KIBRIS İÇİN DOĞAL ÇÖZÜM BAĞIMSIZ VE EGEMEN DEVLETİMİZ KKTC’NİN TANINMASIDIR
Rum-Yunan ikilisinin Lefkoşa’da başlayan silahlı saldırılarına karşı; Kıbrıs Türk Halkı, Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek, Anavatanımız Türkiye’ye güvenerek direnişe geçerken Lefkoşa’da hedefine ulaşamayan Rum-Yunan ikilisi silahlı saldırılarını ada geneline yayacaktı.. O günde Kıbrıs Türk Halkı Türkeli’de toplu mezarlara gömüldü, Lefkoşa’da Kumsal semtinde, Küçük Kaymaklı’da, Arpalık’ta, Baf’ta katliamlar uygulanmasının ardından 1974’te de İphestos Planını uygulayarak Atlılar, Muratağa, Sandallar ve Taşkent’te katliamlarda bulundular, halkımızı diri diri toplu mezarlara gömdüler..
Kıbrıs Türk Halkı 11 yıl boyunca Rum-Yunan saldırılarına karşı direnirken, 15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin Makarios’a karşı düzenlediği darbenin esas hedefi, Enosis’in en kısa sürede gerçekleşmesini sağlamaktı. O günde Makarios sağ kurtulur ve İngilizler vasıtasıyla İngiltere’ye oradan da ABD’ye giderken Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson 17 Temmuz 1974’te Rum Televizyonundan Kıbrıs Helen Devletinin kuruluşunu ilan ediyordu..
Bu gelişmenin ardından Anavatanımız Türkiye’nin düzenlemiş olduğu 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı sonrası 2 Eylül 1975’de Viyana’da, BM Genel Sekreteri Kurt Waldeim gözetiminde Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanı Rauf R. Denktaş ve Temsilciler Meclisi Başkanı Klerides arasında gerçekleşen görüşmelerin ardından imzalanan Viyana sözleşmesi ile Ada’nın Kuzeyi Türk, Güney’i de Rum nüfuslu hale gelirken Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluşuyordu.
1968 yılında başlayan toplumlararası görüşme sürecinde Rum Liderliği; Kıbrıs’ta self-determinasyon hakkı olmayan, ayrılma ve ayrı egemenlikleri bulunmayan eyaletler yaratma ve Kıbrıs Türk Halkını ‘azınlık’ hakları ile ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyetine yamalama çabası içinde olurken günümüzde Rum-Yunan ikilisi; Garanti Antlaşmalarının iptal edileceği, Türk askerinin Kıbrıs’tan gideceği, Anavatanımız Türkiye’den gelen kardeşlerimizin geri döneceği, tüm Rum göçmenlerin evlerine, mülklerine döneceği; tek devlet, tek egemenlik, tek uluslararası temsiliyet’in olacağı Birleşik Kıbrıs hayali içindedirler.
Kıbrıs sorunu ile ilgili 1968 yılından beri devam eden müzakere sürecinde Rauf R. Denktaş’ın karşısında sırasıyla Klerides, Makarios, Kiprianu, Vasiliu ve son olarak yine Klerides otururken Rauf R. Denktaş’ın ardından Talat-Papadopulos, Talat-Hristofyas, Eroğlu-Hristofyas, Eroğlu-Anastasiadis, Akıncı-Anastasiadis görüşme süreci yaşandı.
26 Nisan 2015’te KKTC Cumhurbaşkanı olarak seçildiği günlerde sayın Akıncı; Anastasiadis ile siyasi çözüme varabileceğine o kadar çok inanmıştı ki; ilerleyen günlerde Anayasaların yazımı 2017’ye sarksa da siyasi çözüm için son tarih 2016” diyecekti!..
Cenevre’de 7-11 Kasım 2016 ’de Akıncı-Anastasidis görüşmelerinin ardından 20-21 Kasım 2016’da gerçekleşen 5’li konferansın başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından gerçekleşen 9-10-11 Ocak 2017 Akıncı-Anasatasiadis görüşme süreci sonrası 11 Ocak’ta sayın Akıncı KKTC Meclisinin bilgisi dışında harita sunmasının ardından Anastasiadis’in Kıbrıs’a dönmek istemesi sonrası 12 Ocak’ta toplanan 5’li konferans başarısızlıkla sonuçlandı..
Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşme sürecinin 28 Haziran 2017’de İsviçre’nin Crans Montana kasabasında başlayan son aşaması 7 Temmuz 2017’de Rum-Yunan ikilisinin görüşme masasını terk etmeleri nedeniyle yine başarısızlıkla sona erer ve yıllardan beri hedeflenen federasyon umutları da tarihin derinliklerine gömülürken Anastasiadis ile Kıbrıs’ta siyasi çözüme varacağına yürekten inanan sayın Akıncı: “Bu bizim neslin son denemesiydi! ” diyecekti. Ancak çok kısa bir süre sonra görüşme sürecinin yeniden başlatılması için girişimlerde bulunmaya devam edecekti..
Sayın Ersin Tatar’ın 18 Ekim 2020’de KKTC Cumhurbaşkanı olarak seçilmesiyle birlikte “Eşit egemenlik temelinde, iki devlete dayalı çözüm modeli” gündeme gelir ve de Anavatanımız bu siyasi çözüme destek verirken hala daha bazı kesimlerin görüşme sürecinin kaldığı yerden başlama hayali ve girişimleri devam edecekti....
Anavatanımız Türkiye’nin önerisi ile yakın bir gelecekte toplanması hedeflenen 5’li Konferansta Türk tarafının “Egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm kararı” ilgili devletlere resmen bildirilmeli, geri adım atılmamalı, taviz verilmemelidir.
