriye ve Fransa’ya gözdağı vermekti!..
..Atatürk’ün bu hamlesi, çok geçmeden işe yaradı. Fransa Hatay’a kendi Valisi yerine bir Türk Vali atayarak iyi niyet gösterisi yaptı. Sonraki aşamada Türkiye ile Fransa tekrar masaya oturdu. Yapılan anlaşma neticesinde Hatay’ın toprak bütünlüğü ve siyasi statüsünün ortak şekilde korunmasına karar verildi. Böylece 5 Temmuz 1938’de Türk Askeri Hatay’a girdi. Bu, tarihi bir dönüm noktası demekti..
..Kurmay Albay Şükrü Kanatlı komutasındaki Türk Tugayı sabah saatlerinde Payas’tan ve Hassa’dan sınırı geçerek Hatay’a ulaştı. Yıllar sonra Türk ordusunun Hatay’a ayak bastığı haberi halkı sokaklara döktü. Şehrin girişinde yaklaşık 100 bin kişilik kalabalık, Türk ordusunu bekliyordu. Türk Tugayı “Yaşasın Türk Askeri, Yaşasın Atatürk” nidaları altında şehre girdi. Kaynak: htps//www.sozcu.com.tr/2019/gündem/hatayin-turkiyeye-katilmasinin-ilk-adimi-81-yil-once-atidi-521869/
1921 tarihinde Sancak Halep’e bağlanmış, Suriye Devleti kurularak buraya bağlı özerk bir hal almıştır. Kaynak: Umar, 2004, s. 505), 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması ile beraber Türkiye bağımsız bir devlet olarak uluslararası ilişkilerde tanınırlığını tam anlamıyla sağlamıştır..
Gerilere dönüp bakacak olursak; 1923 Lozan Antlaşmasından sonra , Hatay meselesini ön plana çıkarmak için iç ve dış sorunların halledilmesini ve Avrupa’da siyasal konjoktürün elverişli bir duruma geldiğini gören Türkiye, Fransa’nın Suriye’ye bağımsızlık vermeye hazırlandığı 1936 yılında Hatay konusunu iç ve dış kamuoyunda yürütülen propaganda ile 1936 sonbaharından itibaren Türkiye’nin davası haline gelmiştir..
..Türkiye, Montreaux’ta kazandığı uluslararası hukuk yoluyla hak arama ve elde etme tecrübesini Hatay konusunda da çok iyi değerlendirmiş, önce Hatay’a bağımsızlık verilip Suriye’den koparılması, daha sonra anavatanımız Türkiye’ye ilhak edilmesi şeklinde cereyan eden iki aşamalı bir strateji izlemiştir..
..Nitekim Hatay sorununa toprak isteyerek değil, Suriye’ye tanınacağı gibi Hatay bölgesi için de bağımsızlık isteyerek işe başlamıştı. Milletler Cemiyeti çerçevesinde varılan uzlaşma sonucu imzalanan 1937 Antlaşması ile Hatay’ın “Ayrı Varlık” olduğu kabul edilmiş; Türkiye Hatay’ın bütünlüğünün teminat altına alınmasında bir anlamda devlet sıfatı elde etmiştir.
1937 Anlaşmaları, Hatay meselesinin çözümünde önemli bir aşama olmuştur. Milletler Cemiyeti çerçevesinde imzalanan antlaşma ile statü ve anayasanın uygulanmasında Fransa’nın çıkardığı güçlüklere rağmen, Hatay davasını bizzat yönlendiren Mustafa Kemal Atatürk; Türkiye’nin barışçı ve hukuka saygılı görünümü bozmadan aşama aşama yürütmeye özen göstermiştir..
Ancak, Mustafa Kemal Atatürk; diplomasinin tıkandığı noktalarda askeri kuvvete başvurabileceğini Fransa’ya hissettirmiş ve Fransa’nın çıkardığı engeller böylece adım adım aşılmıştır. Anavatanımız Türkiye’nin kararlı tavrı ve Avrupa Konjonktüründeki hızlı değişmeler, Fransa’yı Türk haklarını teslime mecbur bırakmıştır.
Sonuçta Tayfur Sökmen’in Cumhurbaşkanı, Abdurrahman Melek’in Başbakan olduğu her yönüyle; Türklerin hakimiyetinde bağımsız Hatay Devleti’nin 2 Eylül 1938 tarihinde kurulmasıyla , aslında Türkiye açısından sorun büyük oranda çözülmüştür.
..Avrupa Konjonktüründeki hızlı değişmelere paralel olarak da Türkiye’nin şartlarını kabul eden Fransa ile 23 Haziran 1939 tarihinde Hatay’ın Türkiye’ye bırakılmasına ilişkin anlaşma imzalanmış, ayni gün Hatay Meclisi Türkiye’ye ilhak kararı almıştır. 7 Temmuz 1939 tarihinde çıkarılan “Hatay Vilayeti Kurulmasına Dair Kanun” ile merkezi Antakya olmak üzere Hatay Vilayeti kurulmuştur..
..Türkiye’nin Hatay davasına sahip çıkarak kararlı bir politika izlemesi, Hatay sınırları dışında da nüfuzunu ve itibarını bir hayli yükseltmiştir. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türk devlet adamları, İkinci Dünya Savaşı’nın eşiğinde, Orta Doğu ve Balkanlar’daki güç dengesinde Türkiye’nin taşıdığı ağırlığı, yani jeopolitik konumunu çok iyi değerlendirmesini bilmiş; karşılık vermeden ve herhangi bir savaşa yol açmadan Hatay’ı elde etmeyi başarmışlardır..
..Bu sonucun elde edilmesini de sağlayan, hiç şüphesiz başından itibaren Hatay davasını şahsi meselesi olarak niteleyerek sahip çıkan ve Türkiye’nin politikasını uluslararası konjonktürü iyi tartarak belirleyen, kan dökmeden en son aşamasına vardıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmuştur.
Sonuç olarak; 2 Eylül 1938 tarihinde kurulan Hatay Devletinin anavatanımız Türkiye’ye katılma süreci Hatay Meclisinin 29 Haziran 1939’da oy birliği ile aldığı kararla tamamlanmıştır. Hatay, anavatanımız Türkiye’ye katıldığında İsmet İnönü Cumhurbaşkanı ve Refik Saydam ise Başbakan idi. YARIN DEVAM EDECEK..