İsviçre’nin Crans Montana kasabasında 10 gün boyunca sürdürülen Kıbrıs müzakerelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından şimdilerde bundan sonra ne olacak soruları gündeme gelmeye başladı.
Öncelikle Kıbrıs’ta BM parametreleri çerçevesinde siyasi bir çözüme varılamayacağı kabul edilmelidir. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres bile çözüm sürecinin bu şekilde sonuçlanmasını önleyememiştir. Guterres’e düşen görev Rumların uzlaşmaz tutumu nedeniyle görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlandığını, bunun yanı sıra Anastasiadis’in Yunanistan Başbakanı Kocias’ın onayı ile görüşme masasını terk ettiğini açık bir dille dünya kamuoyunun bilgisine getirmesi gerekmektedir. Anastasiadis’in şımarıklığına artık dur deme zamanı gelmiştir…
Gelinen noktada BM parametreleri temelinde müzakere süreci tükenmiş ve başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu sonuca gerçekçi bir açıdan bakıldığı zaman bu noktada Rum liderliğinin Kıbrıs sorununun siyasi çözüme acilen ihtiyacı olmadığı ve zamana oynadığı çok rahat görülmektedir.
KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı, Cuma günü düzenlediği basın toplantısında kendi neslinin bu parametreler çerçevesinde son denemesinin başarısızlıkla sonuçlandığını vurgulamış ve sürecin tükendiğini ilan etmiştir.
Müzakereler yeniden başlayamaz. Kıbrıs Türk halkının daha fazla zaman kaybetmeye tahammülü yoktur. Yeni bir politika izlenmeli ve geleceğimizi iki, iyi komşuluk ilişkileri üzerine kurmalıyız. Kıbrıs Türk halkı kendi yoluna devam etmelidir. Kıbrıs Türk halkı olarak Kıbrıs’ta bir KKTC gerçeğinin var olduğunu öncelikle kabul etmek ve de birlik ve beraberlik içinde hareket etmek durumundayız.
1968 yılından beri federal devlet çatısı altında bir siyasi çözüme varmak için mücadele verdik. ama olmadı. Rum liderliği buna izin vermedi. Rum liderliği Kıbrıs Türk halkını aklı sonra küçümsedi ‘azınlık’ olarak kabul etti ve de ikinci sınıf vatandaş durumuna koymaya çalıştı..
Kıbrıs Türk halkının tüm iyi niyetine rağmen Rum-Yunan ikilisinin tutumu nedeniyle Crans Montana Kıbrıs Konferansı da başarısızlıkla sonuçlandı. Kabul etmek durumundayız ki Federasyon oluşturma çabaları sona ermelidir. Hiçbir kimse ve hiçbir makam Kıbrıs Türk halkını Rumlarla bir çatı altında siyasi bir çözüme zorlayamaz, zorlamamalıdır. Kıbrıs Türk halkı buna izin vermemelidir.
Kıbrıs Türk ve Rum halkları bağımsız ve egemen iki devlet olarak, iyi iki komşu olarak yan yana yaşamalıyız. Gelecek nesillere iyi bir gelecek bırakabilmek için KKTC’ne sahip çıkmalıyız, yaşamasını ve tanınmasını sağlamalıyız..
Kıbrıs Türk halkı olarak self-determinasyon hakkımızı kullanarak 15 Kasım 1983’te ilan ettiğimiz KKTC’ne sahip çıkmalıyız. Gelin hep beraber KKTC’nin tanınması için mücadele edelim. 541(1983) ve de 550(1984) sayılı BM Güvenlik Konseyi kararlarının kaldırılması için mücadele edelim anavatanımız Türkiye ve dostlarının yardımıyla bu olumsuzluğa son verilmesini sağlayalım ve de Rum’un idaresi altına girmemek , Rum’un azınlığı olmamak için mücadele verelim. Rum’un azınlığı olmak için bir 50 yıl daha görüşme masasında oturmaya devam edemeyiz..
Kıbrıs’taki gerçekler kabul edilmelidir. 43 yıldan beridir iki ayrı bölgede ve kendi yönetimleri ve devlet çatısı altında yaşayan her iki halkın; Rum-Yunan ikilisine destek veren büyük güçlerin zoruyla birleştirmeye çalıştırılmasına devam edilmesi yapılan hataların en büyüğü olacaktır.
KKTC limanlarının uluslararası trafiğe açılması için, uzun yıllardan beri devam eden ambargoların ve izolasyonların kaldırılması için Kıbrıs Türk halkı olarak, KKTC’nin Siyasi Partileri, Meclisi, Hükümeti, Başbakanı ve Cumhurbaşkanı olarak anavatanımız Türkiye ile işbirliği içinde mücadele vermeliyiz.
Kıbrıs Türk halkı bugünlere kolay gelmedi. Kıbrıs Türk halkı bu vatan topraklarına sahip çıkma adına bugüne kadar büyük mücadeleler verdi ve bundan sonra da bu mücadelesine farklı platformlarda devam edecektir. Kıbrıs Türk halkı olarak bu topraklarda var olmaya devam edebilmek için, çocuklarımıza, torunlarımıza iyi bir gelecek hazırlayabilmek için öncelikle bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ne sahip çıkmalıyız…
Önümüzdeki süreçte yapılması gerek çok şeyler vardır. Gerek anavatanımız Türkiye ve gerekse uluslararası toplum ile ilişkilerimizi gözden geçirmek ve yeniden şekillendirmeliyiz. Kıbrıs Türk halkı çaresiz değildir. Hiç kimse Kıbrıs Türk halkının geleceği konusunda umutsuzluğa kapılmamalıdır. Kıbrıs Türk halkı özgüvenini kazanması için gerekli adımlar atılmalı ve KKTC’nin tanınmasının BM’nin gündemine getirilmesi sağlanmalıdır…
İki iyi komşu olmak varken Birleşik Federal Kıbrıs da neyin nesi?