İYİLİKLE KÖTÜLÜĞÜN ÇATIŞMASI

Abone Ol

            Görüldüğü üzere dünya var oldu olalı insanlar kavga ediyor, ülkeler silahlarıyla savaşıyor.  Bu kavgaların kökünde eskiye dayanan kinler ve öfkeler vardır.   Tabii ki dini kavramlar da işin içine girince, halklar arasındaki çelişki ve mücadelenin boyutu, dinler karmaşasında yerini alır.
            Esasında bütün mesele iyi olmak ve iyilik yapmaktır.
            Bazı insanlar düşünebilir...
            “Bütün işimiz bitti şimdi iyilikle mi uğraşalım?” diyebilirler.
            Yani siz iyiyseniz, karşınızdaki de iyi olur.  Bu ifadeler gerçekte insan olmayı ve insani değerleri anlatır.  Kimsenin hakkı yoktur böyle düşünmeye.  Lakin o soruyu soranın da kafasında bazı tilkilikler vardır demektir.
            Hani bir söz vardı ta çocukluk günlerimizden. Rahmetli annem hep bu sözü bize hatırlatır ve iyiliğin yolunu gösterirdi.
            “Oğlum sana vurana, ekmekle karşılık ver.  Senin yanağına vurana, bu kez öteki yanağını göster” derdi.
            Sadece bu iki anlamlı ifade üzerine belki de bir kitap yazabilirim yorumlarımla.
            Bir de şu söz var aklımda...
            “Daima ekmeğini ihtiyaçlılarla bölüş.”
            Sokaklarda ihtiyaçlı insanları görünce annemin o sözleri aklıma gelir.
            İnsanlar neden kavga ederler?
            Eskiden hayatımızda büçük torbalarla dilenen insanlar vardı.  Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra.  O küçük torbalar, sadaka vermeyenlerin bir kaç dilim ekmek vermeleri içindi.  O dilencileri hatırlıyorum...  O torbayı omuzlarına vururlar ve kapımızı çalarlardı.  Yemek saati ise o dilenciye bir tabak yemek koyardı rahmetlik annem.  Bir gün bir dilenciye sormuştum, her gün bu topladığın bu kadar ekmeği ne yaparsın, diye.  O da bana “Lokantalara veririm” demişti.  Bu da iyiliği bir başka şekli.
            Dualar ve hayırdualar insanlar içindir.  Maddi ve manevi destek açısından işte Vakıfların misyonu oydu.
            Evvel zamandan başlayan ve geniş bir yelpazede önümüzde bulduğumuz Vakıflar, şimdi daha da organize biçimde insanların hayatına dokunuyor.
            21 Aralık 1963 olayları sadece insanların göçünü yaşamadı.  Malı güneyde veya Rumların kontrollarındaki bölgelerde kalan Vakıf malları yüzünden, bu kurumun da çok büyük zararlara düçar olduğunu görürüz.  Lakin harekattan sonra bu zararlar telafi edilmiştir.
            Eski insanlar mallarını çocuklarına vermezler, Evkaf’a vakfederlerdi, satmamaları için.
            Tanıdığımız çok maldar bir aile vardı.  O ailenin bir kızları evlenmiş, iki kızları da evde kalmıştı.  Evde kalan o iki kız koca bulmak için mallarını satabilirler düşüncesiyle babaları onların adına Evkaf’a vakfetmişti. “Büyükten büyüğe” dediğimiz olay, evlatların en büyüğü ölünceye kadar o maldan yararlanır, o da ölünce ailenin en büyüğüne geçer yararlanma hakkı.  Kısaca o mallar nesilden nesile gider.  “Vakıf malları satılamaz” ilkesine göre, vakfedilen mallar hep Evkaf’ın tasarrufunda kalır.  Evler, bahçeler, hanlar, hamamlar ve daha bir sürü mal...
            Elimde bir broşür var şu anda. Vakıflar tarafından basılan bir broşür.
            Resimlerle zenginleştirilmiş Vakıflar’ın geçmişi anlatılıyor.
            O broşürün sekizinci sayfasında öyle bir başlık görüyorum.
            “450 yılı aşkın geçmişimizle, halen devam edebilen bu medeniyet nasıl inşa edildi?  Osmanlılar Kıbrıs’ta tüm dünyaya örnek olacak bir sevgi, saygı ve iyilik medeniyeti kurdular.  O kadar sağlam ve güçlü bir vizyonla kurdular ki, 450 yılı aşkın  senedir devam ediyor.”
            Çok doğru bir tanımlama...
            Muhteşem yüzyıl dizisini izlerken hep padişahın hangi çocuğunun Kıbrıs’ı feth ettiğini düşünmüşümdür.  Nitekim tarih bilgimi pekiştirdim o diziyle.  Muhteşem Süleyman’ın oğullarından II. Selim bizim hayatımıza dokunan padişah oldu.
            Kıbrıs’ta ilk kurulan vakıf da, onun adınadır.
            İlerleyen yıllarda ne gibi vakıflar kuruldu, iyilik üzerine, bir düşünelim ve onlara bakalım.
            Bunlardan birkaç örnek verecek olursak pek çok ilginç vakıflar olduğunu görürüz.
            Bakınız neler varmış...
            -Hastalara İlaç Yapan Vakıf.  (ki bu vakıf çağımızın ilaç uygulamaları ile örtüşüyor.)
            -Hastalara Evinde Bakım Hizmeti Sunan Vakıf.
            -Çiftçilere Tarım Aletleri  Temin Eden Vakıf.
            -Yaz günerinde Soğuk Su Dağıtımı Yapan Vakıf.
            -Yaz ve Kış Aylarında insanların İstirahatı için Kamp Tesis Eden Vakıf.  (Bu da o zaman ismi bilinmeyen turizm hareketinin ta kendisidir.
            Ve daha akla gelebilecek dünya kadar vakıf malları...