Kalıp dışı düşünerek çözüme ulaşmak

Abone Ol

                  “ Karşı tarafın olumsuz tutumundan dolayı çözüme ulaşılamadığı bir durumda, halkımıza “ Madem çözüm olmuyor, izolasyon altında yaşamaya devam edeceksiniz” demek, bir insan hakkı ihlalidir. Meclisin bu konuda yeni bir ortak deklarasyon yayınlaması önemlidir. Halkın iradesinin temsilcilerinin Birleşmiş Milletler’e, uluslararası topluma vereceği bu mesaj, özellikle Rum Liderin, bu son tavrından sonra daha da büyük önem taşımaktadır.” Sibel Siber Nisan 2019

                        Son günlerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, siyasi partiler, Hükümet, politikacılar, kurum ve kuruluşlar, sivil toplum örgütleri tarafından kalıp dışı düşünerek, yeni çözümler gündeme getirilmektedir. Bu durum, senelerdir kalıp dışı düşünme zamanı gelmiştir görüşünü savunan, bu konuda ulusal ve uluslararası paneller düzenleyen ve bu yönde mücadele eden değerli Başkanım Sn. Ahmet Göksan başta olmak üzere bizleri sevindirmekte ve umutlandırmaktadır.

                          Kalıp dışı düşünmenin, Kıbrıs Türk’leri için çözüme ulaşması yolunu açacağını, çözümün, iki taraf arasında konuşulup bulunacağını, BM’ler ve diğer ülkelerin bu sürece dahil oldukları zaman, iki tarafın baskı altında tutulduğu için gerekli uzlaşıyı sağlayamadığını, önce tarafların çözümü, samimi olarak istemeleri gerektiğini belirterek çözümün, nasıl olacağını da açıklamıştık. Şimdiki duruma gelince, KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sn Kudret Özersay’ın, Halkın Sesi Gazetesi‘nin New York muhabiri Özlem Şahin Şakar’a yaptığı açıklamada belirtmiş olduğu konular, benim aynen katıldığım ve gerçekleşmesini istediğim düşüncelerimle bire bir de örtüştüğü için Sn. Özersay’ın söylediklerini sizlere aktarmayı daha uygun gördüm.

                            Sn. Özersay’ın açıklamalarından önemli olanlar; “Değişen uluslararası ve bölgesel politikalar neticesinde, BM Güvenlik Konseyi’nde bir çeşit soğuk savaş ortamı algısı bulunmaktadır. Buna bağlı olarak Kıbrıs sorununun çözümünde samimi bir sorgulama sürecine ihtiyaç olmuştur. Artık yerleşmiş kalıpların dışında bir yöntemle ve yerleşmiş kalıpların dışında konuları ele almamız, dünyanın gündeminin üst sıralarında oturmadığımızın bilincinde olmamız ve dünyanın tamamen farklı bir gündemi olduğunu görmek zorunda olmalıyız. Bu kapsamda Kıbrıs sorununun çözümü yönünde atılması gerekli adımları şöyle sıralayabiliriz: 1- Güvenin gerçekten oluşturulması için samimi adım     2- Samimi bir sorgulama süreci 3- Ekonomik anlamda karşılıklı bağımlılığı geliştirecek bir ilişki biçimine yapılacak yatırım ve doğalgaz konusunda uluslararası aktörlerin vereceği doğru mesaj, Kıbrıs’ta bizi bir yere götürür. Rumların hedefi, Kıbrıs görüşmelerini başarılı bir şekilde tamamlamak değil, devam ettirmektir. Görüşmelerin devam etmesi, Kıbrıs Rum tarafının elde etmiş olduğu gayri adil statü’nün perçinlenmiş olduğu anlamını taşımaktadır. Kıbrıs sorununun bir 50 yıl daha çözümsüz kalmaması için doğru bir şekilde sorgulama yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde iddia ediyorum bu süreç 50 yıl kadar daha devam eder. Görüşmelerdeki başarısızlığın gerçek sebeplerini sorgulama zamanı geldi. Yarım asırdan bahsediyoruz, nesiller değişiyor, kavramlar artık anlamlarını yitiriyor, içleri boşalıyor. Gerekirse tarafların bir araya gelip görüşmesi önemli olacaktır. Çok daha samimi bir biçimde sorgulama dönemine ihtiyacımız var. Biz, sadece yöntemimi yanlış yapıyoruz, yoksa meselenin esasına ilişkin mi yanlış yapıyoruz? Bana göre meselenin esasına ilişkin olgular hedeflenen şeyi beslemiyor. Paylaşıma dayalı bir federal ortaklığı besleyecek olan fiziki, somut olgular eksiktir. Karar vermemiz gereken biz, bu olguları değiştirebilir miyiz ki aynı ortaklık kurulsun, yok bunu değiştiremiyorsak başka bir model üzerinden mi bir şeyler düşünmemiz lazım diye sormak zamanıdır. Kıbrıs’ta iki liderin BM olmadan görüşmesi önemli olacaktır. BM’ler olunca tarafların “Hakeme oynama” gibi bir durumu oluşmakta, tenis turnuvasında olduğu gibi BM önünde tarafların puan kazanmaya, birbirlerini BM raporları üzerinden sıkıştırmaya çalışmaktadırlar. BM’lerin tarafların çok farklı konularda acilen aşağıdan yukarıya işbirliğini sağlayacak ve bu şekilde güvenin sıfırdan tesis edilmesine yardımcı olması gerekmektedir. Rum tarafının, “Benim istediğim gibi bir çözüm kabul edilmediği sürece ben sana yaşama hakkı tanımam” dediğini  bu tutumunda, güveni  öldürdüğünü ve endişe yarattığını söyleyebiliriz.Doğalgaz alanında ki uluslararası şirketler, doğalgaz konusunda Rum tarafını , Kıbrıs Türk tarafı ile işbirliğine zorlaması bütün düğümleri çözecektir.Artık yerleşmiş kalıpların dışında bir yöntem ile ve yerleşmiş kalıpların dışında konuları ele almamızın gerekli olduğunu, dünyanın gündeminin üst sıralarında oturmadığımızın bilincinde olmamız gerektiğini, dünyanın tamamen farklı bir gündemi olduğunu görmek zorunda olduğumuzu, bunun dışındaki yaklaşımların hayalperest yaklaşımlar olduğunu söyleyebiliriz. “Bunları KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dış İşleri  Bakanı Sn. Kudret Özersay’dan duymamız aynı düşüncelere sahip olan ben ve Kıbrıs Türk’lerini çok sevindirmiş olduğu  kanaatindeyim.

