CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ABD'daki Sosyalist Enternasyonal Prezidyum Toplantısına katıldı. Toplantı sırasında Kıbrıs Barış Harekatı'nı 'işgal' olarak nitelendiren Kıbrıs Rum Kesimi AKEL Partisi Genel Sekreteri Stefanos Stefanou'ya tepki gösterdi.

Özel, bu durumu kabul edemeyeceğini belirterek toplantı salonundan ayrıldı. Stefanou’nun konuşması bittikten sonra salona gelip söz alan Özel; " Barış Harekatı Hem Türklere hem Rumlara barış getirmek için yapıldı" dedi.

Öte yandan Birleşmiş Milletler 79’uncu Genel Kurulu nedeniyle temaslarda bulunmak amacıyla New York’ta bulunan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, New York’taki Türkevi’nde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’i kabul etti.

Kıbrıs Milli Davası’nda birlikte hareket edildiğini anlatan Tatar, New York’ta gerçekleştirilen Sosyalist Enternasyonal Toplantısı’nda AKEL temsilcisinin, Türkiye’nin Kıbrıs’ta işgalci olduğunu ileri sürmesi nedeniyle Özel’in önce salonu terk etmesi ardından cevap vererek tepki göstermesinin kendisini mutlu ettiğini ifade etti.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’ta işgalci olmadığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Tatar, “Bunu söyleyenler gaf işlemektedir. Türkiye Cumhuriyeti 50 yıldan beridir Kıbrıs’ta barışın, huzurun ve güvenin teminatıdır. Kıbrıs Türklerine ve Kıbrıs Rumlar’ına barış gelmiştir. 50 yıldan beridir kimsenin burnu kanamamıştır” ifadelerini kullandı.

“Osmanlı öncesi Kıbrıs'ta Türk köleler vardı” “Osmanlı öncesi Kıbrıs'ta Türk köleler vardı”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel de konuşmasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı ve CHP Başkanlığı koltuğunu miras bıraktığını aktaran Özgür Özel, genel başkan seçildikten sonra ilk yurt dışı ziyaretini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yaptığını, Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50’nci yılında ise ikinci ziyaretini gerçekleştirdiğini ifade etti.

Dünyanın 77 ülkesinden temsilcilerin yer aldığı Sosyalist Enternasyonal Toplantısı’nda gündem başkayken, AKEL temsilcisinin Türkiye’nin işgali ile ilgili bir ifade kullandığını dile getiren Özel şöyle konuştu:

 “Dün (önceki gün) biz çok uluslu bir toplantıdaydık. Sosyalist Enternasyonal'in, dünyanın 77 ülkesinden temsilci partileri var, o toplantıda aslında çok da beklemediğimiz bir şekilde -çünkü toplantının gündemi bambaşka bir gündemdeyken- KKTC'nin adı anılmaksızın Güney Kıbrıs AKEL Partisi'nin yetkilisi, ‘Türkiye’nin 1974’te başlattığı ve süren işgal’ diye bir ifade kullandı -ve maalesef üzülerek ifade edeyim- hepimiz birbirimize baktık o anda ve baktım ki salonda böyle bir ifadenin kullanılmasında kimse kaşını kaldırıp atmıyor, onun üzerine dışarıya çıktık. Hızla terk ettik salonu. Konuşmasının bitmesini bekledik. Bittikten sonra söz alıp söylememiz gerekenleri söyledik. Türkiye'nin kuvvetli ve kimsenin aslında inkar edemeyeceği haklı tezlerini bir kez daha söyledik orada. Bizim oraya barış götürdüğümüzü, işgale niyetimiz olsa karşımızda hiç direnemeyecek haldeyken onlar, adanın tamamını alabileceğimizi ama o günden bugüne de çok uluslu toplum ne bekliyorsa Kıbrıs Türkü'nün ve Türkiye’nin yerine getirdiğini ama anlaşmazlıkların, uyuşmazlıkların sebebinin başkaları olduğunu ifade ettik. Bu hem Türkiye'de hem çok sayıda siyasi muhatabımız nezdinde önemli bir etki yarattı.

Sonrasında Sayın Büyükelçimiz, Sayın Genel Başkan Yardımcım yaptığımız bütün temaslarda bunun bizim tutumumuzu aslında Türkiye’nin bu tezlere karşı dünyanın neresinde olursa olsun hem reaksiyoner hem diplomasiyi kullanarak hem gerekli tepkiyi göstererek bu söylemleri olağanlaştırmamak lazım yani Türk ordusuna işgalci dendiğinde veya işte Kıbrıs Barış Harekatını hukuk dışı bir hareket olarak ifade edildiğinde, uluslararası hukuk alanında mahkum edilmeye çalıştığınızda tüm gündemleri terk edip bu konuda bir rıza üretene kadar o gündemi kendi tezlerimizle meşgul etmemiz lazım.”

Biz Kıbrıs meselesinde Kıbrıs’ın iç işlerine karışmamayı, Kıbrıs’ın kararlarını Kıbrıslıların vermesini, Kuzey Kıbrıslıların vermesini, oradaki konularda ancak bizim herkesle olan dostluğumuzun, Kıbrıs içinde kolaylaştırıcılık olmasını düşünürüz. Sizin hem bizim geçmiş ziyaretlerimizde hem bugünkü konuşmanızda da ifade ettiğiniz yaklaşımlar son derece kıymetli. Biz bu çizgimizi muhafaza etmeye devam edeceğiz.

Bugüne geldiğimizde bu mevcut statükoyu işte defacto bir durum olarak tecrübe durumu da bambaşka kendi tezlerine göre tarif edenlerin tezlerine teslim olacak halimiz yok. Hep birlikte tarihin doğru tarafında duruyoruz. Tezlerimizi güçlü savunduğumuz, kendi gücümüzün farkında olduğumuz ve diplomasiyi sonuna kadar zorlandığımız ve Atatürk'ün gösterdiği yönde kişisel değil kurumsal ve güçlü ilişkileri tesis ettiğimiz, sabırla, ısrarla ve inatla bunu sürdüğünüzde burada çok güzel kararların alınacağını, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklı davasının er ya da geç hak ettiği noktaya ulaşacağına yürekten inanıyoruz.”