İzzet-Rıza Yalın ve gazetecilik

Abone Ol

Son yıllarda, ülkemizde kitap yayıncılığı konusunda ciddi bir artış gözlemleniyor…

Şiir, öykü, deneme ve roman gibi “edebiyat” ürünleri yanısıra, yakın tarihimizi kendi dünya görüşleri doğrultusunda yorumlayan, “anı” yoğunluklu eserler de üretiliyor…

Özellikle; toplumda şu ya da bu ölçüde sorumluluklar üstlenmiş, iz bırakmış kişilerin “biyografi”leri çok dikkatimi çekiyor…

Birçok değerli insanımız, sağlığında “anı”larını yazmayı, geç olsa da başarabildi…

Bunların başında Rahmetli Rauf Denktaş geliyor tabii…

Son zamanlarda; Emir Ali Başar’ın, Dr. Erdoğan Mirata’nın, Hakkı Atun’un, Dr. Kaya Bekiroğlu’nun, Dr. Ayten Berkalp’in, Erdem Oskar’ın, Ahmet Sanver’in ve daha nicelerinin biyografik formattaki “anı”ları toplumsal belleğimize çok ciddi katkılar yaptı…

Ancak, ne yazıktır ki, birçok insanımız da, yaşanmışlıkları ve anıları ile birlikte bu dünyadan ayrıldılar…

Toplumun yakın tarihinde önemli roller üstlenmiş kişilerin yaşam öykülerini ve anılarını, toplumsal yaşama katkılarını kitaplaştırma çabalarını da büyük bir takdirle izliyorum…

Sevgili Ahmet Tolgay bu konuda ciddi çabalar sergiliyor ve kalıcı çalışmalar ortaya koyuyor…

Bu konuda ciddi araştırmalar yaparak Ziya Rızkı’nın yaşamını üç kocaman kitapta kalıcılaştıran Halil Sadrazam da büyük bir iş başardı…

Son dönemlerin dikkate değer en nitelikli çalışması ise “Yarım Kalmış Bir Yaşam: Dr. Burhan Nalbantoğlu” kitabıdır… Benzerlerinden kendisini farklı kılan formatı ve içeriği ile bu kitabın yazarları Özgül Gürkut Mutluyakalı ile Damla Soyalp’i içtenlikle kutluyorum…

Tüm bu “çaba”lara geçtiğimiz günlerde eklenen bir “okkalı” çalışmadan söz etmek istiyorum…

Bizim neslin “abi”lerinden İzzet-Rıza Yalın’ın oğlu, ABD’de yaşayan Fevzi Yalın, babasının “anı”larını ya da “biyografi”sini değil, ortaya koyduğu medya ürünlerini kitaplaştırdı…

“Beraber Güldük, Beraber Ağladık” adını taşıyan kitap tam 500 sayfa…

Kitabı; iki bölüme ayırmak mümkün… Birinci bölümde, Yalın’ın ta 1955’lere uzanan radyoculuğunun en faal yıllarında BRT’de yayımlanan programlarına ilişkin özetler yer alıyor…

Düşünün bir kez… 1964 yılından 1981’e kadar Yalın; birçok başka programlar yanında “Geçmişten Sesler” adında bir radyo programı yapıyor…

Alpaslan Türkeş’ten, Müşfik Kenter’e; İhsan Sabri çağlayangil’den, Fadıl Korkut’a, Derviş Manizade’den, Ümit Yaşar Oğuzcan’a kadar yüzlerce kişiyle radyo söyleşileri yapıyor…  

1964 döneminin sıcak çatışma günlerinde, adanın her yanından gelen öldürme ve kayıp olaylarını mikrofonlara taşıyor, göz şahitlerini bulup konuşturuyor…

Lefkoşa Hastanesi’nde yaşanan ablukayı, Tahtakale olaylarını, Ermu ve Kumsal olaylarını, Kaymaklı’dan Hamitköy’e göçü, Mağusa’daki kurşuna dizme olaylarını, Beşparmaklar’daki çatışmaları, Cengiz Topel’in uçağının düşürülmesi gibi sımsıcak konuları işliyor…

