Kaş yapayım derken !
“Bir zamanlar Kıbrıs” diye isimlendirilen ucube yapıt gerçek anlamda Kıbrıs Türklerinin yarım asırdan fazla bir zamandan beri canı ve kanı pahasına gerçekleştirdiği mücadeleyi tabir yerinde ise “yerle yeksan” etti ve etmeye de devam ediyor!
İşin başlarında “belgesel değil” tesellisini enfiye niyetine bende içime çekmeye çalıştım ama olmuyor, içime sindiremiyorum.
Bir Denktaş’ı yalvar, yakar durumda, Yahudi sarraf konumunda düşünemiyorum, sağa, sola koşuşan perişan bir Doktoru, Mücahit eşini Samson un sevgilisiymiş gibi gösterilmesine tahammül edemiyorum.
Hiç mukavemet göstermeden “keklik” konumunda direnç göstermeden patır, patır düşen mücahit varlığını hazmedemiyorum.
1963-1974 arasında dengesiz güçler karşısında ezildiğimiz, hezimete uğradığımız olaylar yaşadık ama kanımızın son damlasına kadar mücadeleden kaçmadık, bütün varlığımızla 1974 Temmuzunun yaşanmasına zemin hazırladık.
Evet doğrudur “Bir zamanlar Kıbrıs “bir belgesel değil ama “Bir zamanlar Çukurova”hiç değil!
Dizinin dış dünyada oluşturduğu imajı bir tarafa bıraktım, yıllarca Anadolu insanına bırakın Kıbrısın nerede olduğunu, Kıbrıs ta yaşananları doğru dürüst anlatma becerisini gösteremedik.
Şimdilerde ise “Bir zamanlar Kıbrıs” dizisi ile Kıbrıs’ı “Zorro” ya da Cüneyt Arkın’nın Karaoğlan konumunda bir kahramanın kurtardığı düşüncesini yaymaya çalışıyorlar. Bunda güdülen amacı anlamakta zorlanıyorum. Kıbrıs ta zayıf, otoriteden uzak bir liderliğin varlığı imajı çok yanlış.
BM salonlarında Kıbrıs Türkünün haklı davasını savunurken adeta kükreyen bir Denktaşın varlığını unutturmamak lazım.
Kaş yapayım derken göz çıkardıklarının kimseler farkında değil!
Dizide yer verilmeye çalışılan bazı mücadele safhalarında yaşananlar tamamen gerçek dışı, hayal ürünü. Bunlar yaşanırken içinde bizler de vardık, benim gibi olayları yaşayan hayatta olan yüzlerce mücahit kardeşlerim var, insanlarımız var!
Dizinin yayında olduğu akşamlar zaman, zaman neler olup bittiği görmek için kanala giriyorum, aktarılanlar karşısında öfke içinde kalıyor hemen kanal değiştiriyorum.
İlk gösterimden sonra hatalı ve yanlış senaryolar üzerine kurgulandığını anlatmaya çalıştık ve umut içinde sonraki yayınlarda düzeltileceğini bekledik. Bu gerçekleşmedi aksine giderek kötüleşti, gerçeklerden uzaklaşıldı.
Halbuki izlerken gurur duyacağımız, tarihe önemli notlar düşen bir eserin ortaya çıkması mücadelenin gerek yurt dışında gerekse Türkiye de anlatılması bakımındançok güzel olurdu ama ne acıdır ki yapılan harcamalar yerine ulaşamadı,başaramadılar, yüzlerine, gözlerine bulaştırdılar.