İçimizdeki barış karşıtları ve anti çözümcüler

<p class="MsoNoSpacing"><span>Viyana mutabakatı ile Türk ve Rum halklarının iki ayrı bölgede toplanması nedeniyle, istenmesi durumunda Kıbrıs sorununun çözümü oldukça kolaylaştırılmıştır.</span></p> <p class="MsoNoSpacing"><span>Çünkü...

Abone Ol

Viyana mutabakatı ile Türk ve Rum halklarının iki ayrı bölgede toplanması nedeniyle, istenmesi durumunda Kıbrıs sorununun çözümü oldukça kolaylaştırılmıştır.

Çünkü asırlardan beri bir biri ile kaynaşmayan ve sürekli aralarında da rekabet, çatışma olan iki halkın kendi istekleri ile ayrılması, yan yana barış içinde ve dostça yaşamalarına olanak veren bir çözüm modelinin kabul edilmesini kolaylaştırmıştır.

1878 yılından sonra aralıklarla bir çok kez toplumlar arası çatışmalar ve kan dökmelere karşın 1974den sonra, adada barışın hiç bozulmaması ve her iki halkın yaşam kalitesinin geçmişe göre çok daha iyi düzeye çıkması, iki toplumluluğun ve iki kesimliliğin ne kadar isabetli olduğunu göstermektedir.

Zaten 1974den sonra iki halkın liderleri arasında kabul edilen tüm doruk anlaşmalarında da,iki bölgelilik ilkesinin kabulü, bu gerçeğin kavranmasından dolayıdır.

Hal böyle iken yaklaşık yarım asırdan beri sürdürülen toplumlar arası görüşmelerden sonuç alınamamış ve bir barış anlaşması yapılamamıştır.

Oysa artık gerçeklerin dikkate alınarak artık Kıbrısta sürdürülebilir ve bozulamayacak bir barış anlaşması yapılması gerekir.

Ancak bir yandan BM güvenlik konseyi daimi üyeleri ve Avrupa Birliğinin kayıtsız şartsız ve her koşulda Rum-Yunan yanlısı tutumu, öte yandan içimizde bazı kişilerin çeşitli nedenlerden dolayı,Rum ulusal tezlerine yardım ve destek sağlaması,Rumların adanın tümüne sahip olmak emelinden vazgeçmesini ve adil bir barış anlaşmasına yanaşmasını engellemektedir.

Bu nedenle Kıbrıs sorununun çözümü için:

1.Rumların makul bir barış anlaşmasını kabul etmesini engelleyen uluslar arası kuruluşlar, artık  bu hatalı tutumlarından vazgeçmeli;

2.KKTCde sözde barış ve çözüm yanlısı geçinen ve davamızı baltalamayı ilericilik sananlar, Rumların, adadaki varlığımızı sürdürmemize olanak verebilecek bir çözümü kabul etmemesi için cesaretlendirmekten vazgeçmeli.

Rum tarafının içinde bulunduğumuz koşullarda bizimle bir barış anlaşması yapmayacağının, toplumlararası görüşmelere de sırf zaman kazanmak amacı ile katıldığının bilinmesine karşın, hala daha  Kıbrıs Türk halkını çözüm masalları ile yanıltıp umutlandıran kişi, kuruluş ve siyasilerin iyi niyetlerinden kuşku duymamak mümkün değildir.

Hele  bazı kişi,kuruluş,siyasi partilerin ‘acil çözüm, hemen çözüm sloganını dilinden düşürmeyen ve  şimdiye dek tüm çözüm taslaklarını Rum tarafının ret ettiğinin bilinmesine karşın, çözümsüzlükten geçmişteki Türk liderlerini suçlayanlar, aslında Rumların makul bir barış anlaşmasına yanaşmalarını engellemektedir.

Ayrıca sanki ülkemizde savaş durumu varmış gibi, barış sloganını dillerinden düşürmeyenler de, Rum tarafının  makul bir barış anlaşmasını kabul etmemesinde cesaretlendirmektedir.

Hele,geçmişte yaşanan acı deneyimlere ve iki toplum liderleri ile uluslararası kuruluşların da iki bölgeli iki toplumlu çözüm şeklini benimsemelerine rağmen, birleşmeyi sağlayacak anlaşmaları savunanlar, sadece Rumların beklentilerini güçlendirmekte ve barış anlaşması yapılmasını engellemektedirler.

Dış güçlerin özellikle de her koşulda Rum ve Yunanistanın yanında olan devlet ve kuruluşların çözümsüzlüğü körüklemesini önlemek elimizde değildir.

 

Fakat ,makul bir barış anlaşması yapılmasını engelleyen içimizdeki sözde çözüm ve barış yanlısı kişi ve kuruluşları teşhir ederek, hiç olmazsa çözüm önündeki bir engelin etkisiz duruma getirilmesi mümkündür.