Seyahat

İstanbul’un Yer Altındaki Gizemli Dünyası

Binlerce yıllık mirasın yankıları ilk yer altından duyulur. İstanbul’un meşhur yer altı sarnıçları da tarihi mirasın izlerini günümüze aktarıyor. İstanbul’un gizemine ışık tutan yer altı sarnıçları eski dönemlerde devrin su ihtiyacını karşılayabilmek için inşa edilmiş.

Abone Ol

 

Binlerce yıllık tarihe sahip bu kadim şehrin kültürel hazineleri arasında yer alan su sarnıçlarının sayısının 100’e ulaştığı biliniyor. Bu sarnıçlardan bazıları aktif ziyarete açıkken neredeyse büyük bir kısmı ziyarete kapalı ve restorasyon süreci devam ediyor. Sizin için İstanbul’un yer altındaki gizemli dünyasını yansıtan 6 sarnıcı bir araya getirdik. İstanbul’un sarnıçları bize ne anlatıyor? İstanbul’da restorasyonu tamamlanan sarnıçlar hangileri? Kentte kaç sarnıç bulunuyor? Detayları birlikte keşfedelim.

1. Yerebatan Sarnıcı

Listemizin ilk sırasında yer alan Yerebatan sarnıcı uzun bir restorasyon sürecinin ardından geçtiğimiz aylarda tekrar ziyarete açıldı. Açıldığı günden bu yana büyük bir ziyaretçi akınına uğrayan büyüleyici sarnıç, kentin en önemli kültür varlıklarından biri kabul ediliyor. Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından yaptırılan bu görkemli yer altı sarnıcı, suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen mermer sütunlar sebebiyle halk arasında “Yerebatan Sarayı” olarak da isimlendiriliyor.

Latincede “Cisterna Basilica” olarak adlandırılan yapının bulunduğu yerde daha önceleri Stoa Bazilikası yer aldığı için kimileri burayı “Bazilika Sarnıcı” olarak da isimlendiriyor. 80.000 ton su depolama kapasitesiyle şehrin en büyük kapalı sarnıcı olan ve diğer kapalı sarnıçlardan daha fazla devşirme taşıyıcı elemana sahip olmasıyla dikkat çeken Yerebatan Sarnıcı oldukça etkileyici bir görsel şölen sunuyor.

Öte yandan yaklaşık 1000 m2 alanı kaplayan; uzunluğu 140 metre, genişliği 70 metre olan dikdörtgen biçimli devasa yapı bir efsaneye de tanıklık ediyor. Yerebatan’ın en önemli simgesi olan Medusa başı bu efsanenin ana karakteri. Roma heykel sanatının en özel örneklerinden biri olan ve ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan Medusa başlarına ait efsanelerden biri ise şöyle:

Medusa; simsiyah gözleri, uzun saçları ve güzel vücuduyla övünen bir kızdır. Medusa, Zeus’ un oğlu Perseus’a aşıktır. Öte yandan Athena da Perseus’u seviyor ve Medusa’yı kıskanıyordur. Bu yüzden Athena, Medusa’nın saçlarını tıpkı bir yılana çevirir. Rivayet odur ki artık Medusa’nın baktığı herkes, taşa dönüşecektir. Daha sonra Perseus, Medusa’nın başını keser ve onun bu gücünden yararlanarak pek çok düşmanını yenmeyi başarır.

2. Binbirdirek Sarnıcı

Listemize meşhur Binbirdirek Sarnıcı ile devam ediyoruz. Sarnıç 64 m X 56 m toplamda 3584 m2 büyüklüğünde ve 224 sütunuyla, Yerebatan sarnıcından sonra gelen İstanbul’un ikinci büyük su sarnıcıdır. Bizans kayıtları eserin 4. yüzyılda yapıldığına işaret eder. Bizans İmparatoru Konstantin’in Romalı senatörü Philoksenos tarafından yapıldığı için Philoksenos Sarnıcı olarak adlandırılan sarnıcın içindeki su zamanla kuruduğu için 16. yüzyıldan sonra sarnıç depo olarak kullanılmıştır. 

Tarihi sarnıç çoğunlukla üst üste konulmuş sütunlardan oluşuyor ve hiçbir işlemenin bulunmadığı piramit şeklinde taçlarla birbirine bağlanıyor. Yapının duvarları kalın tuğla tonozlardan oluşmuştur.

Sarnıçtaki sütunlar, üst üste bindirilmiş iki gövdeden meydana geliyor, üstlerinde hiçbir işleme bulunmayan kesik piramit biçiminde başlıklar yer alıyor. Sütun gövdelerine işlenmiş Yunan harflerinin, sarnıcın yapımında çalışan ve sütunları işleyen taşçıların işaretleri olduğu kaydedilir.

Sarnıç, hipodromun batısında yer alır. Günümüzde bir galeriye bağlı olan sarnıç, küçük satış reyonları kafe ve sergi alanlarından oluşuyor. Sarnıcın ortasında yer alan, sütunların orijinal boyunun görülebildiği çukur bölüm, restorasyon sırasında düzenlenmiştir.

3. Fildamı Sarnıcı

Osmaniye Veliefendi’de konumlanan Fildamı, Bizans zamanındaki İstanbul’un dört büyük açık sarnıcından biri. Fildamı adının tam olarak nereden geldiği bilinmemekle beraber Bizans’ın altın çağı olan V-VI. yüzyıllarda inşa edildiği tahmin ediliyor.

