KAVGANIN KAYIKÇISI

Abone Ol

“Elefteria gazetesi, korkularımıza ne kadar yardımcı olduğunun farkında bile değil. İzlediği realist (!) tutumu bizlere bir kere daha açıkça tekrarlıyor. Rum tarafı, çoğunluğun idare edeceği birleşik ve demokratik bir devlet istemektedir. Realist, yapıcı ve olumlu tutum ancak böyle bir tutumdur. ‘çoğunluk idare eder, azınlık korunur’ Biz bu saçmalıklara kahkahalarla güldük ve başyazara da ‘zavallı’ diyerek acımaktan kendimizi alamadık” 1968

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

         AB’nden çıkış kararı alan İngiltere, şimdilerde erken seçimle uğraşıyor. 08 Haziran’da yapılacak olan seçim öncesinde Başbakan Bayan Theresa May’in elini güçlendirmek için bu kararı aldığını duyuruyordu. Ki bu karar 650 parlamenteri bulunan Avam Kamarasında 522 kabul ve 13 ret oyu ile kabul edildi. Bir yandan elini güçlendirmenin hesabını yaparken Fransa, Cumhurbaşkanı Fraçois Hollande, “Bunun İngiltere’ye bir bedeli olacak. AB kendi çıkarlarını koruyacak” açıklamasını yapıyordu.

AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, İngiltere ile yakın ve güçlü ilişkiler kurmanın AB’nin çıkarına olduğunu söylüyordu. “Ama geleceği konuşmadan önce geçmiş sorunlarımızı ortadan kaldırmak gerekir” diye ekliyordu. Görünen o ki İngiltere, üye olurken yaşanan sıkıntılar çıkarken daha ağır bir bedeli ödemesini gerektirecektir. İngiltere’nin üye olduğu dönemde girdiği yükümlülüğün mali portresinin 40 – 60 milyar Euro civarında olduğu belirtiliyor.

Amerika’da yeni seçilen Başkanları genel içerisinde 100 günlük yaptıkları ile değerlendiriliyor. Bu söylem bir dönem Türk siyasetinde de kullanılıyordu. Türkiye’deki siyasiler 100 günü yeterli görmediklerinden olacak 500’er günlük programlarla değerlendirilmeye başlanmıştı. Şimdilerde bu söylemin Türkiye’de unutulduğunu söylemek istiyoruz. Amerikalılar Donald Trump’un ilk 100 gününün başarısız olduğunu kaydediyorlar. Bütün dünya ile kavga etmekten çalışmaya ayıracak iş yapacak zamanı olmamıştır diye düşünmek istiyoruz.

Ermeniler 1915 yılında yaşananları yine andılar. Cumhurbaşkanları Bay Serj Sarkisyan, “1915’te yaşananlar nedeniyle Osmanlı İmparatorluğunu suçlarken tehcir adı altında katliam yapıldığını söylüyordu. Buna koşut yıldönümü nedeniyle Amerikan Başkanları geçmişte söylendiği gibi Bay Trump’ta yaşananları ‘büyük felaket’ olarak tanımlıyordu. Burada bir sıkıntıdan da söz etmek gerektiğini düşünüyoruz. Her yıl 24 Nisan yaklaşırken Başkanların yanına gelen yaban arıları başkanların dillerini soktuğundan olacak ‘katliam’ sözcüğünü söyleyemiyorlar. Bu nedenle yaban arılarının saldırısından başkanları koruyamadıkları için Ermeniler yakında “Yaban arılarına ölüm” diye sokağa çıkarlarsa şaşırtıcı olmayacaktır.

Bizler yinelemekten bıktık. Adadaki çözümsüzlüğün temel nedeninin karşılıklı güvensizlik olduğunu yineliyoruz. Karşı taraf her fırsatta güveni zedeleyecek davranıştan geri durmuyor. Son olarak 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliklerine katılmak üzere Larnaka üzerinden adaya gelmiş olan Sırp ekibini geri göndermişlerdir. Aynı yolu kullanarak gelen Litvanya ve Rus ekiplerinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne geçişi konusunda sıkıntı yaşanmamasına karşın Sırp ekibine yapılanları anlamak olanaklı değildir. Yapılan bu hareketi bırakın güven ortamını zedelemeyi o yaştaki çocuklara yapılan en hafif tanımı ile saygısızlığın büyüğüdür.

Bay Nikos Anastasiadis’in Temmuz ayına kadar çözüm beklemeyiniz dediği biliniyor. Buna karşın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Mayıs ayı içerisinde yapılacak görüşmelerde sonuca ulaşılabileceği iyimserliğini taşıyor. 07 Nisan 2017 tarihinde parlamentoların da aldıkları Enosis kutlaması kararı konusunda kendi aralarında yaptıkları tartışmaların kayıkçı kavgasının ötesine geçemediği biliniyor. Bu tartışmaları yerinin dar olduğunu söyleyerek oyun oynamayan gelinin davranışı ile birebir örtüşüyor.

Rum Ulusal Konsey toplantısında müzakerelere yönelik olarak tam çıkmazın kulağının elinde olduğu açıklaması yapılıyordu. Rum başkanlık seçimine hazırlandığı bilinen Bay Nikos Anastasiadis’in Akıncı ve Kıbrıs Türklerine karşı sertliğinin dozunu arttırması çözümden yana olmadıklarının yeni bir göstergesidir. Rum siyası partilerinin de Ulusal Konsey toplantısı sonrasındaki açıklamalarının da aynı sertlikte olduğuna tanık oluyoruz.

Bu yaklaşım içerisinde olanlarla ortak federal bir yapının kurulamayacağının bilinmesi gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…