Günümüzde Anastasiadis Enosis’i hedeflemeye devam ederken, ne yazık ki KKTC’de bazı Parti Başkanları ısrarla federasyon görüşme sürecinin yeniden başlaması yolunda adımlar atılmasını istemekte ve gündeme KKTC’nin yaşatılması ve tanınması yönünde atılmak istenen adımlara karşı çıkmaktadır..
Yıllarca devam eden federasyon görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanması ve 4 yıldan beridir de görüşmelere ara verilmesi gelinen noktada KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ın ve Anavatanımız Türkiye’nin iki devletli çözümü gündeme getirmeleri karşında çılgına dönen Anastasiadis; İki devletli çözüme şiddetle karşı çıkarak görüşmelerin Güven Yaratıcı Önlemler üzerinde yoğunlaşmasını talep ederek BM Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Guterres’e gönderdiği mektupta, kapalı bölge Maraş’ın ve Ercan Havaalanı’nın yönetiminin Birleşmiş Milletlere devredilmesi koşulu ile açılmasını talep etti.
Rum liderliğinin hedeflemiş olduğu ‘sözde’ federasyonun kabulü demek; Kıbrıs Türk Halkının siyasi eşitliğinden , egemenliğinden vazgeçmesi ve de bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’nin tasfiyesi demektir.. Rumların hedeflediği siyasi çözümde sözde Federasyonda federe yönetimlere verilecek haklar Merkezi devlet tarafından verilmiş olacak ve egemenliğe dayalı haklar olmayacak ve bu hakları istediği anda geri almaktan sakınmayacaktır..
Dünden bu güne büyük güçler, emperyalist güçler ve AB Kıbrıs sorununda Kıbrıs Türk Halkının karşısında olmuşlardır. Kıbrıs Türk Halkı için, çözüm 1974 Barış Harekatı ile gerçekleşmiştir. 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir.
Olası bir siyasi çözümde Enosis’e açık kapı bırakmak Rum liderliğinin olmazsa olmazıdır.. Rum-Yunan ikilisi, Kıbrıs Türk Halkını ve Anavatanımız Türkiye’yi uzlaşmaz, antlaşmaz ve barış karşıtı olarak göstermeye çalışıyorlar.. Gelinen noktada çok iyi bilinmelidir ki; “Anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün devam ettiği bağımsız ve egemen iki devlet”li siyasi çözüm gündeme getirilmeli ve bundan geri adım atılmamalıdır..
Geriye dönüp bakacak olursak; 3 Haziran 1968’de Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş ve ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Başkanı Klerides arasında başladığı günde Life Dergisi, 1968’i “Dünyayı Değiştiren Yıl” olarak tanımlamıştı. O günde bugüne gelen süreçte dünyamızda çok büyük değişmeler olmuştur. Ancak dünyamızda hala daha değişmeyen tek şey vardır. O da Kıbrıs müzakere süreci!..
09 Şubat 2020 tarihli Kıbrıs İçin Doğal Çözüm” başlıklı makalesinde E. Büyükelçi Tugay Uluçevik: “Doğal siyasi çözüm şekli, Türkiye Cumhuriyeti’nin Torosların zirvesindeki şanlı ve şerefli al bayrağı ile Girne Beşparmak dağlarının tepesindeki bağımsız ve egemen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin şerefli bayrağının birbirine bakarak ve birbirini selamlayarak ebediyen dalgalanmalarını sağlayacak çözüm şeklidir” diyordu..
Sonuç olarak; Rum-Yunan ikilisi, bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ni yok sayarak Kıbrıs Türk Halkının kurulmasını hayal ettikleri Federal bir yapı içinde ‘azınlık’ bir ‘Cemaat’ olarak görmeyi hedeflemeye devam ediyorlar..
Rum liderliği olası bir siyasi çözümde ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında değişiklikler yapılarak Federal bir içerik kazandırarak Kıbrıs’ta Türk Halkını bu devlete ‘Azınlık’ olarak yamalamak istiyorlar.. Kıbrıs Türk Halkının böylesi bir antlaşmaya ‘evet’ demesi Kıbrıs Türk halkının 150 yıllık egemenlik ve bağımsızlık mücadelesinden vazgeçmesi demektir..
Şu bir gerçek ki; Rumların hedeflediği bir çerçevede yapılacak bir antlaşmada Kıbrıs Türk Halkı; elde edeceği haklar kağıt üzerinde kalmaya mahkumdur ve bunun sonucunda 1814 yılında kurulan Filiki Eterya ile gündeme gelen Megali İdea hayalleri çerçevesinde Enosis’e giden yol açılmış olacaktır.
Kıbrıs’ta bağımsız ve egemen iki devlete dayalı bir siyasi çözüm, en adil ve kalıcı olanıdır. Dolayısıyla Kıbrıs’taki gerçeklere dayalı bir siyaset zamanıdır. Gerçeklere dayalı siyaset ise egemen eşitlik temelinde yan yana yaşayan ve zaten günümüzde var olan iki devletin işbirliğidir. Bu bağlamda Kıbrıs’ta artık iki devletli siyasi çözümün gerçekçi bir yaklaşımla masaya getirilmesi Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüm için şart olmuştur..
Kıbrıs Türk Halkı; Türk-Yunan dengesi ve Anavatanımız Türkiye’nin garantörlüğünün korunacağı bir antlaşma istiyor. Kıbrıs’ta adil ve kalıcı demokratik bir çözüm olabilmesi için bağımsız ve egemen iki devlet temeline bir siyasi çözüm olmalıdır. Kıbrıs Türk Halkının hedefi, bağımsız ve egemen devletimiz KKTC yaşatmak ve tanınmasını sağlamak olmalıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..