Bizans’ın son dönemlerinde, ordu ve saraya ait fillerin bu sarnıçta barındırılmış olması nedeniyle sarnıca böyle bir ismin konduğu fikri gerçeğe en yakın rivayet olarak kabul ediliyor. Sarnıç duvarlarının nişlerle beraber kalınlığı 7 metre, yüksekliği ise 11 metreye ulaşıyor. Duvarlar aşağıdan yukarıya doğru 7 sıra taş, 7 sıra tuğla kuşak şeklinde örülerek tamamlanmış.

Tuğla kuşaklar beşer tuğla sırasından inşa edilmiştir. Osmanlı döneminde, bu sarnıçta ordu ve saraya ait fillerin barındırılmış olduğu fikrinden söz ettik. Bizans açık sarnıçlarının günümüze kadar gelmiş en dikkat çeken ve en sağlam örneğini oluşturan 127.00 m x 76.00 m uzunluklarındaki Fildamı Sarnıcı’nın Bakırköy’deki Magnaura ve Jucundianae saraylarına su sağladığı biliniyor.

4. Aetius Sarnıcı

İstanbul’un gizemli sarnıçlarından biri olan Aetios Sarnıcı, Bizans döneminde İstanbul’da önemli bir su deposu görevi görüyordu. Bir zamanlar en büyük Bizans sarnıçlarından biri olan bu tarihi yer günümüzde futbol stadyumu olarak kullanılıyor. 1928’den beri ‘Karagümrük stadyumu’ veya, ‘Vefa stadyumu’ olarak biliniyor. Sarnıç aktif olduğu dönemlerde, 244 m uzunluk, 85 m en ve 14 m derinlik gibi etkileyici boyutlarda bir açık hava sarnıcı görevi görüyordu. Bilinen adıyla Aetios Sarnıcı, 20.81028096 m² alanıyla dört Amerikan futbol sahasını kolaylıkla çevreleyebilirdi.

Günümüzde duvarlarla çevrili olan ve Fatih ilçesinde konumlanan büyük sarnıç tasarımının MS 5. yüzyılın ilk yarısına, İmparator II. Theodosius’un hükümdarlığı dönemine ait olduğu tahmin ediliyor.

Aetios Sarnıcı, çevreye uyum sağlaması açısından kentin ana geçiş yoluna paralel biçimde tasarlanmıştı. Sarnıç aynı zamanda MS 4. yy da inşa edilen 971 m uzunluğundaki devasa Roma su taşıma sistemi Bozdoğan Kemeri’nden de su tedarik ediyordu. Tarihi yapı, 5.20 metrelik istinat duvarları ile 66 ile 79 milyon galon su tutma kapasitesine sahipti.

5. Zeyrek Sarnıcı

Listemize İstanbul’un en büyük üçüncü sarnıcı olan Zeyrek Sarnıcı ile devam ediyoruz. Sarnıcın turizme kazandırılması amacıyla büyük bir restorasyon dönemi sürdürülüyor. Bizans döneminden günümüze dek gelebilen Zeyrek Sarnıcı, Pantokrator Manastırı’nın sarnıcı olarak biliniyordu. Kısmen toprak üzerinde olduğu için diğer sarnıçlardan ayrılan etkileyici yapı, Bizans İmparatoru II. İoannes Komnenos tarafından inşa ettirilmiştir.

Sarnıç aynı zamanda Tarihi Yarımada’nın önemli kalıntıları arasında yer alıyor. Atatürk Bulvarı’nda bulunan Zeyrek Sarnıcı’nın turizme kazandırma çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. Sarnıcın bir diğer adı Pantokrator olarak biliniyor. Kadim şehir İstanbul’un yer altı gizemine ışık tutan sarnıçlardan biri olan Zeyrek Sarnıcı yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olmaya hazırlanıyor.

6. Şerefiye Sarnıcı

İstanbul’ın sarnıçları listemizin sonuna geldik. Yaklaşık 1.600 yıllık geçmişiyle İstanbul’un Tarihi Yarımada içerisinde bulunan en eski su yapılarından olan Şerefiye Sarnıcı’nın, bir yapım kitabesine ulaşılamamakla birlikte mimari özelliklerinden yola çıkılarak 2. Theodosius (408 – 450) döneminde yapıldığı tahmin ediliyor.

İstanbul’un su kaynaklarının yetersizliğinin yanı sıra nüfus yoğunluğu ve yaşanan kuşatmalar nedeniyle, suyun depolanacağı yapılara ihtiyaç duyulur. Yüzyıllar boyunca şehrin su depoları olarak açık ve kapalı sarnıçlar kullanılırken; Şerefiye ve Yerebatan gibi görkemli kapalı sarnıçların ağırlıklı olarak Büyük Saray, Nymphaeum ve Zeuksippos banyolarına su sağladığı öngörülüyor.

Yaklaşık 24 metreye 40 metre bir alan üzerine inşa edilen ve tavan yüksekliği 11 metreyi bulan Şerefiye Sarnıcı’nın içinde 45 adet yelken tonoz ve 32 adet sütun dikkat çekiyor. Üzerlerinde impost bloklar taşıyan Korinth üslubundaki başlıkların tümü sarnıca özel olarak Marmara Adası mermerinden hazırlanmıştır. Başlıklar akantus (ayı pençesi) yaprakları ile bezeli halde göze çarpar. Yapının iç duvarları su geçirmez sıva ile kaplanmıştır ve köşeleri su basıncına dayanması için kavisli biçimdedir. Görkemli sarnıcın duvar kalınlığı ise yaklaşık 2,5 metredir.