Olayların canlı tanıklarına mikrofon uzatıyor… Bir savaş muhabiri gibi cephelerden haberler aktarıyor, askerlerin komutanları ile konuşuyor…

Öte yandan araştırmaya dayalı iddialı programlar da üretiyor… Kıbrıslı Türkler’in Atatürkçülüğünü, Çanakkale tutsaklarının Mağusa’daki günlerini soruşturuyor…

Sarayönü’ndeki yemişçi Osman Gezer’den, yoğurtçu Ahmet Zilci’ye, Leymosunlu Berber Halil’den, Hammal Arap Ahmet’e kadar halktan kişilerle bu konuları konuşuyor, birçok yaşanmışlığı gün yüzüne çıkarıyor…

Programlarını şiirlerle süslüyor…

Liselerdeki törenlerden yayınlar yapıyor…

Tabii o zamanlar, bilgisayar yok… Bir radyocu, yapacağı programın kurgusunu önceden daktilo ile saman kağıtlara yazarak idareye teslim ediyor…

Askeri yönetim var ve müthiş bir “disiplin” söz konusu…

Ortalık biraz sakinleşince, İzzet-Rıza Yalın, spor sahalarına, tören alanlarına da masasını kurup yayınlar yapıyor…

Bu radyo programlarında şimdi çoğu ölmüş bulunan kişilerin kendi seslerinden anlattıkları var. Bunlar birer altın hazinesi değerinde…

Bir gazeteci, radyocu ve televizyoncu olarak İzzet Rıza Yalın’ın mahkemelerde 6 yıl süren bir de “hukuk mücadelesi” var. Bu konu, örnek bir dava niteliğinde ve tüm genç gazeteci tayfası “ibretle” bunları araştırıp öğrenmeli…

Oğlu Fevzi Yalın; o günlerin program notlarını ve kasetlerini incelemiş ve hazırladığı bu kitapta yer vermiş…

Dilerim ki bu “bant”lar da çözülür ve o günlerdeki “toplumsal” röntgenimiz belleklere kazınır.

Kitabın büyük bölümünde ise; İzzet-Rıza Yalın’ın Kıbrıs temsilciliğini yaptığı Türkiye’nin Cumhuriyet gazetesi ile Bozkurt gazetesinde yayımlanan seri yazıları yer alıyor…

Bu yazı serilerinin her biri; gözlemlere, araştırmaya dayanan, “atlatma” bilgi ve belge içeren nitelikli yazılar…

Özellikle Kıbrıs sorunundaki görüşmelere ilişkin yazılanlar; bugün geldiğimiz noktayı, hem Türk ve hem de Rum tarafının taleplerindeki değişimi, “bağımsızlığa” giden yolun nasıl örüldüğünü göstermesi bakımından çok değer taşımaktadır…

Yalın’ın Bozkurt ve Cumhuriyet’te yer alan o zamanki yazıları; ekonomik sorunları, KTFD anayasası yapılırken yaşananları, muhalefetin ilk karşı çıkışlarını da ele alıyor… İlk demokratik örgütlenmeler konusunda tam bir “tarihsel prespektif” sunuyor… 

Fevzi Yalın’ın büyük bir titizlikle hazırladığı bu kitap, Kıbrıslı Türkler’de İzzet Rıza’nın çağdaşlarının ve ondan önceki nesillerin nasıl bir “Türkiye tutkusu” içinde yaşadıklarını ve ürettiklerini de gösteriyor…

Bu kitabın önsözünü, kitabın yayımlandığını göremeden aramızdan kısa bir süre önce ayrılan büyük insan Harid Fedai yazdı…

İzzet Rıza Yalın, Fedai’nin “Beraber güldük, beraber ağladık” şiirinden esinlenerek 1980 yılında Cumhuriyet gazetesinde bir yazı dizisi yayımlamış ve bu dizi ile, “Araştırma-İnceleme” dalında birincilik almıştı…

Bu gerçek ve kalıcı kaynak kitabı bizlere kazandırdığı için Fevzi Yalın’ı kutluyorum.