Kıbrıs konusunda CHP uyumaya devam mı edecek?

Abone Ol

Eskiye “yeni” demekten, yenilgiye “zafer” demekten zerre kadar sakınmaz…
Elindeki en güçlü “silah” AKP’nin “algı oluşturma” kadrolarının becerisidir…
Onlar kotarır, Tatar pazarlar…
Her gün, bıkmadan, usanmadan aynı şeyleri tekrarlar durur…
BRT’nin haber bültenleri onunla başlar, onunla biter…
TRT’nin ekranları emrine amadedir, Anadolu Ajansı kapıda beklemektedir…
“Asparagas” haber üretiminde, AKP’nin kalemşörlerinin de ciddi katkıları olmaktadır…
Hatta Türkiye’de birazcık “demokrat” gibi görünen bazı TV kanalları da, zaman zaman bu milliyetçi manipülasyonlara kendilerini kaptırmaktadırlar…
Halk TV’nin Kıbrıs konusunda, geçenlerde bir İngiliz bulvar gazetesinin “asparagas” haberine dayanarak “İngiltere KKTC’yi tanımaya hazırlanıyor” biçiminde haber yapması, Erdoğan’ın “stratejik” organizasyonlarının CHP’yi de sarmalına aldığını göstermesi bakımından oldukça ilginçti.
Bu tür haberlerin, aynı “fırın”da pişirildiğini hemen herkes anlıyor da, CHP’yi destekleyen medya neden anlamıyor diye; buralarda yükselen “hayıflamalar” giderek yerini “Bunların hepsi aynı”  noktasına eviriliyor…
Oysa; Erdoğan’ın icat ettiği Kıbrıs sorunundaki “ray değişikliği” CHP’ye “muhalefet” alanını genişletme bakımından altın gibi yeni bir fırsat yaratmıştı…
Unutulmamalı ki Erdoğan, “iki devlet” tezi ile Türkiye’nin dış politikasını “tarumar” ederken, gerçekte bambaşka hayaller kurmaktadır…
CHP; bunların farkında değil midir? CHP; Erdoğan’ın Kıbrıs’ın içişlerine “müdahalesi”ni, kendi politik tezlerine uygun mu görmektedir?
O da Kıbrıs’ı bir “TC vilayeti” olarak mı görmektedir?
Çok değerli insanların yer aldığı CHP; bir gün sorumluluk sahibi olursa, o da dilediği zaman buraya “arka bahçe” muamelesi mi yapacaktır?
Erdoğan’ın politikalarından CHP’yi “ayıran” hiçbir ciddi itirazı bulunmuyor mu?
Cenevre’de Çavuşoğlu’nun BM parametrelerine, Güvenlik Konseyi kararlarına meydan okuması CHP’yi hiç rahatsız etmedi mi?
Erdoğan ve Bahçeli’nin Kıbrıslı Türk yöneticilere yönelik dayanaksız “saldırıları” karşısında CHP’nin söyleyecek hiçbir sözü yok mu?
Ne yazık ki yok… Bugüne kadar olmadı… Erdoğan’ın ilhakçı “Kıbrıs Planı” karşısında CHP, çok daha çağdaş, sağlam içerikli ve Erdoğan’ı zorlayacak bir “politika” ile ortaya çıkmak ve sesini yükseltmek zorundadır…
CHP; öncelikle Türkiye’nin “resmi tezi” olan “federasyon”un neden terk edildiğini ısrarla Erdoğan yönetimine sormalıydı…
Bir “devlet”in resmi tezinin; otoriter bir anlayışla, birilerinin iki dudağı arasında olmasını, CHP onaylıyor mu?
Bu “oldubitti” karşısında, koskoca CHP’nin, Erdoğan’ın biçtiği tezlerin arkasından sürüklenmesi hangi akla hizmet etmektedir?
Üstelik CHP’nin, Erdoğan’ın durduğu noktayı yeterli bulmayarak, zaman zaman daha da “fanatik” bir çizgiye kayması nasıl izah edilebilir?
Unutmayalım; “Maraş’ın bir bölümü açıldı” denildiğinde Kılıçdaroğlu, “Neden hepsini açmadılar” diye sorabilmiştir…
Bu söylemle, Erdoğan’ı, milliyetçilikte sollayacağını sanmıştır…
Aklı başında, Kıbrıs sorununu yakından takip edenler, Maraş’ın Erdoğan’ın ajandasında ne ifade ettiğini, Maraş üzerinden neyi amaçladığını anladı ve bir tek CHP mi bunun farkına varamadı?
O savaş kalıntıları, o yağmalanmış kent, tüm dünyaya bizi rezil edecek bir formatta “Bakın, bizler bir modern kenti işte bu hale çeviririz” diye sunulduğunda, sosyal demokratlar, demokratik solcular buna siyasal İslam penceresinden bakabilir mi?
Sayın Erdoğan’ın partisi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde buralarda cirit atarken, MHP’li vekiller TBMM kürsüsünden burada seçimlere nasıl müdahale ettiklerini gururla anlatırken, bunlara itirazı yok mu CHP’nin?
Erdoğan’a muhalefet ederken, onu Kıbrıs’ta yaptıklarından “muaf” tutmak; CHP’ye, partideki bazı dinozorları tatmin etmek dışında bir şey kazandırır mı?
AKP; buradaki seçimlere doğrudan müdahale ettiğinde, karşısında CHP’yi bulmalıydı. Arkasından buradaki hükümetin oluşumuna müdahale ettiğinde de karşısında güçlü biçimde CHP’yi bulmalıydı.
CHP’nin evrensel demokrasi değerlerine, ülkelerle, halklarla iyi ilişkilere, diyaloğa dair “hassasiyetleri” yok mudur?
Hele, Sayın Erdoğan’ın KKTC Anayasa Mahkemesi Başkanı’na yönelik tehditkâr sözleri, CHP’den anında yeterli ve güçlü bir karşılık görmeliydi…
KKTC yasalarının “laiklik” yorumuna en fazla sahip çıkması gereken parti CHP’ydi… Erdoğan’ın bir Atatürk kadınına hakaret etmesi karşısında CHP’lilerin cılız sesi soluğu keşke hiç çıkmasaydı…
CHP; Kıbrıs’ta “iki eşit kurucu devlete dayalı federasyon” tezini terk ederek, Erdoğan’ın arkasına geçmişse, bunu kamuoyuna net biçimde açıklamalıdır.
Türkiye’nin “ana muhalefet”i olarak bu parti, Erdoğan’ın yarattığı Kıbrıs gündemini iyi okumak zorundadır. Onunla olan “yakınlığına” değil, “farklarına” odaklanmalıdır.
CHP’nin Kıbrıs konusunda, Erdoğan’a karşı yaratacağı “fark” CHP’ye altın tepsi içinde sunulmuş bir politik fırsattır.
Kıbrıslı Türkler’in “çözüm” istencinin yerinde durduğunu, güçlendiğini, artık sokaklarda onbinlerin yürüdüğünü görmeli ve kımıldamalıdır…
Yunanistan’la Kıbrıslı Rumların aralarında kurdukları “karışmazlık” ilkesini mikroskopla incelemelidir…  
Bunu, Kıbrıslı Türkler istediği için değil, kendi politik duruşuna “kalite” katmak için yapmalıdır…