Karpaz’da bir kahve toplantısı…

Abone Ol

TC Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Karpaz’da “icra” ettiği “misyon” yakın geleceğimize ilişkin AKP iktidarının “niyet”lerini çözmek bakımından “güncel”liğini hiç yitirmeyecektir.
Bu yüzden, bu “operasyon”u ve olası sonuçlarını mercek altına almak zorundayız…
Medyamızda ve siyaset çevrelerinde Çavuşoğlu’nun “davranışını” yardakçılık ölçüsünde alkışlayanlar da oldu, Türkiye’ye ve Türk insanına saldırı konusu yapanlar da…
Oysa ne biri, ne de öteki doğrudur…
Bu nedenle, bu iki “sivri” çıkışı terk ederek, sağlıklı ve olabildiğince “objektif” değerlendirmeler yapmak zorundayız…
Özellikle Sayın Çavuşoğlu’na, ülkesinin yönetimine, buradan verilecek olan haklı ve doğru “mesaj”lar olası tatsızlıkları kaşımayı değil, gidermeyi içermelidir…
Herşeyden önce; bir ateş çemberinin ortasında, komşuları ve iki süper güç ile “savaş ortamlarında” etkin bir “rol” yürüten bir bölgesel aktör ülkenin Dışişleri Bakanı’nın, zaman ayırarak Karpaz’da bir köyde “kitle toplantısı” yapması, hiç de “doğal” değil…
“Ne olmuş yani, TC’nin Dışişleri Bakanı buralara gelemez mi?” diyenler bu “olağandışı”lıktan hoşnut bile olabilirler…
Ancak her “olağandışı” olayda olduğu gibi; normal insanlar, bunun arkasında bir “neden” ararlar ve bu da bir “niyet sorgulaması”na yol açar…
Sayın Çavuşoğlu’nun bu kahve toplantısında açıkladıklarına ve verdiği mesajlara bakılınca, ciddi niyetleri olduğunu, en ahmak kişi bile hemencecik anlar…
Toplantının “canlı yayın”la TV’den verilmesi bile, Sayın Çavuşoğlu’nun “niyet”inin masum bir Karpaz ziyaretinden çok ötede olduğunu gösteriyor.
Konuşmasından birkaç “nokta”yı yorumlamak gerekirse; hem “iyi” hem de “kötü” niyetlerine değinmemiz gerekecek…
Sayın Çavuşoğlu’nun, KKTC Cumhurbaşkanı’na gönderme yaparken, “laf sokuşturması” tamamen diplomasi dışı bir “kötü niyet” örneğidir…
Neymiş?
Rum tarafına sunulan Hidrokarbonlara ilişkin “öneri”yi, kendisi ile Özersay çalışmış da, Cumhurbaşkanı Akıncı da açıklamış…
Gerçekten bu sözler, “kaş yapayım derken göz çıkarmanın” çok ötesinde ciddi “mahalle politikacısı” söylemidir ve inciticidir…
Birincisi; KKTC Cumhurbaşkanı’nı gereksiz yere bir “polemiğin” içine çekmek çabasıdır…
İkincisi; Özersay’ı öne çıkarma ve iç politikamızda “taraf” olma girişimidir…
Üçüncüsü; önerinin bizzat TC damgası taşıdığını Rum tarafına duyurma zafiyetidir…
Nitekim; bu sözler üzerine KKTC Cumhurbaşkanı açıklama yapmak zorunda kalmış ve “öneri”nin, yıllar öncesinden bugüne geçirdiği evreleri halkla paylaşmıştır…
“Devlet” geleneğinde, siyasetçilerin “öneri” hazırlaması, elbette “sıradan” bir görevleridir…
Ancak; Kıbrıs sorununu yürüten bir “makam” vardır ve Rum tarafına bu “öneri”leri bu “makam” sunmaktadır.
Bu noktada Sayın Çavuşoğlu; başka türlü bir “model” mi önermektedir, sorusunu sormamız gerekmektedir.
