Kaç gündür, o fotoğraf gözümün önünden gitmiyor…
“Bina açma ve hırsızlık”la suçlanan üniversite öğrencisi kızın elleri kelepçeli fotoğrafı, aslında Kıbrıs’ın kuzeyindeki ceberrut “rejim”in suretidir…
Toplumun bu konuda gösterdiği tepki ve “hassasiyeti” belli ki polis de anlamamış…
Ceza Yasası’nın maddelerini sıralayarak “Genel uygulama bu…” şeklindeki açıklama büyük bir talihsizlik…
Bir kız öğrenciye kelepçe takılması, elbette bir “idari” uygulama…
Yasayla falan alakası yok…
Komutanın biri, “kelepçe takın” der, polis de takar…
İşte bu yüzden asıl utanması gerekenler idarede bulunan “siyasetçi”lerdir…
En başta da Ersin Tatar’ın, başında bulunduğu idareyi “gaddarca” görüntüleyen bu “ahmaklık”lara izin vermemesi gerekiyor…
Rahmetli Ecevit’in, “Kıbrıs’taki Türk polisinin belinde tabanca yok” diyerek bizi övdüğü günlerin yerine bu “garnizon” görüntüleri ile mi “eşit egemen” devleti tanıtacaksınız?
Dünya, elbette KKTC diye bir yapıyı tanımadı, tanımıyor ve tanımayacak…
Bu bir hayal bile değil…
Ama, Kıbrıs’ta en az Rumlar kadar eşit haklara sahip bir “Kıbrıslı Türk” toplumunun dünyada var olduğunu bu “görüntülerle” tehlikeye atıyorsunuz…
Kıbrıslı Türk toplumunu, polisi, adaleti, yargıyı, hepsini “çağdışı” polis devleti gibi sunuyorsunuz dünyaya…
Sonra da; BM bizim “eşit egemenliğimizi” ve “uluslararası statümüzü” tanısın diyorsunuz…
Büyük büyük laflarla, pohporozlukla, efelenmeyle “çağrılar” yapıyorsunuz BM’ye…
Boyunuza posunuza bakmadan, 200’e yakın devletin örgütüne “ayar” vermeye kalkıyorsunuz…
Birleşmiş Milletler mevcut “tezlerini” terk etsin, Tatar’ın, Zorlu Töre’nin, Ertuğruloğlu’nun “bağnazlıklarına” kulak versin istiyorsunuz…
Yemezler…
Nitekim yemediler…
Daha geçenlerde; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (GK) Ankara’nın dayattığı, Tatar’ın taşeronluk yaptığı bu “ayrılıkçı” politikaları bir kez daha yerden yere vurdu…
Türk tarafının “iki devlet” saplantısını zerre kadar ciddiye almadı…
BM’nin son açıklamasında, eski GK kararlarına bağlı olduğu, siyasal eşitliğe dayalı federal çözümü desteklediği bir kez daha, hem de bağıra bağıra söylendi…
Yani; Türk tarafının “iki devlet” ayrılıkçılığıyla boşa kürek salladığını tüm dünyaya ilan etti…
Anımsayalım: TC Cumhurbaşkanı Erdoğan BM kürsüsüsünden dünyaya çağrı yapmıştı…
“KKTC’yi tanıyın” demişti…
Var mı bir Tanrı’nın kulu bu davete icabet eden?
Hatta destek beyanında bulunan?
Milim ilerleme kaydedildi mi bu politikayla?
Elbette ki bunların hiçbirisi olmadı… Olmayacak da…
Yalnızca Tatar gibi, Zorlu Töre gibi, Ertuğruloğlu gibi politikacılar, “zart zurt” diyerek, efelenerek, BM’ye ve dünyaya meydan okuyacaklar, BRT ise bunların hezeyanlarını sabah akşam topluma sunacak ve tabii sesleri Sarayönü’nden ileriye gidemeyecek…
Her zaman öyle oldu… Şimdi de öyle oluyor…
BM’nin bu “ağır tokat” gibi açıklaması üzerine, önce Ertuğruloğlu, BM’yi kınadı…
Arkasından TC Dışişleri, BM’yi kınayan Tahsin Bey’i destekliyoruz dedi..
Arkasından Tatar ve Zorlu Töre, pohporozluk kokan açıklamalar yaptılar…
Topu birden “incir çekirdeğini” doldurmayı bile başaramadılar…
TC Dışişleri bizim adımıza konuşarak, açıklama yapıyor…
BM Güvenlik Konseyi gerçeklerden kopmuş, diyor.
Neymiş gerçek: Federal çözüm modeli, Kıbrıs Türk halkının iradesini yansıtmıyormuş…
“Federasyondan desteğimizi çektiğimizi” BM’nin anlamalıymış diyor TC Dışişleri…
Bu gerçeği idrak etmeleri gerekiyormuş.
Vay “idrak yoksunu” ABD…
İdrak yoksunu Fransa, İngiltere, Çin, Rusya…
Bu toplumun “federasyon”la ilgili “irade”sini referandumda tüm dünyanın gözleri önünde tescil ettiğini bilmiyor mu TC Dışişleri…
Eroğlu- Anastasiades’in 11 Şubat 2014’te imza attığı anlaşmayı bilmiyor mu?
Son yerel ve ara seçimlerde “iki devlet” diyenlerin hezimete uğradığından haberi yok mu?
Diplomaside, “önkoşul” koymanın, bir ülke için dünya gözünde prestij kaybetmek anlamına geldiğini, masadan kaçan tarafın suçlandığını bilmiyor mu?
Bunca yıldır TC Dışişleri’nin “özenle” koruduğu bu gibi prensiplerin, şimdi apaçık biçimde meydan okurcasına seslendirilmesinin yaratacağı tahribatı görmüyor mu?
Tabii, bir BM üyesi devlet böyle konuşunca, bizim “üç silahşörler” de şımarık çocuk edasıyla sopa sallıyor dünyaya…
Güvenlik Konseyi’ne meydan okuyor… İrademize saygı duy diyor…
“izolasyon” edebiyatı yapıyor…
BM Rumlar sizi kandırdı diyor…
Yani; ABD, Rusya, Fransa hepsi ahmak…
Hepsi bize düşman…
Bu ülkelerin hepsinin idrak sorunu var…
Bizi anlayamıyorlar…
Doğruyu sadece Tatar görüyor…
Zorlu Töre görüyor…
Tahsin Ertuğruloğlu görüyor…
Bakınız, Sayın Tatar, geçen gün emeklilere ne demiş?
“İki devletli çözüm algısı giderek yerleşmektedir.”
Demek ki bütün dava, bir “algı” yaratmada…
Sanki bizi bütün dünya anladı, sanki birileri bizi tanımaya çalışıyor…
Aslında bunların hiçbirisi yok…
Kocaman bir yalan rüzgârı içinde debelenip duruyoruz…
Topluma, yakası açılmadık kocaman yalanlar söylüyorlar…
“Türkün Türk’e propagandası”ndan başka bir şey değildir yapılan…
Üstelik bu “propaganda” ikide bir dünyadan tokat yiyor…
BM’nin son “şamar”ı akıllarına başlarına getirir mi?
Asla…