                                     KKTC Cumhuriyet Meclisi önceki Başkanlarından Sn. Sibel Siber’in Halkın Sesi Gazetesi  İnternet Sitesi’nden aldığım söyledikleri de Sn. Özersay’ı tamamlayıcı ve bu tür açıklamalar yapanlara, sadece söylemde, demeçlerde kalmasın somut adımlar atılsın anlamında uyarı özelliği taşımaktadır. Sn. Siber’in söylediklerini özet olarak aktarmak istiyorum. “Bunca yıldır sürdürülen görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanmasının sorumlusu olmadığımız halde mağdur durumundayız. Rum tarafın olumsuz tavrından dolayı haksız bir şekilde cezalandırılan, izolasyon altında tutulan Kıbrıs Türk’leridir. Bunları sadece kendinize anlatarak yada saat başı basına demeçler vererek bir yere varamayacağımız açıktır. Öğrenilmiş çaresizlik, önümüzdeki en büyük engeldir.Kendini her konuda haksız gören, yada hakkı olsa  da hakkını alamayacağına inandırılmış kişi veya toplumlar kaderlerine razı olurlar, sadece beklerler ve böyle bir durumda hep kaybeden olurlar.BM ve uluslararası topluma gerekli mesajlar verilmelidir.  Karşı tarafın olumsuz tutumundan dolayı çözüme ulaşılamadığı bir durumda, halkımıza “ Madem çözüm olmuyor, izolasyon altında yaşamaya devam edeceksiniz” demek, bir insan hakkı ihlalidir. Meclisin bu konuda yeni bir ortak deklarasyon yayınlaması önemlidir. Halkın iradesinin temsilcilerinin Birleşmiş Milletler’e, uluslararası topluma vereceği bu mesaj, özellikle Rum Liderin, bu son tavrından sonra daha da büyük önem taşımaktadır. BM’lerin yayınladığı 4 Aralık 1986 tarihli 41/128 sayılı deklarasyon da “Herkesin, her toplumun ekonomik, sosyal,kültürel alanda gelişmesi bir insan hakkıdır ve buna saygı duyulması gerekir.”denilmektedir. Uluslararası kamu oyuna verdiğimiz dağınık ve pasif görüntü bir tarafa bırakılmalıdır. Meclis, Cumhurbaşkanı ve Hükümet  ortak bir dille BM Genel Sekreterine, federasyon görüşmelerinin çıkmaza girmesinin, siyasi eşitlik konusunda Rum Liderinin tavrı ortada iken  sorumlusunun ve nedeninin biz olmadığımız, bu durumun daha fazla mağduru olmak istemediğimiz anlatılmalıdır. BM’lerden ilk adım olarak Kıbrıs Türk Halkı üzerindeki izolasyonların kaldırılması talep edilmelidir. Unutmamalıyız ki, haklı olmak hakkının verilecek anlamı taşımaz. Federasyondan başka bir şey görüşmem söyleminin, neye yol açtığını ,Rum Liderin son teklifiyle de anlamış olduk. ”Sn. Siber söylemle, eylemler aynı olsun sözler havada kalmasın demek istemektedir.

                              Kalıp dışı düşünme zamanının geldiğini, uygulamaya geçilmesini bir kez daha söyleyerek, Kıbrıs Türk’lerinin  Özgürlük ve Mücadele Lideri Dr. Fazıl Küçük’ün 1979 yılında söylemiş olduğu sözü tamamlayıcı olarak aktarmak istiyorum.”Politika da dürüstlük esas olmalıdır. Kıbrıs meselesi halledilemiyorsa bunun nedeni Rum Liderlerin başka düşünüp, başka söylemleri ve düşünüp söylediklerinden de başka şeyler yapmalarıdır.Bizans entrikası ancak Bizans’ı çökertmiştir. Bunu bir türlü anlamıyorlar.”

                              Mutlu, sağlıklı, bilgili ve uyanık olalım.