Kendi ülkesinde herşey “direktif”le Sayın Cumhurbaşkanı’ndan gelirken, kendisi de aldığı direktifleri “onurla” açıklarken, burada “direktif” vermeyen ama kendileri ile işbirliği yapan Cumhurbaşkanı’nı “hafife alacak” sözler söylemesi doğal mı?
Üstelik; TC Dışişleri Bakanı’nın bu “laf sokuşturma” girişimi; ne kendisi ne de Özersay’a yaramıştır.
Hepimiz de bilmekteyiz ki; Sayın Cumhurbaşkanı, Kıbrıs sorununu yürütürken, Sayın Çavuşoğlu ve TC’li diğer yetkililer ile “işbirliği” içindedir…
Bu “işbirliği” ile “öneri” hazırlanmış ve Rum tarafına sunulmuştur. Bunu birilerine “mal etmek” ve bundan “siyasi puan” ummak oldukça acemi ve içinde “kötü niyet” barındıran bir tavırdır…
Öte yandan TC Dışişleri Bakanı; Karpaz’da “Size bir iyi haberim var” da demiştir. Bu haber de Mağusa’da “Konsolosluk” açılacağına ilişkindi…
Bu girişim aslında Mağusa ve Karpaz’da yaşayan TC’liler için bir “kolaylık” anlamında ise, buna karşı çıkmak, eleştirmek hiç de doğru değildir…
TC’nin, Kıbrıs’ın kuzeyinde Büyükelçiliği vardır, konsoloslukları da olabilir…
Ancak burada; TC açısından “ince” bir diplomatik “pot” sırıtmıyor mu?
TC; 1974’ten sonra buraya gönderdiği nüfusun “KKTC yurttaşı” yapılmasını ve yerli nüfus sayılmasını öne çıkaran bir politika izliyordu…
“Gelen Türk giden Türk” politikası ile nüfusumuz artacak, Rumlar karşısında yüzde 18 oranı yukarılara çekilecekti…
Şimdi Sayın Çavuşoğlu bu yarım asırlık politikanın terk edildiğini ilan etmiş olmuyor mu?
Karpaz toplantısındaki açıklamalara göre; Karpaz’da ve Mağusa’da TC’li nüfus vardır ve onların konsolosluk işlemlerini yapma ihtiyacı artmıştır. Bu yüzden Mağusa’ya böyle bir konsolosluk açılacaktır.
Yani Türkiye, dünyaya “Benim burada nüfusum vardır” demektedir…
Bu insanları KKTC’nin yurttaşları olarak değil, TC’nin yurttaşları olarak görmektedir…
“Bu insanlar burada doğdu, sizden daha fazla Kıbrıslıdırlar” teranesi de böylece Sayın Çavuşoğlu’nun bu açıklaması ile son bulmuştur.
Daha da ilginç olan ise; Sayın Çavuşoğlu’nun Karpaz toplantısında “Kıbrıslı Türklere yardım yapıyoruz, daha da yapacağız” demesi oldu…
Oradaki kitleye önce “Kıbrıslı Türkler” olarak hitap etti ama daha sonra “Size iyi bir haberim var” diyerek onları “TC’li göçmen” statüsüne soktu…
Kısacası; Çavuşoğlu’nun Karpaz’da verdiği en önemli mesaj şuydu: “Ben Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde buralarda kahve kahve gezeceğim.”
Kıbrıslı Türkleri incitmeyi, ötekileştirmeyi, seçtikleri Cumhurbaşkanı’nı diline dolamayı bazı yerel politikacılar içlerine “sindirebilir” ama bu toplumda bu tür “girişimler” ters teper…
Çavuşoğlu’na bu toplumun “hassasiyetlerini” duyurmakta ve hissettirmekte aciz kalan teslimiyetçi politikacılar bunu iyice beyinlerine sokmalıdırlar.